Tarih:
12.03.2014
Yağmur yağıyordu
Melih Aşık; Yağmur yağıyordu dün. Yüreği olanlar Elvan için ağlıyordu...
“Bir çocuk sevdim uzaklardaBir elinde yarın, öbür elinde dün
Erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
Dünyanın haline bakıp güldü geçti...”
Dediği gibi Sezen Aksu’nun... Bazı çocukları erken ihtiyarlar bu ülkenin... Bazıları erken ölür. Bazıları hep yaşar... Berkin Elvan da hiç ölmeyecek... Çünkü onu sevgisiyle sarmalayan bir nesil yetişti betonlar arasından... Dün sokaklardan sel olup aktı... Yarın da durmayacak...
“Belki bi gün karşılaşırız çocuk...
Kurtardığımız ağaçlara konan bir serçe olursun belki...”
Diyor bir genç adam attığı mesajda... Berkin ekmek almaya gitti dönmedi. Başka çocuklar para saymakla meşgul. Bazıları gemi saymakla... Bazıları hazine soymakla...
Babaları duygulu adam: “Canım seramikler” diye hüzünleniyor her konuşmada.
Başka ülkelerin çocuklarına kendi ülkesinin seramiklerine ağlıyor...
“Başkalarına acırsak acınacak hale düşeriz...” diye düşünüyor yüksek sesle.
Yağmur yağıyordu dün. Yüreği olanlar Elvan için ağlıyordu...
Yaşar Kemal uzaklardan sesleniyor:
“Duyduk duymadık demeyin..!
Bir çocuk kayboldu...
Elinde defne dalı, parmakları tan yeli,
Saçları darma dağınık,
Dalgalanır yağmur içinde...
Bulup getirene, görüp haber verene,
Aydınlık yepyeni bir dünya verilecektir...
Ey ahali bulan var mı? Gören var mı?
İyiye, doğruya, güzele selam durulacaktır...”
Bugün 12 Mart...
Bugün 12 Mart darbesinin 43. yılı... Biz o darbenin içinde doğduk sayılır... Gençlik yıllarımız Kızılay’da “Süleyman Başvekil işçi köylü aç sefil” diye slogan atmakla geçti. Ülkeye sosyalizm, eşitlik, insanca yaşama koşulları gelecek sanıyorduk... Darbe geldi, umutları silip süpürdü... O anaforun içine neden yuvarlandığımızı geç de olsa anladık...
Egemenler 27 Mayıs Anayasası’nın getirdiği özgürlükleri çok bulmuştu...
Yeni anayasa yapıldı, özgürlükler budandı... TRT özerkliği tarihe kavuştu.
TRT’de siyasi programlar yapardık... Atıldık... Maliye Bakanlığı’ndan burslu okumuştuk. 8 yıl mecburi hizmetimiz vardı.
“Burs da senin olsun yeter ki yaklaşma devlet dairesine” deyip... Maliye’den de attılar...
Ankara’nın Babıali’si sayılan Rüzgarlı Sokak’ta başlayan gazetecilik yılları hâlâ o minvalde sürüyor. O yıllarda Rahmetli Kemal Çukurkavaklı’nın patronu olduğu Yenigün gazetesinde televizyon eleştirileri, Kurtul Altuğ’un Yedi Gün dergisinde dış politika yazardık. Sürekli Kore ve Filipinler’den söz ederdik. Neden mi? Çünkü bu iki ülkede diktatörlük vardı... Kore ve Filipinler’deki yönetimi eleştiriyor gibi yapar bizim darbeci generalleri eleştirirdik...
Sonra 12 Eylül darbesi geldi. Anayasa biraz daha budandı.
Ve ardından bugün yaşanan sivil darbe... O darbelerden sonra demokrasiye dönülmüştü. Bu darbeden dönüşte ne bulacağız ülkede? Bilen var mı?
Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.
Albert Camus
RT
Russia Today (RT) Rusya’nın İngilizce yayın yapan devlet kanalıdır. Bu kanala Washington’dan “Breaking The Set” adlı programıyla katkı yapan gazeteci Abby Martin 3 Mart’taki yayının sonunda adeta coştu, Kırım işgalini eleştirdi:
“Burada çalışıyor olmam editoryal bağımsızlığım olmadığı anlamına gelmiyor. Bir ülkenin egemen bir ulusun iç işlerine karışmasına ne kadar karşı olduğumu anlatamam. Rusya’nın yaptığı yanlıştır...”
Sonuç mu? Rus devlet televizyonu yetkilileri Abby Martin’i eleştirmediler. Sadece onu Kırım’a davet ettiler. O da gitmeyeceğini söyledi. Ve şu anda göreve devam ediyor...
Bizim malum şahsın Putin’leştiği söylenir ya... Benzerlik var mı?
AKP’liler “Ergenekon sanıkları bizim sayemizde çıktı” diyor. Hodri meydan! Kuddusi Okkır, Teoman Koman, Kaşif Kozinoğlu, Türkan Saylan, İlhan Selçuk, Ali Tatar, Uçkun Geray, Halil Yıldız, Doğan İlhan’ı da çıkarsınlar.
Akif Kökçe
MAMMA
“Çıkmış Pensilvanya mesajlar atıyor... AK Parti’nin dışında kime oy verirseniz verin. 2 sene öncesine kadar AK Parti’ye oy vermek doğruydu da şimdi ne oldu da AK Parti değil de oralara diyorsun. Burada bir numara var. Rant, rant, rant. Mama kaybolunca her şey bozuldu.”
Başbakan
Ağrı ve Muş’ta vatandaşlara seslenirken Fettullah Gülen’i bu düzeyli ve zarif sözlerle eleştirdi. Her şeyi anladık da, “Rant, rant, rant... Mama kaybolunca her şey bozuldu” lafını anlamadık! Neydi o rant ve neydi kaybolan mama? Mamayı kim, kime hangi nedenle veriyordu? Bunlar da açıklanırsa “Oh mamma mia” diyenler çok olacaktır...
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları