Tarih:
01.06.2014
Yasak şehir
Melih Aşık; Taksim’e çıkan yollar öğleden sonra kesiliyor... Vapurlar çalışmıyor... Kent alarmda... 25 bin polis cadde başlarını ve sokak aralarını tutmuş.
Taksim’e çıkan yollar öğleden sonra kesiliyor... Vapurlar çalışmıyor... Kent alarmda... 25 bin polis cadde başlarını ve sokak aralarını tutmuş. TOMA’lar tetikte. Şehirde ölüm sessizliği sürerken Başbakan konuşuyor:“Tüm halkıma sesleniyorum... Eğer buraya gelme gibi bir duruma gelirseniz kusura bakmayın güvenlik güçleri kesin talimat almıştır gereği neyse a’dan z’ye yapılacaktır. Geçen Gezi olaylarında olduğu gibi oralara gelemeyeceksiniz. Yasalara uymak zorundasınız. İstediğim yerde istediğim gibi yaparım yok, burası yolgeçen hanı değil.”
Avukat Turgut Kazan önceki gün İstanbul Valisi Avni Mutlu’dan randevu istedi, ziyaretine gitti... Vali Mutlu’ya anlattıklarını bize de anlattı... Dedi ki:
- 1982 Anayasası’nda devletin gösteri yürüyüşlerinde güzergâh belirleme yetkisi vardı. Anayasa’nın o maddesi 2001 yılında değişti. Mekân belirleme yetkisi çıkarıldı. Anayasa’dan çıkarılan o kuralı yasada var diye şimdi vazgeçilmez kural sayıyorlar. Öyle bir kural hem bizim Anaysa’nın 34. maddesine hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. AİHM’nin bizatihi Taksim’deki gösterilerle ilgili kararları var. Avrupa gösteriler için önceden izin almayı ve devletin güzergâh belirlemesini kesin olarak reddediyor. Çünkü barışçı gösteri yapmak demokrasinin temel direğidir, kesinlikle izne ve sınırlamaya tabi olamaz.
Önceki gün bir grup Ayasofya’nın önünde toplu namaz kıldı ve Ayasofya cami yapılmalıdır diye slogan attılar. İzinsiz bir gösteriydi. Ama polis mümkün olduğu kadar hoşgörü gösterdi. Doğrusu da buydu. Ayasofya’nın cami olmasına karşı da olsanız böyle bir gösteriyi yapma hakkını savunmak zorundasınız...”
Turgut Kazan demokrasi rüzgârının hafif de olsa estiği bir iklimden söz ediyor... Oysa o rüzgar bizim ülkede artık esmiyor...
Turan Güneş...
Siyasetimizin renkli siması Prof. Turan Güneş’in yazıları ve röportajlarını derleyen oğlu Hurşit Güneş, bunları “Türk Demokrasisinin Analizi” adlı bir kitapta topladı.
Turan Güneş (1922 - 1982) Mülkiye’de hocamızdı. Pratik düşünen, esprili bir adamdı... Demokrat Parti ve Hürriyet Partisi’nde yer aldıktan sonra CHP’ye geçmişti. Kitapta zengin deneyimlerini anlatırken çok partili düzene geçişte CHP - DP çekişmesiyle birlikte siyasetin aldığı çirkin şekli de anlatıyor. 1960’a doğru... Envai çeşit karalama arasında... Kurtuluş Savaşı kahramanı General İsmet İnönü’nün asker kaçağı olduğu yolundaki espri de tutmuş, hayli taraftar bulmuştur. Gerisini Turan Güneş’ten dinleyelim:
“Kandıra’da bizim Yuvacık köyü vardır. O köyde Demokrat Hasan diye ağzı laf yapan bir Demokrat var. Kahvede otururken ‘Yahu Hasan, koca İsmet Paşa asker kaçağı olur mu?’ dedim...
‘Valla Turan Bey, burası Rum çeteleri ve kiliselerle doluydu, bizi bunlardan İsmet Paşa kurtardı savaşta... Ama bugünkü dünyada İsmet Paşa bizim işimize gelmiyor. Cahil adamım ben. Nasıl anlatacağım eksiğini fazlasını CHP’nin.. ‘İstemiyorum’ manasına ona asker kaçağı diyorum.”
Aradan 50 yıl geçti... Değişen fazla bir şey yok... Bugün hâlâ siyasetçi diye birileri kürsülere çıkıyor, İsmet Paşa camileri ahır yaptı, gibi yalanlarla CHP’yi vurmaya çalışıyor. Atatürk keza, CHP ve Cumhuriyet düşmanlarının adeta kum torbası. Bugünkü geriye gidişi meşrulaştırmak ve kendilerini halka beğendirmek isteyenler Cumhuriyeti kuranları tekmeleyip duruyor... Ülkeyi böylece ileri götürdüklerini iddia ediyorlar ama ülke hızla gerisin geri gidiyor...
Hatta dibe batıyor.
KISMET
Moda Caddesi’nde mütevazı bir çiçekçi vardır: Kısmet Çiçekevi... Sahibi Demir Bey hem çiçek satar, hem semte ağabeylik yapar... Birkaç gün önce gece vakti elektrik kontağı kabloları tutuşturdu. Dükkân yandı. Üç gün sonra Demir Bey’e bir zarf içinde bir miktar para ve şu mektup geldi:
“Cumartesi akşamı yaşadığınız talihsiz kaza hepimizi çok üzdü. Hayat bize acısıyla, tatlısıyla süprizlere hazır olmamız gerektiğini hemen her gün yeni baştan öğretiyor. Ama yıllar içinde sıkıntıların paylaşılınca daha kolay üstesinden geldiğimizi de fark ediyoruz. Yaralarınızı sararken bizlerin de çam sakızı, çoban armağanı katkımızın olmasını istedik. Sembolik de olsa bu katkının komşularınızın sıkıntınızı paylaştığını hatırlatmasını arzu ediyoruz.”
Komşularınız: Volkan Ayman, Türk Kahvesi, Dodo, Modalı Tekel, Yer Café, Myhoş, Ali Usta, Kemal Usta, BEPPE, Hakan Ayman, Bahadır Yüceer, Gökhan Kaplan, MUAF, KASSAP, Tevfik Çizer, Selen Eczanesi...
Bu duygudaşlık Demir Bey’e tüm üzüntüsünü unutturmuş...
Şırnak Valisi “Başbakan’ı ve Öcalan’ı takdirle karşılıyorum” diyor.
Eli mahkûm!
Biri iktidarın büyük, diğeri de küçük ortağı...
***
Televizyonlara çıkan ilahiyat ve din hocalarına saçma sapan konularda binlerce soru soruluyor da
nedense bir tek “devleti soymak, kadını dövmek, gençleri katletmek caiz midir?” diye sorulmuyor...
Akif Kökçe
AGORA
Agora eski Yunan dilinde meydan anlamına gelir. Agorafobi diye bir ruhsal hastalık vardır... Kişi evinden sokağa, hele bir meydana çıkmaya korkar. Kalabalık arasına giremez. Yalnız kalmaya tahammül edemez... Bu iktidarda benzer bir hastalık var. Ancak bunlar kendileri meydanlara çıkmayı seviyor da muhaliflerinin meydana çıkmasından çok korkuyor. Anlaşılıyor ki onların söylediklerini ve söyleyeceklerini inandırıcı buluyorlar. Onları dinlerken kendilerini aynada izledikleri hissine kapılıyorlar. Agorafobi kadar tehlikeli bir fobi bu... Kısaca “Demokrasi fobisi” olarak da tarif edilebilir.
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları