Kayyım dönemi
Melih Aşık; Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan süreç umulmayan yönde ilerlemiş, CHP ve DEM Partiyi köşeye sıkıştırmış görünüyor. Gündemde artık kayyım tartışması var.
Esenyurt’tan sonra İçişleri Bakanlığı, DEM Parti yönetimindeki Mardin, Batman ve Halfeti belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyım atadı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK’nin feshedildiğini açıklaması koşuluyla Abdullah Öcalan’ın TBMM’de konuşması önerisi ortamı hareketlendirmişti. Ardından TUSAŞ saldırısı meydana geldi. Bu saldırı, PKK’nın “Barış çağrısının muhatabı İmralı değil biziz” anlamına çekildi. Süreç tıkanınca ortam daha da sertleşti. Önce Esenyurt, ardından da Mardin, Urfa ve Halfeti görevden alındı.
Devlet Bahçeli’nin barış hamlesiyle birlikte yeni bir süreç başlamıştı. Bu sürecin planı nasıl işleyecekti, nasıl bir sonuç umuluyordu kimse tam bilmiyor. Bugünkü olayları yorumlamak da o yüzden kolay değil.
Sürecin sona erdiği görülürken şikayetler belli noktalarda toplanıyor...
Görevden alınan belediye başkanlarının geçmişi şüpheli ise sabıkaları varsa neden 6 ay önce seçime girmelerine izin verildi?
Görevden alınan başkanların siyasi görüşlerine katılıp katılmamak ayrı, hukuka uymayan uygulamalara karşı çıkmak ayrı mesele... İnsanları idam da etseniz hukuka uyacaksınız. Devlet ve toplum ancak hukuka uyarsa haklılık kazanır. Aksi takdirde tartışmalar uzar gider.
Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan süreç umulmayan yönde ilerlemiş, CHP ve DEM Partiyi köşeye sıkıştırmış görünüyor. Gündemde artık kayyım tartışması var...
HAKEM
Bizim alaturka futbol sonunda üç kelimeye indirgendi: Hakemler, penaltılar ve sarı kartlar...
Artık her maç sonrası sahada oynanan futboldan çok hakemler, verilen - verilmeyen penaltılar, gösterilen gösterilmeyen kartlar konuşuluyor. Takım nerede aksıyor, hangi futbolcular başarısız, antrenör hangi yanlışları yaptı, takım neden yenildi, gibi sorular gündeme gelmiyor.
Eskiden tembel öğrenciler vardı. Ders çalışmaz:
- Öğretmenin bana garezi var, ağzımla kuş tutsam not vermiyor, der dururlardı. Kulüpler o misal...
Hakem hataları yok mu? Elbet var. Ama bütün suç hakemlere, bütün umut penaltılara bağlanır, adama sürekli baskı yapılırsa dünyanın en iyi hakemini getirseniz hatasız maç yönetemez.
Maç öncesi yetmedi, artık devre arasında da açıklama yapılarak hakem eleştiriliyor. Bazısı ölümle tehdit ediliyor. Hakem emniyetten koruma istiyor...
Sonunda maç yönetecek hakem bulunamayacak. Bizden söylemesi...
ORPARK
Orman Parkı veya Mesire Alanı gibi adlar altında görünüşte halka yararlı yapılanmalar gerçekten yararlı oluyor mu?
Yoksa böylece ormanlar biraz daha mı daraltılıyor?
Bizce bu ikinci ihtimal ağır basıyor...
Örnek... Muğla Marmaris’teki İncekum Orman Parkı ihalesini alan şirketin proje dosyasına bakıyoruz...
Proje alanı doğal ve arkeolojik sit alanı içerisinde kalıyor.
İkincisi... Proje kapsamında 4.32 hektarlık alanda çadır konaklama alanı yapılacak. Çadır için kurulacak her platform 200 metrekare olacak. Bunun yanında her platform üzerine 12 metrekare de süs havuzu konulacak. Çadır üniteleri toplamda 49 adet olacak. 13 hektarlık bölge ise günübirlik alan olarak kullanılacak. Projeyle birlikte orman içerisine 122 araçlık otopark, kır lokantası, kır kahvesi, büfe ve seyir terası inşa edilecek. Görüldüğü gibi orman içine hayli beton girecek... Doğa bitecek...
Harflerin öyküsü!
Harf devriminin (1 Kasım 1928) yıldönümünde yine aynı masal:
“Eski yazıdan yeni yazıya geçince halk bir gecede cahil kaldı!”
O yıllarda toplumun yüzde 90’ı okuma yazma bilmezdi. Halk yeni harfleri çabuk söktü okuma yazma oranı hızla arttı. O günlerde yaşanan renkli sahneleri ve Atatürk’ün yaratıcı zekasını Çankaya’nın kütüphane memuru Nuri Ulusu, “Atatürk’ten Duymadığınız Anılar” adlı kitapta şöyle anlatıyor:
“Atatürk, Cumhurbaşkanlığı bando şefi miralay Zeki Bey’i çağırttı. Köşkün kapısının önüne bir masa koydular. Atatürk yeni Türk harflerini burada derhal notaya alıp bandoda çaldırabilir misiniz, dedi. Miralay “Emredersiniz Paşam” dedi. Hemen notayı yaptı. Notalar teksir edildi, bando mızıkacılarına verildi. Başladı bando şu şekilde A, O, U, İ, E, Ö, Ü, İ, B, C diye çalmaya... Harfleri marş şeklinde notalarla söyledik. O zaman Ankara’da iki bando var. Atatürk dedi ki:
- Bu bandolar bu marşı Meclis bahçesi ve Kızılay’da akşamları 16.30’dan 18.00’e kadar çalacaklar... Yeni Türk harflerini dairelerden, işlerinden çıkan halk dinleyecek, yeni alfabeyi halkın kulağına dolduracağız...”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları