TRT 56. Yıl
Melih Aşık; Bunlar olalı 50 yılı geçti... Belleğimizde hâlâ taptaze duruyor. Kimi zaman sıkıntılı, kimi zaman kavgalı ama tümüyle renkli günlerdi. Rüzgâr gibi geçti. Anıların tozları kaldı mazinin sayfalarında.
TRT Ankara Televizyonu’nun yayına başlamasının 56’ncı yılındayız...
31 Ocak 1968’de bizler 25 yaş civarında genç, heyecanlı, gelecekten umutlu elemanlar olarak kolları sıvıyoruz...
Kamera- manlar, ışıkçılar, ses teknisyenleri, montajcılar Alman uzmanlardan ders alıyor… Biz programcılar BBC’den gelen İngilizlerden... Tercümanımız Betül Mardin...
Haftada üç gün yayın yapıyoruz. Yayını sadece Ankara ve çevresi alıyor. Alıcılar siyah beyaz. Buna rağmen cihaz satışları patlama yapmış durumda. Telesafir dönemi başlamış. Televizyon cihazı satın alanlar biraz da pişman. Çünkü konu komşu akşamları çat kapı eve doluşuyor, ekranın başına geçip sihirli kutunun içinden çıkacak görüntüleri bekliyorlar.
Dış çekimler için topu topu 4 kamera var. Onları da Haber Merkezi meşgul ettiği için program çekecek kamera bulamıyoruz. Kamera bulsak ses cihazı bulmak mesele oluyor. Film çekilecek, banyodan çıkacak, ardından bu defa montaj masası kapma, seslendirme stüdyosundan randevu alma kavgaları patlak verecek. Sonuçta ortaya çıkan programlar pek ahım şahım değilse de Ankaralılar büyük merakla izliyor. Siyah beyaz ekran başında kimi zaman 15 - 20 kişinin toplandığını gazete röportajlarında görüyoruz...
Adalet Partisi iktidarda ve biz gençler doğruları ekrana getiriyoruz. Bu yaptığımız muhalefet sayılıyor. TRT özerk. İktidar kurumun kapısından içeri adımını atamıyor. Halk memnun ama onlar küplere biniyor. AP’den iki milletvekili TRT’nin yakasını bırakmıyor. Birisi İhsan Ataöv, diğeri Fethi Tevetoğlu... Bir gün yayın nöbetçisiyim. Telefon geliyor. Arayan kendisini Ataöv’ün eşi olarak tanıtıyor. Uzun uzun bizi bize şikayet ediyor. O sırada yayında bir köy filmi oynuyor ve ekrandan bir eşek geçmekte. Kadını görünce avaz avaz bağırıyor:
- Eşeğin bile en sıskasını çekmişsiniz yazıklar olsun sizeee...
Beni bir gülme alıyor, hanım telefonu yüzüme kapatıyor.
12 Mart darbesinin yaklaştığı dönemde AP ipleri sıkıyor. Genel Müdür Adnan Öztrak’a baskı artıyor. Bize program yaptırmıyorlar artık. TV’nin yeni müdürü Güntekin Orkut toplantıda elemanlara:
- Bu binaya girerken şahsi fikirlerinizi portmantoya bırakacaksınız, talimatını veriyor...
Baskılarla dalga geçen bir yazı yazıp yetkililere gönderiyorum. O arada bir Dev Genç mitinginde yumruğumu kaldırdığım iddiaları var. 12 Mart darbesinin ardından ilk atılan televizyoncu ben oluyorum. Kısmetimizi artık Ankara’nın ilan gazetelerinin kümeleştiği Rüzgarlı Sokak’ta arayacak, darbe döneminin tatsız günlerine daha fazla dayanamayarak Almanya ve ardından İsveç’te işçilik günlerine uzanacağım.
Darbe sonrası bir gün Senato’da konuşan AP’nin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in sözlerini gazetelerde okuyorum:
“TRT bize kan kusturdu” diyor...
TRT yeni anayasa ile özerkliğe veda ediyor.
Bunlar olalı 50 yılı geçti... Belleğimizde hâlâ taptaze duruyor. Kimi zaman sıkıntılı, kimi zaman kavgalı ama tümüyle renkli günlerdi. Rüzgâr gibi geçti. Anıların tozları kaldı mazinin sayfalarında.
PERDE AÇILIYOR
İşte ilk gece... TRT Televizyonu yayına başlıyor... Açılışı program müdürümüz Mahmut Tali Öngören yapıyor ve yayın ilkelerimizi anlatıyor. Bir ara radyodan alışkanlık “Sayın dinleyiciler” diyecek sonra hemen özür dilerek sözlerini “Sayın seyirciler” diye düzeltecektir. Özgür ve demokrat bir kişilik olan Mahmut Bey de iktidar ve yönetimle anlaşamayacak, bir süre sonra görevden alınacaktır. Onu her zaman saygıyla anıyoruz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları