‘Lütfen sesimize kulak verin. Biz ölmek değil, yaşamak istiyoruz!’
Melis Alphan: Deniz ile Dicle, 9 yıldır ailelerinden kaçıyor. Yurt dışına gitmek istediler; vize alamayınca Yunanistan sınırından kaçmaya çalışıp yakalandılar. Tek göz bir dairede yaşamaya çalışıyorlar.
Deniz (35) ve Dicle (28) 9 yıldır Dicle’nin ailesinden kaçarak yaşıyorlar.
İkisi de üniversite mezunu.
İkisi de muhafazakâr ailelerin çocukları.
Onlarınki, ailelerinin kabul etmediği, tepki gösterdiği bir aşk.
“Aşkımız ölüm fermanımız” diyor Deniz, “Ben kadın bedenine hapsolmuş bir erkeğim. Dicle de tam anlamıyla bir kadın. Bu coğrafyada imkânsız gibi görünen bir aşk yaşıyoruz.”
Deniz, çocukluğundan beri bedeniyle savaş halinde olduğunu anlatıyor: “Biyolojik olarak kız çocuğu olsam da ruhum oğlan çocuğuydu. Oğlan çocuklarıyla oynar, etekten nefret ederdim. Babam da bana ‘Oğlum’ derdi. Annem bu durumu asla kabul etmedi.”
Deniz 27 yaşında kendi imkânlarıyla hormon kullanmaya başladı. 8 yıldır kullanmaya devam ediyor.
Deniz, Dicle ile 2010’da tanıştı. Aralarında bir ilişki başladı. Dicle’nin ailesi bu ilişkiden haberdar olunca Dicle’yi darp, Deniz’i de tehdit ettiler. Dicle’nin evden çıkmasını yasakladılar, telefonunu elinden aldılar; Deniz ile Dicle 6 ay görüşemedi. Abisi, Dicle’ye Deniz’i arayıp bulacağını, ona ve ailesine zarar vereceğini söyledi. Dicle sonunda evden kaçtı ve İstanbul’a Deniz’in yanına geldi.
Dicle’nin ailesi 2015’ten beri peşlerinde.
“Korkmak için çok sebebimiz var. Dicle’nin abisi biz öldüreceğine yemin ediyormuş” diyor Deniz.
KADININ POLİS ENİŞTESİ YERLERİNİ BULDU
İkisi de işsiz. İş bulmak Deniz için her zaman çok zor. Sigorta girişini yaparken ‘kadın’ı işaretlemeleri gerekiyor, karşılarında gördükleri ise bir erkek. ‘Burada bir sorun var’ diyorlar. Durumu açıklamak zorunda kalınca da Deniz’i kibar bir şekilde reddediyorlar: “Olur da bir işe girersem oradakiler beni istemiyor. Ben onların gözünde ‘normal’ bir insan değilim. Hatta ölmem gerekiyor! Bana lanetlenmişim gibi davranıyorlar. Bu ötekileştirme yüzünden hiçbir yerde dikiş tutturamadım. İki ay çalışıyorum, üçüncü ay çalışamıyorum.”
2013’te mastektomi (meme alma operasyonu) olduktan sonra, hormonların da etkisiyle giderek erkek görünümüne sahip olunca, Deniz’in turuncu nüfus cüzdanı ve buna tezat dış görünüşü, iş bulmasını zorlaştırdı.
Bu operasyonun ardından Deniz’in iki yıl boyunca Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki ilgili birim tarafından takip edilmesi, düzenli olarak terapiye gitmesi gerekiyordu. Ancak bu sayede ‘Transeksüel yapıdadır’ raporunu alabilecekti. Turuncu nüfus cüzdanını değiştirmek ve cinsiyet geçiş ameliyatı olmak için bu rapor olmadan dava açamıyordu.
Ama Deniz, terapilerine düzenli olarak gidemediği için o raporu da alamadı.
Deniz terapilerini aksattı çünkü Dicle’nin ailesi sürekli peşlerindeydi, kaçak göçek, yer değiştirerek yaşıyorlardı.
Deniz, geçtiğimiz yıllarda zar zor sigortalı bir iş bulduğunu, o dönem Dicle’nin de bir otelde çalıştığını ama Dicle’nin abisi işyerini basınca o işten de ayrılmak zorunda kaldığını söylüyor: “Dicle’nin eniştesi polis. Kimlik bilgilerimizi Dicle’nin abisine vermiş. Bu yolla İstanbul’daki işyerimi buldular; o dönem bir elektrik firmasında çalışıyordum. Bir daha da, bizi bulurlar korkusuyla sigortalı bir işe başvurmadık. Dicle’nin abisi evimizi de buldu. Polis eniştesi bulup vermiş. Geçen yıl bir gün, ben evde yokken abisi Dicle’yi evin önünde yakaladı ve darp etti, elindeki bıçakla Dicle’nin kolunu yaraladı. Dicle bağırınca insanlar koşmuş ve abisi kaçmış. Korktuk, şikâyetçi olmadık. Bunlar bizi öldürebilirler. İkimiz de işi bırakmak zorunda kaldık.”
KAÇARAK VE TEK ODADA SAKLANARAK YAŞIYORLAR
Dicle’nin abisi evlerini basınca hemen o evden çıktılar. Tek göz bir ev buldular, orada barınıyorlar.
“Kapıcı dairesi olduğu için ikametgâh zorunluluğu yok; bir kontrat yapıp girdik içeriye” diyor Deniz, “Sokakta ne olur ne olmaz, şapkalarımızı takıyoruz. Böyle kaçak göçek, her an kapı çalınır ve burası da bulunur korkusuyla yaşamaya çalışıyoruz. Tek isteğimiz yurt dışına gitmek.”
Deniz, yurt dışına gitmek için 2017’de Yunanistan’a, 2018’de ise Hollanda’ya vize başvurusunda bulunduklarını ve ret yediklerini anlatıyor: “Annem ve yeğenlerim Hollanda’da yaşıyorlar. Vize alamayınca, ‘Yunanistan sınırından kaçak geçeriz’ dedik; o da olmadı, askere yakalandık. Bizi FETÖ’cü sandılar, kendimizi akladığımızda serbest bıraktılar.
Meksika’nın Türkiye vatandaşlarından vize istemediğini öğrenince 8 bin TL ödeyerek Meksika’ya iki uçak bileti aldık. Uçuş Hollanda aktarmalıydı. Amacımız, Hollanda’ya varınca orada kalmaktı. Ama pasaportumuzda hiç giriş çıkış olmadığı için sorguya çekildik ve uçağa alınmadık. Yani bu plan da suya düştü. Seyahat acentesinden hâlâ paramız iade edilsin diye bekliyoruz.”
Uluslarası Af Örgütü’nden BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne ve LGBTİ derneklerine pek çok kuruluş ve sivil toplum örgütüne başvursalar da onların da ellerinden hukuki yardım dışında bir şey gelmediğini söylüyor Deniz: “Dicle’nin ailesi bizi öldürmek istiyor; hukuki bir adım atıp hayatımızı riske atmak istemedik. Dicle’nin eniştesi polis olduğu için bizi her şekilde buluyorlar. Kaçarak ve tek odanın içinde saklanarak yaşıyoruz. Maddi manevi tükendik. Biz sadece yurt dışına çıkabilmeyi, sevgimizi özgürce yaşayabileceğimiz bir coğrafyada nefes almayı istiyoruz. Kimseden kaçmadan ve korkmadan. Yurt dışına gidemedik, burada kaldık ve ölümün kapımızı çalmasını bekliyoruz. Çok çaresiziz. Lütfen sesimize kulak verin! Biz ölmek değil, yaşamak istiyoruz!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları