Ekonomiden de kaçaklardan da büyük bir sorun var
Murat Ağırel; CHP yönetimi artık kabak tadı vermeye başladı o ayrı ama Kılıçdaroğlu’nun en çok hoşuma giden vaadi köy okullarını açmak istemesiydi. Hakikaten bu ülkenin en büyük ihtiyaçlarından biri nitelikli öğretmenlerle dolu köy okullarıdır.
Seçim bitti. Erdoğan iktidarı, değişime ihtiyaç olduğunun Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminden daha çok farkında olduğunu kamuoyuna gösterdi.
Kabinede gerçekleştirdiği atamaların ardından özellikle en önemli iki bakanlığa, dışişleri ve maliyeye, Batı’nın istediği tipte isimleri getirdi. Dedi ki “Ben Putin ile dirsek temasındayım ama bakın kabinem ‘Batıcı’ adamlarla dolu”.
Metternich ve Talleyrand gibi adamlardan bu yana ülkeler, egemenliklerini savaşlar kadar diplomasi ve mali anlaşmalar üzerinden sağlıyor. Her ülke özellikle Batı siyasetinde kendisine bir koltuk yer açmak için hep bu iki aracı kullanıyor.
Her ne kadar diploması tartışılsa da Erdoğan da bu işi yaşayarak öğrendi. Fakat herkes bu iki bakanlığa odaklanmışken kimse milli eğitimde neler olduğunu konuşmuyor.
CHP kendi içerisindeki kaosla uğraşırken milletvekillerinin de gözü kulağı genel merkezde olunca memleket resmen sahipsiz kaldı. CHP’nin ANKA Haber Ajansı bile milletvekillerinin tarladan, pazardan gelen vatandaşın sesi olduğu videoları haberleştirir kamuoyuna aktarırdı. Seçimden sonra o haberler de artık kalmadı.
CHP yönetimi artık kabak tadı vermeye başladı o ayrı ama Kılıçdaroğlu’nun en çok hoşuma giden vaadi köy okullarını açmak istemesiydi. Hakikaten bu ülkenin en büyük ihtiyaçlarından biri nitelikli öğretmenlerle dolu köy okullarıdır.
Bakın...
Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında, İzmir dahil birçok ilde 842 lise ve ortaokula, “manevi danışman” adı altında imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu hocası görevlendirildi.
Bu çok büyük bir rakam. Koskoca il genelinde her üç okuldan birine “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” diyerek imam atadılar. Madem çevreye duyarlısınız hangi öğrenciyi doğaya götürdünüz? Kaç öğrenciyi Efes’e, İzmir’in tarihi köylerine götürdünüz? Kaç öğrenciyi Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştirildiği yerlere taşıyıp anlattınız? Kaç öğrenciyi bir adım ötenizdeki Çanakkale’ye götürüp varoluş savaşı veren milletin üyesi olduklarını anlattınız?
İstanbul’daki yüzlerce okulda yaşananları da BirGün’den İsmail Arı yazdı. Okullar, Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde yer aldığı Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) tahsis edildi.
TÜGVA, 23 Mayıs 2023 tarihinde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği yazı ile İstanbul’un farklı ilçelerindeki toplam 238 okul ile bu okulların spor salonlarının 16 Haziran ile 28 Temmuz arasında kendilerine tahsis edilmesini istedi. İstanbul Valiliği ise tahsis talebine onay verdi.
Talepte şu ifadeler yer alıyor: Cüz Kuranı Kerim eğitimleri başta olmak üzere... Listede yer alan okulların ve spor salonlarının 19 Haziran ile 28 Temmuz tarihleri arasında hafta içi 09.00 ile 17.00 arasında tarafımıza tahsis edilmesini talep etmekteyiz.
Bakın bunlar sadece Türkiye’nin iki büyük ilinde yaşananlar. Gerçekten Adıyaman’ın Menzil köyündeki okulların Milli Eğitim Bakanlığı kontrolünde olduğunu mu sanıyorsunuz?
Aşama aşama anlatayım. AKP iktidarı önce eğitimi yozlaştırdı. Daha sonra ders kitaplarını sadeleştirerek Türkiye’yi, Kurtuluş Savaşı’nı, Atatürk’ü anlatan tüm ifadeler ya da çizimler kitaplardan çıkartıldı, üzeri örtüldü.
Okullarda kadrolaşmaya giderek her branştan öğretmeni örgütledi. Önce eğitimi ABD’nin maşası FETÖ’ye teslim etti. Daha sonra Eğitim-Bir-Sen altında torpili olan öğretmenleri atadı veyahut yöneticileri sadece bu sendikadan seçti. İmam hatiplerin milyarlarca dolar harcanmasına rağmen yıllardır mütemadiyen öğrenci kaybettiği dönemde son hamle de tüm okulların imam hatipleştirilmesi projesiyle geldi.
Ne yazsak ne desek boş... İnsanlar “İnancımıza karışmayın” dedikçe AKP iktidarı çocuklara siyasal İslamı dayatmaya devam ediyor. Diyanet İşleri başkanı dahil tarikat liderleri bile “Deizm artıyor” diye feryat ederken bu anlayışın artık planlı bir kötü niyetten başka bir şey olmadığını düşünüyorum.
İnsanların dindar mı yoksa ateist mi olacağına kendilerinin karar vermesi gerektiği yerde inatla gençleri kültür emperyalizminin pençesine itmenin anlamı nedir?
Milli eğitimin acilen tarikatların ve uzantısı vakıfların elinden kurtarılması gerekiyor. Acilen öğrencilerin sosyal kültürel gelişimleri için toprağa yakın, tüketim bilinci verilen, varoluşlarına katkı sağlayacak sanatsal eğitim programlarına ağırlık verilmesi gerekiyor.
Bu ekonomiden de kaçak göçmenlerden de büyük ve öncelikli bir sorun.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları