Özür dilerim kardeşim
Murat Ağırel; Katiller, uyuşturucu kaçakçıları, tecavüzcüler, hırsızlar, dolandırıcılar tahliye edilirken Barış Pehlivan 5. kez cezaevine girdi.
İsrail Dışişleri Bakanı sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı: “Ne mutlu ki Başkan Herzog’un, benim ve diğer yetkililerin araya girmesinden sonra on yıl hapis cezasına çarptırılan Danny Awka hafta başında ailesinin yanına dönecek. Sorunun çözümüne katkı sağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a teşekkür ediyorum.”
Paylaşımda yer alan Danny Awka uyuşturucu madde ile yakalanmış ve yargılama neticesinde 10 yıl hapis cezası almış. Yeni infaz düzenlemesi ve mesajdan da anladığımız üzere İsrailli yetkililerin araya girmesi ile serbest bırakılmış.
Ne güzel değil mi?
Katiller, uyuşturucu kaçakçıları, tecavüzcüler, hırsızlar, dolandırıcılar tahliye edilirken Barış Pehlivan 5. kez cezaevine girdi.
Bilmeyenler için nedenini anlatayım:
Pehlivan daha önce 3 yıl 9 ay ceza aldı ve 6 ay hapiste kaldıktan sonra denetimli serbestlik yasasından yararlanarak tahliye edildi. Sonrasında ise Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde yazmış olduğu bir yazısı nedeniyle denetimli serbestlik hakkı iptal edildi ve kalan ceza süresi için cezaevine girdi.
Denetimli serbestlik talebinde bulundu ancak bu talebi hakkında henüz bir karar verilmedi.
Pehlivan, temmuz ayında çıkarılan COVID-19 izinlisi hükümlülerin tekrar cezaevine girmesini engelleyen yasadan muaf tutulduğu için cezaevinde.
İtirazının kabul edilmemesi halinde Pehlivan 8 ay açık cezaevinde kalacak.
Cezaevine girerken tabii ki dostları, yoldaşları olarak yanındaydık.
Pehlivan’ın mücadelesi tabii ki de bir gazetecilik mücadelesidir. Hem de öyle dün başlayıp bugün süren bir mücadele değil.
Bilmeyen gazetecilere ya da gazeteci olmak isteyen kardeşlerime hatırlatayım.
Pehlivan’a yıllardan bu yana sadece gazetecilik faaliyetlerinden dolayı, önceleri FETÖ’nün yargı ve Emniyet’teki militanları tarafından olmak üzere sayısız dava açıldı. Burada hakkında açılan davaları yazsam sayfaya sığmaz.
14 Şubat 2011 tarihinde, FETÖ’nün Ergenekon kumpası kapsamında evinde ve OdaTV ofisinde yapılan arama sonrasında gözaltına alındı.
Gözaltında üç gün kaldıktan sonra çıkarıldığı özel yetkili mahkeme tarafından tutuklandı. Tutuklandıktan 9 ay sonra hâkim karşısına çıkabildi.
OdaTV iddianamesinin temelini oluşturan dijital dokümanların, bilgisayar korsanlığı yoluyla bilgisayarlarına yüklendiği ve beraber cezaevine girdiği Barış Terkoğlu ile birlikte gazetecilere ait olmadığı üç ayrı bilimsel rapor tarafından kanıtlandı.
FETÖ kumpasıyla 19 ay tutuklu kaldı. Bu toprakların aydınlarının Tanzimat’tan beri değişmeyen kaderiyle pişti.
Pişti diyorum çünkü İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olduğunda bu memleketin ezdiği, yok saydığı önüne çıkacak fırsatları tıkadığı milyonlarca gencinden sadece bir tanesiydi.
2004 yılında çalışmaya didinmeye başladı. Leman Dergi Grubu’na bağlı kültür sanat dergisi Kaçak Yayın’da muhabirlik yaptı.
CNN Türk’te yayımlanan “Paranın Seyir Defteri”, “Şair Ceketli Çocuk: Kazım Koyuncu”, “Nohut Oda Bakla Sofa” adlı belgesellerde sırasıyla asistanlık, yönetmen yardımcılığı ve editörlük görevlerinde bulundu.
Her yaptığı işte biraz daha büyüdü.
5N1K programı için “Yabancılara Toprak Satışı”, “Şah Mesud Suikastı” gibi dosya ve haberlere imza attı.
Yıllarca OdaTV’de Türkiye’nin değil gündemini, kaderini değiştiren haberleri üreten bir haber merkezini yönetti. 15 Temmuz darbesini aylar önceden haber veren işlere imza attı.
Kırmızı Pazartesi misali memleketi Santiago Nasar’ın kaderinden kurtarmaya çalıştı. “Ödülünü” bir süre sonra yine yaptığı bir haber nedeniyle aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı, muhtarın duyurduğu, anons ile çağrı yapılan MİT şehidinin herkese açık cenaze töreninin haberini yaptı diye hapse atıldı. Yol arkadaşıyken bu kez cezaevi arkadaşı olduk. Aynı davadan şehidimize şehadet dilediğim Twitter paylaşımım nedeniyle ben de cezaevine atıldım.
Barış Pehlivan, “Bu davada suç yok, bizim gazetecilik hayatımızı cezalandırma amacı var” dedi. Tam olarak da mesele buydu zaten.
Hep ezilenin, yoksulun yanında oldu. İstibdada karşı hürriyeti savundu. Patronlara, hukuksuzluk yapan şirketlere, tarikatçılara, siyasal İslamcılara karşı durdu. Atatürk ve Devrimleri için mücadele etti.
Haberi, gerçeği olduğu gibi sunmak için, gazetecilik için savaştı.
Cezaevine girerken yüreğim burkuldu, “Özür dilerim kardeşim...” diyerek bir tweet attım. Evet özür dilerim çünkü demek ki yeterince savaşmadık, yeterince mücadele etmedik. Aşağı yukarı 20 yıldır verdiğimiz mücadelede bir adım ileri gidemedik.
Demek ki FETÖ’den sonra hiçbir şeyi değiştiremedik.
Demek ki taşıdığımız meşaleyi memleketin karanlık dehlizlerinde kaybettik.
Ama sanmasınlar ki o dehlizlerde kaybolacağız. Seninle birlikte meşaleyi tekrar yakıp güneşi görene kadar yürümeye devam edeceğiz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları