İmamoğlu dosyasına dokunan yanıyor mu?
Murat Ağırel; Döviz kuru da enflasyon da marketten alacağımız peynirin sütün fiyatı da yapacağımız tatilin de izleyeceğimiz televizyon programlarının da İmamoğlu soruşturmasıyla doğrudan bir ilgisi var artık.
Önceki sabahın ilk ışıklarında kapımda polisleri görünce inanın hangi soruşturmadan geldiklerini tahmin edemedim. O kadar çok dava o kadar çok soruşturma tehdidiyle yaşıyoruz ki artık kim bilir yine hangisi diye düşündüm.
Sabah başlayan gözaltı süreci yaklaşık 18 saat sürdü ve saatlerce yaptığımız savunmaların ardından gazeteci dostum Timur Soykan ile birlikte adli kontrol ile serbest bırakıldık.
Bu aralar “adli kontrol” lafını o kadar çok duymaya başladık ki Türkiye koca bir adli kontrol ülkesine dönüştü. Bir günlük yargılama sürecimizde enteresan olaylar da yaşanmadı değil. Normalde savcılıkta ifademiz alınacakken savcılık ifademizi almadan Emniyet ifademizle yetinerek doğrudan tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti.
Fakat gel gör ki Emniyet ifademde söylediğimi buraya da yazmak istiyorum. Ben yazdığım her satırın altına tekrar imzamı atıyorum. Toplumu zehirleyen uyuşturucu ve yasadışı bahis, yolsuzluk gibi ahlaki çöküntüye sebep veren olayları yazıyorum, yazmaya devam edeceğim.
Peki, Timur Soykan ile yaşadıklarımız sadece tutuklu bir yasadışı bahis sanığının şikâyetiyle mi alakalıydı? Siz de biliyorsunuz ki hayır.
Hatırlarsanız, gözaltına alınmadan kısa bir süre önce Halk TV’de “Kayda Geçsin” programını yaptığımız Şule Aydın, Barış Pehlivan ve Timur Soykan ile birlikte Onlar TV YouTube kanalını kurduk. Halk TV’den ayrılarak bize güçlü bir omuz veren Barış Terkoğlu da Onlar TV’nin kurucu kadrosunda yer aldı.
Daha ilk programa çıkmadan hatta hiç video yayımlamadan neredeyse 500 bin aboneye ulaştık. Şu anda abone sayımız 600 bini geçti. Bakın yıllardır yayın yapmasına rağmen YouTube’da bu sayılara ulaşamayan bir dolu spor, siyaset, aktüel ve belgesel kanalları var.
İlk canlı yayınımız sadece 3-4 saat içerisinde 1 milyon izlenmeyi aştı. Şu anda 1.5 milyona ulaşmış durumda.
Özetle bu yayında İmamoğlu soruşturmasına, dosyaya dair yaptığımız belgeli haberler gündemde bomba etkisi yaptı.
Yandaş medyanın iddia ettiği 560 milyar TL gibi bir paranın, PKK terör örgütüne aktarılan 100 milyon doların olmadığı, dava dosyasında büyük çelişkiler yer aldığı, iddiaların çok zayıf olduğu, rüşvet diye anlatılan işlerin zannedilenden çok daha küçük basit ticari işler olduğunu gösterdik.
Bunu niye yaptık? Diğer isimler gibi davayı destekleyip iftiralara ortak olsaydık başımıza hiçbir şey de gelmeyebilirdi. Aksine krallar gibi yaşardık.
Fakat biz “kral çıplak” demeyi tercih ettik.
Milyonlarca vatandaşın gidip oy verdiği “Benim başkanım olsun” dediği insana yönelik, yine halkın haber alma hakkı ve kamu yararı adına, demokrasi adına gerçekleri savunduk.
Onlar TV’de İmamoğlu soruşturmasına dair anlattığım bir kesite dair video bile başlı başına milyonlarca defa izlendi.
İşte başımıza ne geldiyse bundan sonra geldi. Soruşturmaya dair anlattıklarımız büyük ses getirince sabah kapımıza polis dayandı. O kadar temiziz ki bizi suçlayacak hiçbir şey bulamadılar.
Kısa sürede milyarlarca lira zenginliğe ulaşan, BDDK başkanının düğününde boy gösterip altın takan, MASAK raporları ile tespit edilen milyonlarca dolarlık bir yasadışı bahis parasını kontrol eden ve yine MASAK’ın tespitine göre bu kazanç ile banka alan, televizyon ve elektronik para ödeme şirketi satın alan Erkan Kork’un yargılandığı halka açık iddianamedeki bilgileri yazdım.
Üstelik bayram tatilinden önce “Yurtdışına çıkacağım gelelim ifade verelim yanlış anlaşılmasın” diye adli makamlara talebimizi iletmemize rağmen bu yapıldı.
Hazırladığım yazı dizisinde iddiaların odağındaki kişiyi gazeteciliğin en temel kurallarından biri olan cevap hakkını tanımak için aramam, bu kişi takipte olduğu için takibe takılmış.
Kişiye konuyu anlatıp kayıt etmek istediğimi belirtiyorum o da kayıt alıyor ve sorularım olduğunu söylüyorum. Sonra beni holding binasına çağırıyor ben de prensip gereği kabul etmeyip kendisini gazeteye davet ediyorum. Sonunda bir gazeteci arkadaşımız şahitliğinde kayıt altına almak şartı ile halka açık bir çay bahçesinde buluşuyoruz.
Bakın görüşme kayıt altında. Polis de takip edip kayıt altına almış. İşte bu kişiye yasadışı bahis gerekçesi ile operasyon yapıldı, tutuklandı. Savcı demiş ki Murat ve Timur’u çağırıp bir soralım nedir konuşma diye. İfadeye davet edildik randevu verildi. Randevu verilen tarihin sabahında polis evimizi bastı.
Gerekçe ne? Biz bu kişiye “Flash TV’yi nasıl aldın” sorusunu sorarak şantaj yapmışız! Yerseniz... Tüm konuşma kayıt altında. İfade vereceğimiz gün bu kişi cezaevinden SEBGİS ile bağlanıp bu ifadeyi vermiş ve şikâyetine ekleme yapmış. Flash TV’yi Ekrem İmamoğlu ve Murat Ongun organize ederek Cafer Mahiroğlu’na aldırmaya çalışmış biz de engellemeye çalışmışız!
Bakın Erkan Kork, Flash TV’yi satın aldıktan 2 ay sonra yaptığımız görüşmeyi böyle kabul ettirmeye ve iftira ile yeni bir kumpas kurmaya çalışmış.
İşte bu sebeple gözaltına alındık tek delil olmadan da tutuklamaya sevk edildik. Mahkemeye delil olan izinli ses kayıtlarını dinlettik ve dosyaya delili biz sunduk. Anlaşılan Erkan Kork içeriden çıkabilmek için moda haline gelen Ekrem İmamoğlu argümanına sarılmış.
Daha ilginci, serbest bırakıldığımız yargılama sürdüğü sıralarda Dilan Polat ve Engin Polat tarafı da hakkımda yine aynı suçlardan suç duyurusunda bulunmuş.
Evet yanlış okumadınız aynı gün aynı saatlerde koşa koşa dilekçe vermişler.
Soruşturmaya dair yaptığımız haberler belli ki birilerini rahatsız etmiş, düzenin tekerine çomak sokmuş.
Sizler de görüyorsunuz. Bir iktidar mücadelesi ile karşı karşıyayız.
Bu yaşadıklarımızın İmamoğlu soruşturmasından ayrı düşünemeyiz. Hatta Türkiye’de artık her şeyi İmamoğlu soruşturmasıyla beraber düşünmeliyiz.
Döviz kuru da enflasyon da marketten alacağımız peynirin sütün fiyatı da yapacağımız tatilin de izleyeceğimiz televizyon programlarının da İmamoğlu soruşturmasıyla doğrudan bir ilgisi var artık.
Çünkü artık AKP iktidarı Türkiye’de sadece hukuken iktidar koltuğunda oturuyor. AKP iktidarı tarihinde ilk defa çoğunluk halk desteğinden yoksun bir şekilde Türkiye’yi yönetiyor. İlk kez AKP ikinci parti olarak iktidarda bulunuyor.
Söylemleri artık yoksul halkta karşılık bulmuyor. Aksine iktidardan gelen her söz, bunalmış, siniri tepesinde vatandaşta ters tepiyor.
Bocalaması, kapılara polislerin dayanması, asılsız soruşturmalarla gazetecileri susturmaya çalışması bundan.
Merak etmeyin, tutuklansak da cezaevine de girsek biz buradayız. Yazmaya, gerçekleri ,doğruları, olduğu gibi eğip bükmeden kamuoyuna aktarmaya devam edeceğiz.
Başta avukatlarımız olmak üzere desteğini, iyi dileklerini, dualarını üzerimizden eksik etmeyen herkese çok teşekkürler.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları