loading
close
SON DAKİKALAR

Öcalan’ın mektubu Erdoğan’ın yolunu açar mı?

Murat Ağırel
Tarih: 01.03.2025
Kaynak: istanbulgercegi.com

Murat Ağırel; Bu demek oluyor ki YPG bu işin dışında. Zaten Öcalan’ın çağrısından sonra apar topar her yerden “YPG bu işin dışında”, “Çağrı YPG’yi kapsamıyor” açıklamaları geldi.

PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ın “tarihi” çağrısını hepimiz gördük dinledik.

Neden “tarihi” onu da anlamış değilim. Çünkü Apo 1999 yılında da PKK’ye “silahları bırakın” çağrısı yapmıştı bir işe yaramamıştı.

Keza 2013’ü unuttuk mu?

2013 çözüm süreci, PKK’nin silah bırakmasını ve Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesini amaçlıyordu. Ancak şeffaf olmayan ve “Ben yaptım oldu” mantığı ile kapalı devre yürütülen süreç, devlet ile PKK arasında belli bir aşamaya kadar ilerledi.

Süreç, 2015’te şiddetin tekrar yükselmesiyle sona erdi. Sokak savaşlarına döndü. Çözüm süreci, PKK’nin silahlı unsurlarını sınır dışına çekme taahhüdünü yerine getirmemesi ve şehir merkezlerinde çukur siyasetiyle yeni bir çatışma süreci başlatması nedeniyle başarısız oldu. “Başarısız” mı oldu yoksa zaten istenen sonuç bu muydu o da ayrıca bir tartışma konusu.

Yaşananlar, Öcalan’ın bugünkü fesih çağrısını değerlendirirken geçmişten ders almamız gerektiğini gösteriyor. PKK’nin gerçekten silah bırakmaya niyetli olup olmadığı, örgüt içindeki farklı fraksiyonların ne yapacağı ve uluslararası aktörlerin bu sürece nasıl yaklaşacağı kritik önem taşıyor.

Beyaz Saray da konuyla ilgili açıklama yaptı. Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes“Bunun Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD’nin IŞİD’le mücadele ortakları konusunda Türk müttefiklerimizi yatıştırmaya yardımcı olmasını umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu demek oluyor ki YPG bu işin dışında. Zaten Öcalan’ın çağrısından sonra apar topar her yerden “YPG bu işin dışında”“Çağrı YPG’yi kapsamıyor” açıklamaları geldi.

PKK’nin Suriye uzantısı YPG/PYD’nin ABD ve Batı’dan aldığı destek, örgütün stratejik yönelimini değiştirdi. Türkiye’nin Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı gibi sınır ötesi operasyonları PKK’nin bölgedeki etkinliğini azalttı. Hatta yok etti. Ancak örgüt Suriye’deki yapılanmasıyla varlığını sürdürmeye devam ediyor ve destekçisi de “ülkemizi yatıştırmak” isteyen ABD ve Avrupa ülkeleri. Özellikle PKK ezildikçe militan gücünü Suriye’ye aktarıyor.

Öcalan’ın yaptığı bu fesih çağrısı, örgütün Türkiye’deki silahlı varlığını sona erdirse bile Suriye ve Irak’taki uzantılarının nasıl hareket edeceği belirsiz. Eğer PKK, isim değiştirerek veya farklı yapılar üzerinden varlığını sürdürmeyi hedefliyorsa bu çağrının anlamı kalmaz.

Öcalan, özellikle 2000’lerden sonra “Demokratik Konfederalizm” adı verilen “Kürt komünalizmi” veya “Apoculuk” olarak da bilinen yeni bir ideolojik çerçeve geliştirdi. Murray Bookchin gibi Batılı düşünürlerin fikirlerinden etkilendi.

Hatta Öcalan, 2004 yılının başlarında avukatları aracılığıyla, kendisini Murray Bookchin’in “öğrencisi” olarak tanımlayarak, onun görüşlerini Ortadoğu toplumlarına uyarlamayı istediğini belirterek Bookchin’le bir görüşme ayarlanmasını istemişti. Bookchin 2006’da öldüğünde PKK, “20. yüzyılın en büyük sosyal bilimcilerinden biri” olarak tanımlamış ve onun teorisini pratiğe dökmek üzere mücadele edeceğini bildirmişti.

Buna göre, klasik ulus-devlet anlayışı yerine, yerelden yönetilen özerk bölgeler kurulmalı ve halkın doğrudan yönetime katılması sağlanmalıydı. Bu model, Kürt meselesine çözüm olarak sunulmuş ve PKK’nin federasyon veya bağımsız devlet yerine yerel yönetimlerin güçlendirilmesini savunmasına yol açtı.

Açıklamada “Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir.” ifadesi dikkat çekiyor. Kürtler ve Türkler arasındaki tarihsel birlikteliğin dış müdahalelerle bozulduğu iddiası, belli açılardan doğru olsa da tek başına yeterli bir açıklama değil. Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren ulusdevletleşme sürecinin kaçınılmaz olduğu da unutulmamalı.

Ama bunların hepsi Karl Marx’ın tabiriyle “üst yapı” sorunu. Halbuki bu sorun, kültürel ya da milliyet sorunu değil. Tamamen ekonomi-politik bir sıkıntı var burada. Ne Osmanlı döneminde ne 100 yıllık Cumhuriyet serüveninde bölgedeki ekonomik yapılanmayı feodal yapıları yıkarak gerçekleştiremedik. Toprak reformu yapamadık, fabrikalar kurarak işçi sınıfını yükseltemedik. Marabalığı modernleştirdik. Ağaları milletvekili, “önder”, patron yaptık. Haliyle çağdaş bir toplumsal iktisadi dönüşüm sağlanamadığı için çatıştık. Sınıfsal çatışmalar 1980 darbesiyle arşa çıktı ve PKK oluştu. PKK topraksız Kürt köylüsünü sömürdü. Kürt aşiretlerini sağcı iktidarlara ortak etti. Buna bir milliyetçilik kılıfı giydirdik ve yuvarlana yuvarlana sorun buraya kadar geldi.

Bugün Türkiye’nin çözmesi gereken mesele, yalnızca PKK’nin silah bırakması değil, hem Türk hem de Kürt vatandaşlarının siyasal, ekonomik ve kültürel haklarını yükseltmektir. Ancak bu, silahlı mücadele yoluyla değil, meşru demokratik siyaset içinde mümkün olabilir.

Bu sürecin de tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olmasını sağlayacak bir adım olarak görüyorum.

Bu kadar yazdık, unutmayalım: Cumhuriyet ve Türkiye uğruna şehit olan asker ve vatandaşlarımızı bir kez da saygıyla anıyorum.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları