Tarih:
14.12.2015
Aziz Sancar’ın ‘yeni bombası’ ne?
Orhan Bursalı; Önemli bir araştırma tek makale ile geçiştirilmez.
Önceki gün gazetelerde yer alan haber merak uyandırdı! “Bomba haber.” Evet Sancar hangi araştırmasıyla yeniden ilgileri üzerine çekecek?Vallahi bilmiyorum! Yani “bomba” haberi! Gazeteden de sordular.. Ben de bi sorayım dedim ama Sancar’a ulaşamadım. Demek ki sakladığı “bombalar” var.. Aşkolsun ona!
Bu işin şakası tabii...
Bilim insanları, laboratuvarlarından bilgi dışarıya sızmasını istemez. Çalışanlar, öğrenciler, akademisyenler, teknisyenler bu ilkeyi bilir, tembihlidirler. Sorduğunuzda, çalışılan konunun ana başlıklarını söyler.. Mesela DNA onarım mekanizması üzerinde çalışıyoruz.. gibi. Zaten bunu rakipler de bilir. Çünkü o laboratuvardan çıkan araştırma sonuçlarını bilim dergilerinden de izlerler.. Mesela Aziz Sancar’ın yayımlanan makalelerine bakarsanız her şeyi görürsünüz.
Araştırmacıların gözleri mesleki bilim dergilerindedir. Kendi alanlarında kim ne yapıyor izlerler.
‘Şu kavramı patentleyin: Kriptokrom!’
Üniversite laboratuvarlarındaki araştırmalar makale haline getirilir. Hangi bilimsel dergide yayımlanmasını isterseniz, oraya gönderirsiniz. Burada makaleler, önce editörce incelenir; ret veya kabul kararını verir. Kabul ederse, makale, konusunda derin bilgi sahibi olan mesela 3 hakemin eleştirisinden geçer, eksikler varsa saptanır, hakemin olumlu / olumsuz notlarıyla dergi editörüne geri gönderilir.
Fazla ayrıntısına girmeden şunu da belirteyim: Büyük üniversiteler, makaleyi, dergilere gönderilmeden önce uzmanlarına inceletiyor, patentlenmesi gereken bir yönü var mı diye. Çünkü yayımlandıktan sonra, sonuçlar kamusal nitelik kazanır. Oysa patent, üniversiteye para kazandıracaktır.
Aziz Sancar örneğin, Türkiye’den ABD’ye dönerken bir uçak dergisinde okuduğu biyolojik saat ve jet lag üzerine bir makalede parlak bir fikir yakalamış ve uçaktan inince üniversitesine telefon ederek “Kriptokrom” kavramının hemen patentlenmesini istemişti. Çünkü o sırada başladığı çalışmada aradığının “biyolojik saati ayarlayan genler” olduğunu, fikir olarak keşfetmişti. Kriptokrom, bulacağı genin adı olacaktı!
Önce fikri patentledi, sonra da hedefe yönelik araştırmalar tamamen bu fikri doğrulayan sonuçlar verdi! Bulduğu bu iki genin biyolojik saati ayarlamak için çalıştığını da ilk Sancar belirlemişti.
Bu yayın ve varsa patent süreci tamamlanmadan, araştırmacı, makalenin sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmaz. Çünkü, aynı konu üzerinde çalışan “rakip” konumundaki laboratuvarlar pusudadır. Engelleyici durumlar bile ortaya çıkabilir.
Bazen çığır açıcı nitelikteki araştırmaların sonuçları, daha yayımlanmadan, özel basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulur. Sonra dergide yayımlanır veya eşzamanlı olarak elektronik yayına konur.
Bir ‘bomba’ mı var?
Sancar’ın laboratuvarında 3-4 önemli araştırma birden yürüyor. Üzerinde çalıştığı konular bellidir. Hemen hepsi, birbiriyle bir şekilde ilişkilidir. Hepsi konunun çok önemli bir özelliğini, ayrıntısını veya bütünü ortaya çıkartmaya yöneliktir.
Sancar’ın son önemli araştırmasını CBT sayı 1492, 16 Ekim’de yayımladık: Sancar ve ekibi DNA hasar onarım haritasını çıkardılar.
Bu büyük ve bir ilk çalışmaydı. Harita sayesinde DNA hasarlarında onarılacak bölgelerin yerleri saptanabilecekti. Sancar: “Şu anda bir araştırmacı bize ilgilendiği geni ya da noktayı söylerse, nasıl onarıldığını söyleyebiliriz. Altı milyar baz çiftinden bir noktayı alın ve biz size nasıl onarıldığını söyleyelim.”
Bu, başka bir laboratuvarla yapılan ortak çalışmaydı. Bu haritayı oluşturmak için yeni bir yöntem geliştirmişlerdi.
Bu haritayı oluştururken de, ultraviyole ışık ile bazı kanser ilaçlarının (sisplatin, oksaliplatin gibi) hasarladığı DNA’da onarımın nasıl ve hangi bölgelerde gerçekleştiğini, geliştirdikleri bir yöntemle izlediler. Ayrıca, DNA’da “işe yaramadığı” sanılan bölgelerin de onarıldığı izlendi. Bu önemli buluş sayesinde kanser ilaçları daha iyi geliştirilebilecek, yan etkileri azaltılabilecek.
Peki ne olacak şimdi? Bomba haber nerede ve hangisi?
Bu konuyu çok daha fazla açıklığa kavuşturacak, bu haritanın devamı, çok daha umut verici ve sonuç alıcı yeni bir makale yayına hazır beliyor olabilir. Önemli bir araştırma tek makale ile geçiştirilmez çünkü! Veya başka bir şey...
Dediğim gibi Sancar ile görüşemedim, iki gündür hayatım yollarda geçiyor. Ama nihayet İstanbul’a ayak bastım, merhaba vatan!
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI