Cumhurbaşkanı ve 3 önemli konu: Faiz, ‘gitsinler’ ve ‘okutmayacağız’
Orhan Bursalı: Yıllar önce Cumhurbaşkanı “beğenmeyen gitsin ülkeden” demiş bir insan, değişen bir şey yok. Vatan onun, ülke onun, millet onun, her şey onun, bu nedenle kimin burada oturup kimin gönderileceğine de karar verme yetkisine sahip!
Cumhurbaşkanı neredeyse pırıl pırıl bir ekonomi tablosu çiziyor, ekonomide tehlikelere dikkat çekerek dolarla dışarıdan borçlanacak şirketleri uyaran, mesela Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’e “Sorumluluk mevkiinde olanlar böyle konuşamaz, ha inanmıyorsan kusura bakma arkadaş, biz bu işe inananlarla yola devam ederiz” diyor. Şimşek yuhalanıyor tabii ki! Siyasi hayatı bitişe doğru!
Ekonomi anlayışı da şöyle: “Ekonomide her kötülüğün anası faizdir, faizi indirmek suretiyle enflasyondan kurtulacağız... Zengini daha zengin fakiri daha fakir yapar.. Aksini yapmaya kalkanlar karşılarında beni bulur.”
Bugüne kadar okuduklarımda “Ekonomide her kötülüğün anası faizdir” diye bir laf bulamadım. Yoksulluğun-zenginliğin kaynağının da faiz olduğuna ilişkin bir şey bilmiyordum. Buna göre, Türkiye’nin gelir uçurumunun, eşitsizliğin en yüksek olmasının demek ki belası faizmiş! Mesela çalışanların yüzde 40.3’ünün (5.867 milyon) asgari ücret alması, faizden. Yüzde 42.7’sinin de asgari ücretin üzerinde, 1-2 katı arasında maaş alabilmesi de. Bunları toplarsanız çalışanların yüzde 90’ına varırsınız. Geri kalanı 8 katına kadar maaş alıyor.
Bir emirle indirin!
Ekonomi mesela yüzde 5 büyürken, düşük gelirlerin bu büyümeden yüzde 2.5 kadar pay alması da faizden!
Yıllardır Cumhurbaşkanı aynı şeyi söyler, şu sırada bir kanun gücünde kararname ile bunu halledebilir, ama yapmıyor. Çünkü faizin her şeyin belası olduğu söylemi doğrudan yoksulları inandırmaya yöneliktir. Dinsel bir tarafı vardır!
Zaten geçen hafta da Batı ülkelerini kastederek, “Onların tankları, topları, uzaya giden füzeleri, teknolojileri varsa bizim de Allahımız var” demişti!
Bugün İslam coğrafyasının neden böyle birbirine kırdırıldığı, milyonlarca insanın kan gölü içinde boğulduğunun açıklamasını yaptı aslında RTE. Farkında mıydı?
Asgari ücreti iki katı artırın!
Asgari ücretle çalışanlar en yoksullar olduğuna göre, neden iki katı artırmıyorsunuz ve yoksulları rahatlatmıyorsunuz, gelir eşitsizliğini azaltmıyorsunuz diye sormanın da anlamı yok. Politika, demagoji ve oy avcılığı üzerine kurulunca, her şeyi yönetiyorum, ama ah şu faiz yok mu, diyerek 16 yıllık yönetimini ağır hatalarından arındırmaya kalkışmak, hele milleti buna inandırma gayreti de büyük bir politik becerikliliktir.
Merak etmeyin, bunu yiyecek cahil ve bilinçsiz bir kitle de var.
Belki Cumhurbaşkanı’na birileri söyler: “Reis, faize öyle vurup durmayın, seçmenlerimizin önemli bir kısmı, bankadaki küçük tasarruflarına aldıkları minik paraların da güme gideceğinden korkar ve oylarını keser..”
Sanırım Mahfi Eğilmez hesabını yapmıştı, geçen yıl bankadaki vadeli tasarrufların faiz getirisi, enflasyonun altında kaldı, yani millet ütülmüş durumda... Ama bu ütülme yetmez, daha fazla ütülmeli!
Önerim: Giderek kötüleşen ve ağırlaşan ekonomik koşullardan kurtulmak için yeni bir mucize yaratabilir bu iktidar: Tasarruflara verilen faiz oranının mutlaka enflasyonun üzerinde olmasını, bankaların kredi faizlerinin de daha düşük olmasını yasalaştırarak!!!
‘Biletlerini keselim gönderelim.. burada okuyamazlar’
“Eğer Türkiye’de yaşamayı kendine yük sayanlar varsa aradıkları dünya burası da değil.. Türkiye’de, İstanbul’da yaşayamam diyenler ülkemize değil hayata küsmüş demektir. Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım. Çünkü bunlar ülkemize yük..”
Cumhurbaşkanı’nın halkı için böyle konuşmaya hakkı şüphesiz ki yok. On binlerce insan, ülkesinde kendini güvensiz, umutsuz hissederek, iki yılda 5 milyar dolar harcayarak yurtdışında ev alıyorsa, “biletlerini kesip gönderelim” demek ilginç bir tavır. Ama yıllar önce Cumhurbaşkanı “beğenmeyen gitsin ülkeden” demiş bir insan, değişen bir şey yok. Vatan onun, ülke onun, millet onun, her şey onun, bu nedenle kimin burada oturup kimin gönderileceğine de karar verme yetkisine sahip!
Bir de şu vardı, Boğaziçili öğrencileri kastederek: Komünistleri ünversitelerimizde okutmayacağız.. lafı.
Aklıma birden yıllarca söyledikleri “Başörtülü kızlarımızı üniversitelere sokmadılar, onları dışarıda okutmak zorunda kaldık” sözleri geldi!
İşe bak!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları