loading
close
SON DAKİKALAR

En tehlikeli şey: ‘Kaybedecek neyim var’! Dilimizi tutalım!

Orhan Bursalı
Tarih: 27.08.2024
Kaynak: Orhan Bursalı - Cumhuriyet

Orhan Bursalı; Belki de çaresizlik veya iktidarsızlık: Siz fındık üreticisinin maliyetinden bahsediyorsunuz; bakan koltuğundan, 11 yıl önce başörtülü kardeşimiz orduevlerine giremiyordu yanıtı geliyor.

Evet, Türkiye’de siyasal ve toplumsal ortam bir nefret diline boğulmuş durumda. Bu dil en alttaki insanlardan tutun en üstteki insanlar dahil önemli bir çoğunluğu etkisi altına aldı.

Çünkü hiçbir şey yolunda gitmiyor.

Ekonomi boğuyor. İnsanlar yoksullaşıyor. İşsizlik ve pahalılık evlerin bacasından aşağı ateş topu gibi düşüyor. Mutfaklarda tencere en alt düzeyde kaynıyor. Çocukların yuva ve okul sorunları yakıyor.

Aileler parçalanıyor.

Komşular birbirini öldürüyor, cinayetler diz boyu.

Gençler, işsizler arasında çete üyeliği revaçta.

İçişleri bakanı neredeyse her gün onlarca çetenin çökertildiğini, yüzlerce çete üyesinin yakalandığını sosyal medya hesaplarından açıklıyor.

Umutsuzluk diz boyu, yakalanıp yargılanmayı hapishaneye düşmeyi bu kadar umursamazlık topluma egemen olmuş muydu bilmiyorum.

Zenginlik ve fakirlik arasındaki uçurumun bu kadar derinleşmesinin, eşitsizliğin arşı alaya çıkmasının sonuçlarını, insanlar okuyarak bakarak olmasa da derilerinin alt katmanlarında yaşıyorlar.

En tehlikeli şey “Kaybedecek neyim var” düşüncesinin benlikleri esir almasıdır.

İKTİDAR KAYITSIZ

Evet iktidarın dili kışkırtıcı, yaşadığımız sorunlar karşısında kayıtsız, kendi kuyusunu kazıyor, zenginlerden yoksul halk kesimine ciddi bir servet aktarımı bile düşünemeyecek veya yapamayacak, halkın hiç olmazsa bir minik gönlünü alamayacak kadar açmaz veya kibirlilik içinde.

Belki de çaresizlik veya iktidarsızlık: Siz fındık üreticisinin maliyetinden bahsediyorsunuz; bakan koltuğundan, 11 yıl önce başörtülü kardeşimiz orduevlerine giremiyordu yanıtı geliyor.

O kadar olsa: Afyonkarahisar Büyük Zafer’in ilk top ateşinin duyulduğu kent. 26 Ağustos’taki törende, ilk türbanlı veya başörtülü vali unvanını kazanmış (atanmış memur) kişi, belediye başkanı seçilmiş Burcu Köksal’ı bir plastik sandalyeye oturtmaya çalışıyor. Bu kadar yani!

Düşündüm bunu nerede öğrendi diye, aklıma hemen İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon’un, büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’u makamına davet edip kendisininkinden alçak bir koltuğa oturtarak yarattığı diplomatik kriz geldi.

ZOR DOSTUM ZOR…

Evet iktidar zehirli dilini fırsat bulduğunda kullanacak.

Buna karşılık muhalefet ve insanlarımız duyarlı davranmalı, hakaret sayılabilecek ve halkın gündemini günlerce saptıracak polemik yaratacak ve iktidar trollerini harekete geçirecek (gerçi onların bahaneye ihtiyaçları yok) tutumlardan kaçınmalı.

Can Atalay konusu Meclis’te konuşulamadı.

Kürsüden söylenen bir sözcük, bahane arayan iktidarın ortalığı karıştırmasına yetti.

Oysa konu Can Atalay’ın serbest bırakılmasını sağlayacak içerikli ve AKP’yi sıkıştıracak konuşmalardı.

Nefret dili, benliğimizi sarmışsa, daha çoook Can Atalay’larla yer değiştirir.

Aynı şekilde milletvekili dostumuzun da cumhurbaşkanı için (o ne söylerse söylesin!) kullandığı sözcük, gündemi değiştiricidir.

Dilimizi benliğimizi tatmin için kullanmamalıyız.

Bunun topluma bir yararı yok. Kimsenin de boyunu uzatmaz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları