Güney Kore dersi: Seçildim her şeyi yaparım
Orhan Bursalı; Şimdi Güney Kore başkanının önünde iki seçenek var: Ya istifa edecek ya da meclis tarafından görevden alınacak. Muhalefet çok kararlı, anayasal sistemi alaşağı etmeye kalkışan adamı orada tutmayacaklar.
Adam başkan ya! Anayasada yazılı yetkisi de var; sıkıyönetim, siyasi faaliyetleri yasaklamak, tutuklamak... Fol yok yumurta yok iken bu yetkilerini ilan ediyor. Gerekçe de bulacak tabii ki tüm dikta heveslilerinin yolundan gidiyor: Alabildiğine çekiştiği sosyal demokrat eğilimli Demokrat Parti’yi düşman (Kuzey Kore) ile işbirliği yapmak ve vatana ihanetle suçluyor. Vatanı bu gizli komünistlerden kurtarmak için medyayı da kontrol altına aldığını açıklıyor, ulusal meclise milletvekillerinin girmemesi için askerleri yığıyor.
Ana muhalefet partisi, iktidar partisinin pek çok milletvekili ile birlikte meclise zorla giriyor, askerleri yangın söndürme tüpleriyle püskürtüyor, itiyorlar kakıyorlar ve meclise giriyorlar.
Hemen sıkıyönetim ilanını reddeden bir yasayı hep birlikte geçiriyorlar.
Çünkü başkanın bu hakkı varsa meclisin de reddetme hakkı var.
Meclise sokulmak istenmemelerinin nedeni de bu hakkı kullanmalarını engellemek.
Başkanın sıkıyönetim ilan edeceğine ilişkin söylentilerin bir haftadır ortalıkta dolaştığı söyleniyor.
İçişleri bakanı ve savunma bakanı da başkanın yanında, hadi ilan et diye dayatıyormuş.
Fakat diğer bakanlar karşı çıkıyorlarmış.
Bu arada başkanın özel kalemi ve çevresindeki diğer çalışma arkadaşları, hepsi istifa ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Yoon, Korelilerin sokağa dökülmesi ve meclisin reddetmesi karşısında altı saat sonra sıkıyönetim ilanını geri çekmek korunda kalıyor.
DESTEĞİ YÜZDE 17’YE İNİNCE
Pek çok pot kırıyor yönetimde, ekonomi politikada, kadınlara karşı cinsiyetçi tutum konusunda sürekli şiddetli eleştirilere, bir de karısının yasalara aykırı olarak pahalı bir çantayı hediye olarak almasının yarattığı siyasi çalkantılar, Yoon’un halk arasında desteğini yüzde 17’ye indiriyor. Henüz daha üç yıla yakın görev süresi varken bunları yapıyor.
Geçen nisan ayında parlamenter seçimlerinde mecliste çoğunluk Demokrat Parti’ye geçiyor.
Kore askeri diktatörlüklerle bugüne geldi.
1979’da askeri diktatör Park bir suikastla öldürüldü. Orduda bir başka general iktidara el koydu, Chun 1980’de direnişleri bastırarak 200 sivili öldürttü. 1988’den itibaren Kore parlamenter rejime geçti ama Koreliler hakları için hep direndiler.
Şimdi de geçmişe özenen bir eski savcı ve sivil bir başkan, askerlere özenerek darbe yapmaya kalkıştı.
SEÇİLDİM, YAPARIM...
O koltuğa o yetkilerle oturan, her şeye kadir, her şeyi yapabilir olacağına inanıyor.
Demokrasilerin böyle temel bir sorunu var.
Seçilen kişi, aynı zamanda kendisini seçen tüm anayasal sistemin canına okumaya kalkışabiliyor.
Demokrasilerin zayıf yönü. Bugün tüm dünyada ve biz dahil siyaset bilimcilerinin en çok tartıştıkları konu.
Dünyada sayıları giderek artan ülkelerde, seçilen kişi zaman içinde kendi otoriter yönetimini adım adım kurarak her şeyi kendi sultası altına alabiliyor.
Amerikalılar şimdi Trump’ın da Güney Kore’li cumhurbaşkanı gibi davranıp davranamayacağını, sıkıyönetim ilan etme hakkı olup olmadığını, tüm anayasal ve hukuk sistemini ele alarak anlamaya çalışıyorlar.
Böyle davranmaya kalkışırsa ne yapacakları konusunda karamsarlar.
Trump, önceki başkanlık dönemine kıyasla, tüm hükümet seçimlerini şimdi kendisine sonuna kadar sadık kalacak adamlardan yana kullandı. Ki itiraz eden olmasın.
Bu tür başkanlar kendilerine sürekli uşaklık yapacak insanları seçerler.
***
Şimdi Güney Kore başkanının önünde iki seçenek var: Ya istifa edecek ya da meclis tarafından görevden alınacak.
Muhalefet çok kararlı, anayasal sistemi alaşağı etmeye kalkışan adamı orada tutmayacaklar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları