Instagram üzerinden ülke okuma, turizm ve tekno kölelik
Orhan Bursalı; Bir de devlet içinde rüşveti meşrulaştırdı: “Benim memurum işini bilir!” Memur maaşlarını adam gibi yaşama düzeyine çıkartacağına, iş yapmak için verdiğimiz rüşveti memurlarına hediye etti.
Sıtkı Ergüney diyor ki “Turizmin Türkiye’de eşkıyalığa, soygunculuğa dönüştürüldüğü gerçek. Pek çok alanda olduğu gibi turizm de yasadışı işlerin sergilendiği bir sektör. Ancak bu onun önemsiz, küçümsenecek bir konu olduğu anlamına gelmez”.
Şüphesiz Sıtkı Bey, diyorsunuz ki ayrıca “Fransa, İtalya, İngiltere, Japonya, Çin, Rusya turizmden gelir sağlıyorlar”.
Bu ülkeler teknoloji ve bilimsel üretimde başa güreşenler. Geleceklerini turizme bırakmamışlar. Ürettiklerini biz gibilere satıyorlar ve ileri teknoloji üretiminde yarışıyorlar çünkü zenginlik orada. Doğan Kuban Hoca sık sık der: “Ya ileri bilim ve teknoloji üreten ülkeler arasına katılacaksınız ya da üretenlerin kölesi olacaksınız.”
TEKNOLOJİNİN KÖLELERİYİZ
Şimdi bizim gibi ülkelerle birlikte bu ileri teknoloji medya üretimlerine olan bağımlılığımız nedeniyle “tekno köleler” diye sınıflandırılıyoruz. (Bakınız, Özlem Yüzak, www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozlem-yuzak/filler-tepisirken-tekno-somurgecilik-2236000)
Mesela Instagram bu tekno-sömürgeciliğin dünya çapında yaygın araçlarından biri. Biz salt iletişim özgürlüğü yönüyle ilgileniyoruz. Dokuz gün kapatılınca (Tabii ki özgür platform olarak kalmalı, kapatılması trajikomik bir iktidar güldür güldür şovu) vay haberleşemiyoruz, videolarımızı güzellik resimlerimizi paylaşamıyoruz, mallarımızın reklamlarını yapamıyoruz, seks pazarındaki kızları kadınları izleyemiyoruz, diye kıyameti koparıyoruz.
Instagram’ın, X’in ve benzerlerinin sömürge araçlarıyız aynı zamanda. Parayı onlar kazanıyor, Amerikan borsalarında trilyon dolarlar dönüyor. Üstelik X’i ele geçiren yeni patronu, bu kullanışlı aletini dünyada gericiliğinin ve faşizmin kışkırtıcılığı için de kullanıyor.
AYAK BAĞI DEĞİL TABİİ Kİ
Turizm, sanayileşmenin alternatifi ya da ayak bağı olmamalı. Şüphesiz “Turizm eğitim de yaratıcılık da ister”. Görsek keşke! Ama ülkeyi ve insanları tekno-sömürge aracına dönüştürürseniz, sanayileşmeyi boşlarsanız turizm alanlarını da insanlarınıza rezil edersiniz.
40-50 milyar turizm geliri beklentisi, savaşlar, gerilimler, düşmanlıklar vb. nedenleriyle bakmışsınız. 20 milyarlara düşmüş. İktidar kıyameti koparıyor! Lüks oteller kan ağlıyor, ayakla kalmak için Hazine’ye hortum takmaya çalışıyor hükümet eliyle.
Bağımlılık böyle bir şey!
ŞUNA BAKIN HELE:
Yine Özcan Kadıoğlu’nun çalışmasından, ekonomimizin yapısı içler acısı:
Türkiye imalat sanayisindeki KOBİ’ler teknolojik düzeylerine göre sınıflandırıldığında
Yüzde 56.4’ü düşük teknoloji sınıfında üretim yapıyor. Bu şu demek, emek yoğun ağırlıklı, yükte ağır, fiyatta ucuz (pahada hafif!)
Peki KOBİ’likten çıkmış büyükler çok daha mı iyi?
Hayır: Yüzde 44.9’ü düşük teknolojide.
Bu şu anlama geliyor: TL’nin değerini düşük tutun ki dış rekabette mal satabilelim, bas bas bağırıyorlar, rekabet edemiyoruz! Tabii bu durum emeğin asgari ücretin de ucuz tutulmasını gerektiriyor. Nitekim, bugün yapılan tam da bu!
Oysa ileri teknoloji üreten ülke sınıfına girebilseydik, sattığımız malların değeri yüksek olacaktı, bilgi toplumuna doğru yol alacaktık, ücretlerimiz emekli maaşlarımız daha yüksek olacak ve daha insanca yaşıyor olacaktık!
Başka okur mektuplarım var ama Sıtkı Ergüney’in “Turizmin Türkiye’de eşkıyalığa, soygunculuğa dönüştürüldüğü gerçek. Pek çok alanda olduğu gibi turizm de yasadışı işlerin sergilendiği bir sektör” sözlerine yine siyasi yorumla bitireyim yazıyı:
AHLAKSIZLIK ÖZAL İLE BAŞLADI
Evet ihracatı teşvik etti ama milyarlarca yolsuzluk bu alanda yapıldı, taş toprak mobilya araç gereç ne varsa sanki ihraç edilmiş gibi beyan edildi ve alınan ihracat teşvikleriyle soyguncu ahlaksız namussuz zengin bir kitle yaratıldı.
Özal, “Ben insanın zengini severim” diyordu. Onlara alkış tuttu.
Bir de devlet içinde rüşveti meşrulaştırdı: “Benim memurum işini bilir!” Memur maaşlarını adam gibi yaşama düzeyine çıkartacağına, iş yapmak için verdiğimiz rüşveti memurlarına hediye etti.
O andan itibaren Türkiye devrilmiştir. Bütünüyle ve her şeyiyle.
Tabii ki sahillerin peşkeş çekilmesi de bunun bir parçası.
Özal’ın düzeni birkaç katıyla alabildiğine sürüyor.
Niye şaşırıyorsunuz ki!
Bir kez mihrap yıkılınca cami de din de inanç da bu düzenin kullanışlı araçları olur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları