‘Cumhuriyetin başını kesmek’: Menemen Olayı
Sinan Meydan; Menemen yargılamaları sırasındaki ifadelerden ve olayın gelişiminden de bu vahşetin temelinde medrese kültürünün ve tarikat yapılanmasının yer aldığı görülüyor.
“Bu ne haldir! Bu, Cumhuriyetin ve bizim başımızı kesmektir…”
Mustafa Kemal ATATÜRK
94 yıl önce, 23 Aralık 1930’da, Menemen’de, yedek subaylığını yapan genç öğretmen Asteğmen Kubilay, Cumhuriyet düşmanı bir grup tarikat mensubunun çıkardığı isyanda vahşice katledildi.
Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tarikatlara, cemaatlere teslim edenler, Cumhuriyeti daha doğarken boğmaya çalışan tarikat isyanı Menemen olayını da unutturmak istiyorlar.
Peki ama 94 yıl önce Menemen’de gerçekten ne oldu? Kubilay neden ve nasıl şehit edildi?
İSYANA HAZIRLIK
1930’da Manisa’da Giritli Derviş Mehmet adında biri ortaya çıkıyor. Nakşibendi tarikatına giriyor. Çevresindeki birkaç kişiyi “Mehdi” olduğuna inandırıyor.
Derviş Mehmet, 7 Aralık’ta, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet, Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan ve Çakıroğlu Ramazan adlı 7 müridiyle birlikte “mehdiliğini” ilan etmek için harekete geçiyor.
7 Aralık sabahı Derviş Mehmet ve müritleri Manisa’dan Paşaköy’e geçiyorlar. Birkaç gün burada Derviş Mehmet’in bacanağının evinde kalıyorlar. Burada bir taraftan zikirlere devam ederken diğer taraftan silahlanıyorlar. Birkaç gün sonra Kıtmir adlı köpeği de yanlarına alıp müritlerden Sütçü Mehmet’in köyü Bozalan’a gidiyorlar.
Bozalan köyüne geldiklerinde müritlerden Çakıroğlu Ramazan gizlice kaçıyor. Böylece 6 kişi kalıyorlar. Burası Rumeli göçmenlerinin yaşadığı bir köydür. Köy halkı fazla dindar değildir. Derviş Mehmet ve müritleri bu köyde göze batınca Sümbüller Dağı’nda bir kulübe yaptırıp 15 gün kadar orada kalıyorlar. Her gün zikir yapıp esrar içiyorlar. Derviş Mehmet, burada “mehdiliğini” ilan ediyor.
22 Aralık gecesi, Kıtmir’i de yanlarına alarak Bozalan köyünden ayrılıyorlar. Şimdiki hedefleri Menemen’dir. Plana göre orada bir gece Hoca Saffet Efendi’nin yanında kalıp gerekli öğütleri ve telkinleri alacaklar, sonra da İstanbul’daki Nakşi Şeyhi Hoca Esat Efendi’ye telgraf çekip isyanı başlatacaklar.
İSYAN
Tarih: 23 Aralık 1930, salı,
Yer: Menemen…
Mehdiliğini ilan eden Derviş Mehmet ve müritleri, 3 tüfek, 4 tabanca, yüzlerce mermi, balta, testere, kılıç ve bıçak gibi silahlarla şafak vakti Menemen’e varıyorlar. Çektikleri esrar nedeniyle dumanlı kafalarla Menemen’e giriyorlar ancak ne yaptıklarının da farkındalar.
Saat: 07:15.
Derviş Mehmet ve müritleri, sabah namazında Müftü (Gazez) Camisi’ne giriyorlar. Başı sarıklı Derviş Mehmet, cemaatin şaşkın bakışları arasında şunları söylüyor: “Aziz cemaat! Ben mehdiyim! Dinimizi korumak için buraya geldim! Beni dinleyin!” Bu sırada müritlerden Nalıncı Hasan, camide mihrabın yanında duran ve üzerinde Fetih Suresi’nin birinci ayetinin yazılı olduğu yeşil sancağı alıyor.
Derviş Mehmet ve müritleri tekbir getirerek ellerindeki yeşil sancakla camiden çıkıyorlar. Menemen sokaklarında dolaştıktan sonra Belediye Meydanı’na geliyorlar. Halkı o yeşil sancak altında toplanmaya çağırıyorlar.
Saat: 07:40.
Belediye Meydanı’nda 80-100 kişi birikiyor. İsyancı yobazlar ellerindeki yeşil sancağı meydana dikiyor. Derviş Mehmet, meydana toplanan halka, “Ey ahali! Başlarınızdaki şapkaları atınız ve şu sancağın altından geçerek bize katılınız!” diye sesleniyor. Öğleye kadar o sancağın altında toplanmayanların, arkalarındaki 70 bin kişilik halife ordusu tarafından kılıçtan geçirileceğini söylüyor. Kalabalık gittikçe artıyor. Toplanan kalabalığın bir bölümü müritlere katılıp zikre başlıyor.
Bu sırada bazı vatandaşlar olayı Emniyet güçlerine haber veriyor. Tekbir seslerinin yükseldiği meydana önce Bölük Komutanı Jandarma Yüzbaşısı Fahri Bey geliyor. Niçin toplandıklarını soruyor. Derviş Mehmet, “Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse dokunamaz! İzmir-Bergama yolu adamlarım tarafından tutulmuştur. Yolumdan çekil!” diyor. Yüzbaşı Fahri Bey, kalabalığın dağılmasını istiyor ancak kalabalık dağılmıyor. Fahri Bey tedbir almak için oradan ayrılıyor. Bunun üzerine halkın bir bölümü Derviş Mehmet’i alkışlıyor. Böylece Derviş Mehmet ve müritleri daha da cesaretleniyor.
KATLİAM
Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Fahri Bey, telefonla 43. Alay’dan yardım istiyor. Alay Komutanlığı da asıl işi öğretmenlik olan Asteğmen Kubilay’ı bir müfrezeyle olay yerine gönderiyor. Kubilay, silahını bile almadan ve emrindeki erler de sadece manevra mermileriyle olay yerine hareket ediyor.
Saat: 08:30.
Kubilay, birliğini meydanın bir köşesinde bırakarak tek başına cezbeye tutulmuş öfkeli kalabalığa doğru ilerliyor. Kalabalığın ortasındaki Derviş Mehmet’e, “Siz kimsiniz? Hükümete isyan mı ediyorsunuz? Çabuk dağılın!” diye bağırıyor. Kubilay’la Derviş Mehmet arasında itiş-kakış yaşanıyor. Bu sırada Kubilay vuruluyor. Genç asteğmen kanlar içinde yere yıkılıyor. Mustafa Muğlalı’nın Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği 26 Aralık 1930 tarihli rapora göre birliğin başındaki çavuşlar önce hareketsiz kalıyor, sonra firar ediyorlar. Böylece Derviş Mehmet ve müritleri daha da cesaretleniyor. Bu sırada yaralı Kubilay, camiye sığınmak istiyor, ancak on on beş adım ötedeki cami avlusuna kadar gidebiliyor ve orada düşüyor. Bu sırada hiç kimse Kubilay’a yardım etmiyor. Cumhuriyetin genç asteğmeni, “yobaz öfkeye” teslim ediliyor.
Derviş Mehmet ve müritleri, Kubilay’ın yanına gidiyorlar. Derviş Mehmet, yaralı asteğmeni sürükleyerek binek taşına götürüyor. Müritlerden Alioğlu Hasan, torbasından bir bıçak çıkarıp Derviş Mehmet’e veriyor. Bu, çiftçilerin bağ bahçe işlerinde kullandıkları, asma budadıkları, ucu kıvrık, tırtıllı büyük bir bıçaktır. Derviş Mehmet, elindeki bıçakla genç Cumhuriyetin genç öğretmeni Asteğmen Kubilay’ın başını gövdesinden ayırıyor. Bazı görgü tanıklarının anlatımına göre Derviş Mehmet, avuçlarıyla Kubilay’ın kanını içiyor.
Derviş Mehmet, elindeki başı, caminin önündeki büyükçe bir taşın üzerine koyarak “Gördünüz mü? Kâfirlerin akıbeti işte budur!” diye bağırıyor. Sonra, yeşil sancağın tepesine taktığı kesik başı, meydana getirtip orada bir elektrik direğine bağlıyor.
Derviş Mehmet “Kalkın ahali! Müslümanlığı kurtaralım!” diye bağırıyor. İşin daha da acı yanı, oradaki kalabalık Derviş Mehmet’i alkışlıyor.
Bu sırada olay yerine gelen iki bekçi; Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki, isyancı yobazlara ateş etmeye başlıyorlar. İsyancılardan birini yaralayan bu bekçiler de isyancıların açtığı ateşle şehit ediliyor.
Bir süre sonra Yüzbaşı Ragıp Bey ve Yüzbaşı Bahri Bey komutasında makineli tüfek takviyeli iki bölük olay yerine geliyor.
“Teslim olun!” çağrısına Derviş Mehmet, “Ben mehdiyim! Bana kurşun işlemez!” diye cevap veriyor. Derviş Mehmet’in üzerinde Şeyh Ahmet Muhtar’ın yazdığı bir muska var. Derviş Mehmet buna güveniyor.
Başlayan ateşte Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet öldürülüyor. Mehmet Emin yaralanıyor. Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan ise kaçıyorlar ancak çok geçmeden yakalanıyorlar.
İRTİCA OLAYI
Menemen olayı, başından itibaren “Cumhuriyet karşıtı bir irtica olayı” olarak görülüyor.
Menemen olayı gerçekleştiğinde Cumhurbaşkanı Atatürk, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yla birlikte Trakya gezisindedir. Edirne’de Kemalköy’de belediyede olayı öğrenen Atatürk’ün ilk tepkisi şudur: “Bu ne haldir! Bu, Cumhuriyetin ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba ‘ville modite’ (lanetli şehir) ilan edilmeye müstahak olmuştur.”
Atatürk, 28 Aralık 1930’da Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’ya gönderdiği yazıda bu olayı “irtica teşebbüsü” diye adlandırıp şöyle diyor: “Kubilay Bey’in şehadetine mürtecilerin gösterdiği vahşeti, Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla onaylamaları, bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.”
Halk Dostu, 28 Aralık 1930
TBMM, 1 Ocak 1931’de Menemen Olayı’nı görüşmek için toplanıyor. Başbakan İsmet Paşa, Menemen Olayı’nın üç aylık bir hazırlığın sonucu olduğunu, bu olayla bir kere daha dinin kullanılmak istenildiğini belirtip “laikliğe” vurgu yapıyor. Konuşmalardan sonra Menemen ile Balıkesir ve Manisa merkezde sıkıyönetim ilan edilmesi kabul ediliyor.
Atatürk 7 Ocak 1931’de Çankaya Köşkü’nde bir toplantı yapıyor. Toplantıya Başbakan İsmet Paşa, Meclis Başkanı Kazım Paşa, Milli Müdafaa Vekili Zeki Bey ve Sıkıyönetim Komutanı Fahrettin Paşa katılıyor. Bu toplantıda Atatürk, olayın siyasi boyutunun araştırılmasını, olayla ilgisi olanların mutlaka cezalandırılmasını, verilen idam hükümlerinin hemen infaz edilmesini, alkışlayan ve olaya seyirci kalan Menemen halkının göç ettirilmesini istiyor. İsmet Paşa, çok ağır yaptırımlara karşı çıkıyor. Bunun üzerine Atatürk, Menemen’in “ville modite” (lanetli şehir) ilan edilmesi ve halkının göç ettirilmesi gibi ağır yaptırımlardan vazgeçiyor.
1 Ocak 1931’de TBMM’de yapılan oturumda Menemen Olayı “Cumhuriyet karşıtı bir irtica olayı” olarak adlandırılıyor. Menemen Türk Ocağı, “Bu irtica baskınını unutma!” diye başlayan bir bildiri yayımlıyor. Bütün okullara Kubilay’ın resmi asılıyor. Kubilay’ın Menemen’de öğretmenlik yaptığı “Zafer” okuluna “Kubilay” adı veriliyor. Kubilay’ın eşine ve çocuklarına “vatana hizmet maaşı” bağlanıyor. Atatürk’e, olayı kınayan telgraflar çekiliyor. Pek çok ilde irtica karşıtı mitingler yapılıyor. 31 Aralık 1930’da İstanbul Darülfünunu’nda “İrticayı Telin Mitingi” yapılıyor. Orada Hukuk Mektebi Müderrisi Muhiddin Adil Bey şunları söylüyor: “Arkadaşlar aslında imha edilmek istenen Kubilay değildir, bu Kubilay timsalidir. Caniler, şuurla hareket etmişler, yeniyi, hürriyeti, medeniyeti, gençliği ve Cumhuriyeti imha etmek istemişlerdir…” Gazeteler, Menemen olayını “Cumhuriyet karşıtı bir irtica olayı” olarak okurlarına aktarıyor.
YARGILAMA SONUCU
Menemen, hem 1929 ekonomik buhranından en çok etkilenen hem de -kapatılan- 1930 SCF muhalefetinin en güçlü olduğu yerlerden biridir. Ayrıca göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir yerdir. Göçmenlerin hem geçim hem uyum sorunları vardır.
Menemen’de, halifeliğin kaldırılması, kılık kıyafet devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi laik karakterli devrimlere içten içe tepki duyan insanlar vardır. Burada Nakşibendi tarikatının faaliyetleri gizliden gizliye devam ediyor. Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendiliği yaymak için görevlendirdiği Laz İbrahim Hoca bölgede bir tarikat iklimi yaratıyor. Nitekim Menemen olayı öncesinde Manisa’da tarikat toplantıları, zikir ayinleri yapılıyor.
Menemen iddianamesinde, Menemen olayı “tarikat ağacının zehirli meyvesi” olarak adlandırılıyor.
Menemen yargılamaları sırasındaki ifadelerden ve olayın gelişiminden de bu vahşetin temelinde medrese kültürünün ve tarikat yapılanmasının yer aldığı görülüyor.
Kubilay’ın başını kesen yobazlar, Kehf Suresi’ndeki “Ashabı Kehf” kıssasına dayanmak istiyorlar. Derviş Mehmet’in Manisa’dan Menemen’e gelişindeki dinsel simgeler bunu kanıtlıyor: Derviş Mehmet’in kendini “Mehdi” ilan etmesi, ayın 7’sinde 7 kişi yola çıkmaları (hicret etmeleri), sürekli zikirler ve tekbirlerle motive olmaları, yanlarına “Kıtmir” adlı bir köpek almaları, camiden aldıkları yeşil sancak, “bana mermi işlemez” söylemi, muska ve son olarak kesik baş bir dinsel sahne oluşturuyor. Bu sahnede Ashabı Kehf Mağarası yerinde ise Bozalan’da sığındıkları ahşap kulübe var.
Soruşturma sonunda olayla ilgili 606 kişi tutuklanıyor. İstanbul’da Nakşi Şeyhi Erbilli Şeyh Esat Efendi de tutuklananlar arasındadır. Mustafa Muğlalı Paşa başkanlığındaki Divanı Harbi Örfi, Menemen sanıklarını iki grup olarak yargılıyor. Ele geçirilen delillerden, İstanbul’da yaşayan Şeyh Esat Efendi’nin, Laz İsmail Hoca aracılığıyla Derviş Mehmet ile ilişki kurduğu anlaşılıyor. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Şeyh Esat Efendi, müritleri köşkünde ağırlamış ve hatta onlarla mektuplaşmıştır. Mahkemede bazı sanıklar deli numarası yapıyor. Yargılamalar sırasında -kadın istismarından, esrarkeşliğe kadar- tarikat, cemaat bataklığı, olanca çirkefliğiyle gözler önüne seriliyor. Duruşmalar sonunda Menemen olayının Naşibendi tarikatı ileri gelenlerince planlanan bir irtica olayı olduğu görülüyor. Mürtecilerin, 1930 yerel seçimlerinde SCF’ye oy veren Menemenlilerin kendilerine yardım edeceğini düşündüğü anlaşılıyor.
Yargılanan 105 sanıktan 27’si beraat ediyor, 37’sine idam cezası veriliyor. TBMM, 37 idam kararından 28’ini onaylıyor. Geride kalanlara ise 24 ile 1 yıl arasında hapis cezası veriliyor. İdam cezaları 4 Şubat 1931’de infaz ediliyor.
***
23 Aralık 1930’da Menemen’de sadece genç öğretmen Asteğmen Kubilay’ın değil, onun şahsında aslında Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyetin boğazı kesilmek istendi. Tarikat, cemaat bataklığı büyüdükçe laik Cumhuriyetin boğazını kesmek isteyen yeni Derviş Mehmetler yetişmeye devam edecektir.
KAYNAKÇA
Hâkimiyeti Milliye, 29 Aralık 1930.
Hâkimiyeti Milliye, 5 Ocak 1931.
Osman Selim Kocahanoğlu, Divan-ı Harp Zabıtlarına Göre Menemen ve Kubilay Olayı, İstanbul, 2013.
Sinan Meydan, “Cumhuriyetin Boğazına Dayanan Bıçak: Menemen Olayı”, Sözcü, 24 Aralık 1918.
Sinan Meydan, “Tarikat Ağacının Zehirli Meyvesi Menemen Olayı”, Sözcü, 23 Aralık 2019.
Sinan Meydan, “R. Tayyip Erdoğan’ın Tarih Tezlerine” El-cevap, 11. bas., İstanbul, 2019.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.3, İ.4, C.24, s.3.
TC Resmi Gazete, 3 Şubat 1931, S.1716, s.1.
Yaşar Şahin Anıl, Mahkeme Tutanaklarına Göre Menemen İrtica Olayı Davası, İstanbul, 2007.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları