Cumhuriyetin kreşleri
Sinan Meydan; Atatürk’ün 1930-1931 yıllarında çıktığı yurt gezisinde tutturduğu notlarda da “Hayatını çalışarak kazanan kadınların çocuklarını iş zamanı barındırmaları için kreşler açılması lazımdır” denilmişti.
"İşçi olan yerlerde işçi analarını ve çocuklarını korumak (amacıyla), hayatını çalışarak geçiren işçi anaları için iş bölgelerinde kreşler açmaya devam edeceğiz." (CHP 1935 Parti Programından)
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçen gün yaptığı bir açıklamada, AKP’li Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın kendilerine, “kreşleri kapatacağız!” diye bir yazı gönderdiğini belirterek Milli Eğitim bakanına, “Hadi gel de kapat! Cesaretin varsa gel 150 tane kreşi kapat!” diye seslendi. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, kreşlerden değil, anaokullarından ve anasınıflarından söz ettiklerini belirtti. Ancak resmi yazıda kreşlerden söz edildiği açıkça görülmekte.
CUMHURİYETİN KADIN VE ÇOCUK DAVASI
Cumhuriyet Aydınlanmasının bir kadın ve çocuk davası vardı. Cumhuriyet kurulurken Türkiye’de yaklaşık 10 milyon nüfusun yarıdan fazlasını kadınlar ve çocuklar oluşturuyordu.
Kadınların rahatça çalışabilmesi, çocukların sağlıklı koşullarda bakılıp büyütülebilmesi için her şeyden önce anaokullarına ve gündüz bakım evlerine (kreşlere) ihtiyaç vardı.
ÇOCUK ESİRGEME KURUMU’NUN KREŞLERİ
Mustafa Kemal (Atatürk), daha Cumhuriyeti kurmadan, Kurtuluş Savaşı yıllarında “kadın ve çocuk davası” ile ilgilenmeye başladı. 1921’de Ankara’da şehit çocukları başta olmak üzere kimsesiz çocukları korumak için Atatürk’ün himayesinde Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. Atatürk, 1935 yılında cemiyete Çocuk Esirgeme Kurumu adını verdi.
Çocuk Esirgeme Kurumu, 20 yılda toplam 3 milyon 469 bin 990 çocuğa yardım etti. 2 milyon 334 bin 168 çocuğa süt ve sıcak yemek verdi. 1 milyon 135 bin 822 çocuğu giydirdi, muayene ve tedavi etti, okuttu.
Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin 1921 tarihli ilk tüzüğünde çalışan kadınların çocuklarına bakacak gündüz bakımevlerinin (kreşlerin) açılacağı belirtiliyordu.
1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile elde ettiği haklarla çalışma hayatında da kendine yer bulan Türk kadınının, elde ettiği “çalışma hakkını” kullanabilmesi için, gözü arkada kalmadan çocuklarını bırakabileceği kreşlere ihtiyacı vardı. Dolayısıyla kadının çalışmasına büyük önem veren laik Cumhuriyet, bu bağlamda kreşlere de büyük önem verdi.
1927 yılından başlamak üzere Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde işçi kadınların mesai saatlerinde çocuklarını bırakabilecekleri “gündüz bakımevi” adıyla ilk kreşleri açtı. Kurumun 1936 yılında Ankara, İstanbul, İzmir, Giresun, Elazığ, Balıkesir ve Adana’da kreşleri vardı. Bu kreşler yatakhanelere, oyun salonlarına, bahçelere ve banyolara sahipti. Kreşlere bebekler ve biraz daha büyük çocuklar kabul ediliyordu. Bu kreşlerde çocuklara kahvaltı ve öğle yemeği veriliyordu. Kreşlerde bir uzman çocuk doktoru bulunuyordu. Çocukların sağlık durumları haftalık raporlarla ailelere bildiriliyordu. Çocuklar, bakıcı hemşireler ve doktor kontrolünde yaşlarına göre belirlenen programlarla şarkılı oyunlar, el becerileri, ritmik hareketler vb. etkinliklerle eğitiliyordu. Özellikle gelir düzeyi düşük aileler çocuklarını gönül rahatlığı içinde bu kreşlere bırakabiliyordu. Çocuklara en iyi şekilde bakılan bu kreşler, çocuk gelişiminde, kadınların iş hayatında daha fazla yer bulmasında ve nüfus artışında olumlu bir işlev gördü.
Çocuk Esirgeme Kurumu’nun, 1946 yılında, ülke genelindeki 447 kuruluşu içinde 25 çocuk yuvası ve şefkat yuvası, 21 çocuk yurdu, 61 süt damlası ve 9 gündüz bakımevi (kreşi) vardı.
BELEDİYELERE VERİLEN GÖREV
1930’da çıkarılan Belediyeler Kanunu ile belediyelere, kimsesiz çocuklara ve fakir ailelerin ikiz çocuklarına para, doktor, ilaç, yeme, içme, giyinme, barınma, eğitim konularında ücretsiz yardım etme, çocuk bahçeleri, oyun ve spor alanları yapma, yetimhaneler, doğum ve emzirme evleri kurup işletme görevi verildi.
1930 Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda süt çocuğu muayene ve tedavi evi ile doğum evi kurulması, ebe istihdam edilmesi ve anne-çocuk sağlığının korunması konusunda ayrıntılı hükümler yer aldı. Örneğin doğumlar ücretsiz yaptırılacak, doğumdan önce ve sonra annelere üç hafta izin verilecekti. 20 binden fazla nüfusa sahip şehir belediyeleri birer süt çocuğu muayene evi açacaktı.
FABRİKA KREŞLERİ
Sanayi Devrimi sonrasında Batı’da fabrikalarda çalışmaya başlayan kadın işçiler çalışma saatlerinde çocuklarını bırakabilecekleri güvenli yerlere ihtiyaç duydu. Bu ihtiyacın karşılanmasıyla ilk kreşler ortaya çıktı. Dünyada ilk kreşler 1848’de Paris’te açıldı.
Erken Cumhuriyet Dönemi’nde İzmir Valisi Kazım Dirik, başarılı valiliği sırasında Türkiye’deki fabrikaların çalışma koşullarıyla ve özellikle de fabrikalarda çalışan çocuklu kadınların durumuyla çok yakından ilgileniyordu. Dirik, 4 Aralık 1930’da Anadolu gazetesine verdiği bir demeçte tütün fabrikasındaki gözlemlerini şöyle anlatıyordu: “Orada dikkate şayan bir surette kadın işçilerin çocuklarına mahsus çocuk yuvasını gördüm. Düzgün yatakları, yemekhaneleri, bakım yerleri vardı. Bu çocuklar, gündüzleri fabrikada çalışan kadın işçilerin çocuklarıdır. Gündüz orada bakılıyorlar, akşam evlerine götürülüyorlar. Bu sistem çok pratiktir. İşçiden başarı beklerken büyük fabrikalar aynı sistemde işçinin refahı için böyle gündüz bakımevleri (kreşler) meydana getirsin ve onları yaşatsınlar. Evlatlarının bir gün için akşama kadar bakıldığını bilen analar, daha emniyetle ve kuvvetle işlerine bakabilirler. Bu işle bilhassa ilgileniyorum.”
Vali Kazım Dirik, fabrikalarda yaptığı incelemeler sonunda “İşçi Çocuk Bakımevleri” fikrini ortaya attı. Bu fikir, dönemin CHP Hükümeti tarafından kabul edildi. Genç Türkiye Cumhuriyeti, 1931 yılından itibaren fabrika bölgelerinde “işçi kreşleri” açılması için vilayet bütçelerine kaynak ayırdı.
Atatürk’ün 1930-1931 yıllarında çıktığı yurt gezisinde tutturduğu notlarda da “Hayatını çalışarak kazanan kadınların çocuklarını iş zamanı barındırmaları için kreşler açılması lazımdır” denilmişti.
CHP’nin Mayıs 1931’deki üçüncü büyük kongresinde belirlenen 1931 Parti Programı’nın “altıncı kısmında”, nüfusu artıracak önlemlerin dikkatle takip edileceği belirtildikten sonra “Çocuk Hayatı” başlığı altında, “Parti, çocuk hayatıyla sureti mahsusa da alakadardır. Doğum evlerinin artırılmasına çalışılacaktır. Amele mıntıkalarında kadın işçilerin çalıştıkları esnada çocuklarına bakacak müesseseler yaptırılmasına devam olunacaktır” denilmişti.
CHP’nin 1935 Programı’nda da “Çocuk Bakımı” başlığı altında, 56. ve 57. maddelerde doğum evlerinin artırılacağı, parasız doğum yardımı sağlanacağı, annelere çocuk bakımı öğretileceği, ebe ve bakıcı sayılarının artırılacağı, şehirlerdeki süt damlaları, süt çocukları için bakım ve danışma evleri, kreşler ve öksüz yurtlarının çoğaltılacağı, işçi anneleri ve çocukları ile kimsesiz çocukların korunacağı belirtiliyordu. Programda, “İşçi olan yerlerde işçi analarını ve çocuklarını korumak, hayatını çalışarak geçiren işçi anaları için iş bölgelerinde kreşler açmaya devam edeceğiz” denilmişti.
8 Haziran 1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunu’nun 61. maddesine göre “Hangi vasıf ve şartlardaki iş yerlerinin ne suretle emzirme odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş) açmak mecburiyeti bulunduğu İktisadi ve Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti tarafından müştereken hazırlanacak bir nizamname ile tespit edilir” denilmişti.
Erken Cumhuriyet döneminde özellikle planlı devletçilik kapsamında, 1930’ların ortalarında kurulmaya başlanan devlet fabrikalarında, örneğin Sümerbank fabrikalarında okul, hastane, konut, spor alanları, sinema ve tiyatro olarak kullanılan sosyal donatılarla birlikte kreşler de kuruldu.
Sümerbank fabrikalarındaki kreşlerden bir görüntü
1940’ların başında Sümerbank fabrikalarında kreşler açılması için bazı yasal düzenlemeler yapıldı. Sümerbank 1944 yılı “Mesleki ve İçtimai Teşkilat Planı”nda “Sınai Sağlık İşleri” başlığı altında, 7. maddede, fabrikalarda “kreşler kurulmasından” söz ediliyordu. “Sosyal İşler Planı” başlığı altındaki “Sınai Sağlık İşleri” bölümünde de 5. maddede “Kreşlerin kurulması için eleman ve teşkilat bakımından ilk hazırlıkların yapılması” isteniyordu.
1944’te Sümerbank İnşaat ve Fen Heyeti, fabrikalarda işçi mahallelerinde “kreş ve çocuk bahçesi” kurulacağını belirtmişti. Heyet, “Küçük çocuklu kadın işçilerin çalıştıkları esnada çocuklarının bakılması için her işçi mahallesinde bir kreş ve çocuk bahçesi kurulmaktadır” diyordu.
Öncelikle kadın işçi sayısının yüksek olduğu Kayseri, Nazilli, Ereğli, Bursa, Malatya Sümerbank fabrikalarında kreşler açıldı. 1944 yılında Sümerbank Kayseri, Ereğli ve Nazilli fabrikalarında oldukça donanımlı birer kreş inşa edildi. 1948’de Beykoz Kundura Fabrikası’nda bir kreş açılmasına karar verildi. Sümerbank fabrikalarında kreşler yanında emzirme odaları ve çocuk bahçeleri de açıldı. 1948 yılında Sümerbank fabrikalarında 5 kreş ve 4 çocuk bahçesi vardı. Sümerbank fabrikalarında sonraki yıllarda da kreşler açılmaya devam etti. 1956’da Bakırköy Fabrikası Kreş Binası, Bursa Merinos Fabrikası Kreş Binası, Defterdar Fabrikası Kreş Binası, İzmir Fabrikası Kreş Binası bitirildi. 1965 yılında Sümerbank’ın çeşitli fabrikalarında toplam 583 yataklı 10 kreş, toplam 112 yataklı 7 emzirme odası ve toplam 15 çocuk bahçesi vardı.
Sümerbank fabrikalarının kreşleri içinde özellikle Kayseri Bez Fabrikası Kreşi ile Nazilli Basma Fabrikası Kreşi oldukça donanımlı kreşlerdi. Örneğin, iki hemşirenin görevli olduğu Kayseri Fabrikası Kreşi’nde çocukların yeme, içme, ilaç, banyo, oyun vb. en temel ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Nazilli Basma Fabrikası Kreşi’nde ise bir ultraviyole odası ve bir emzirme odası vardı. Kreşte çocuklar yaşlarına göre gruplara ayrılmıştı. Kreşin üst katı 0-2 yaş grubundaki çocuklara, alt katı ise 2-4 ve 4-6 yaş grubundaki çocuklara ayrılmıştı. Alt katta 2-4 yaş grubu çocukların oyun odası, 4-6 yaş çocukların ise eğitim odası vardı. Kreşte doktor, hemşire ve bakıcılar görev yapardı. Fabrika hastanesinin sağlık personeli kreşle de ilgilenirdi. Fabrika anneleri işe giderken çocuklarını fabrika alanındaki bu fabrika kreşine bırakırdı. Burada giydirilip, yedirilip, içirilip, muayene edilip, en iyi şekilde bakılan işçi çocukları, akşam vardiya çıkışı annelerine teslim edilirdi.
Sümerbank fabrika kreşleri sadece çalışan annelerin çalışma saatlerinde çocuklarını bıraktıkları sıradan bakımevleri değil, aynı zamanda çocukların dönemin pedagojik gereklerine göre bakıldıkları, eğitildikleri, sosyalleştikleri birer çağdaş kuruluştu. Fabrika kreşlerinde günlük bakım, sağlık, eğitim-öğretim programlarının yanında özel günlerde sosyal-kültürel etkinliklere de yer verilirdi. Milli bayramlar kreşlerde çocukların da görev aldıkları törenlerle coşkuyla kutlanırdı.
Özellikle Erken Cumhuriyet Dönemi’nde devlet fabrikaları; işçi-memur lojmanlarıyla, hastaneleriyle, okullarıyla, spor alanlarıyla, sinema ve tiyatro olarak kullanılan sosyal merkezleriyle ve kreşleriyle sosyal devletin birer aydınlanma kurumuydu.
Laik Cumhuriyet, kadın ve çocuk davası kapsamında kreşlere büyük önem vermiş; hem Çocuk Esirgeme Kurumu hem hükümet hem belediyeler hem de fabrikalar açtıkları gündüz bakımevleri (kreşler) sayesinde kadınların daha rahat çalışmasına, çocukların en iyi koşullarda gelişmesine olanak sağlamıştı.
Dün Cumhuriyeti kuranların ve bugün o Cumhuriyete sahip çıkanların kreşler açması, kadınların çalışmasını, çocukların en iyi koşullarda çağdaş yöntemlerle yetiştirilmesini amaçlayan devrimci ve sosyal devletçi bir adımdır. Bugün laik Cumhuriyeti dönüştürmek isteyen siyasal İslamcı iktidarın, kreşleri kapatmaya kalkması, kadınların çalışmasını güçleştirecek, çocukları tarikatlara, cemaatlere mahkûm edecek karşıdevrimci ve sosyal devletçiliğe aykırı bir adımdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, anayasasına göre laik bir sosyal hukuk devletidir.
Ayrıntılar için bkz. Sinan Meydan, Cumhuriyet’in Sosyo-Kültürel Fabrika Örneği: Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası, Yeditepe Üniversitesi (Yayımlanmamış) Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2023; Makbule Sarıkaya, Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti 1921-1935, AAM Yayınları, Ankara 2011.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları