19 Mayıs coşkusuyla sandık başına
Şükran Soner; Son söz: Her bireyimiz için, yaşamı her alanda yüzde 90’lar üzerinde bir nüfus için, karabasana çevrilmiş bugünkü tablonun, böylece sürüp gidemeyeceği olmalı değil mi?
İçtenlikle itiraf edecek olursam her zaman için geçerli olabilmesi söz konusu değil. Cumhuriyet’in gerçekten sevdiğim dünkü manşetindeki başlığı bir kez daha paylaşmak istiyorum:
“Bugün gururla attığımız her adım 104 yıl önce atıldı.”
Tek adam rejimi iktidarları süreçlerinde, yıl yıl dozu artırılan boyutları ile ulusal bayram günlerimizin yoka sayılması, anlamsızlaştırma çabaları ortada. İnançla ülkemiz vatandaşlarının tümü için ağırlıklı geçerli olmak üzere yeniden duyarlılığın güçlenmesiyle doğru orantılı olarak, bu havanın hızla değiştiğinin sayısız örneklerini yaşadık. Köktenci değişikliklerle Cumhuriyet değerlerine dönüşüm yıllarının çok da uzaklarda olamayacağı kanımı da paylaşmak isterim.
Bilinçli devrimci kadroların, özverili, her türden bedeli ödeyerek pek çok katkısına, algısına tam varamamış olsak bile birlikte tanıklık ettik. Ayrımcılık yapmamak üzere hepsine birden sevgi, saygıyla teşekkür borcumuz olduğunu anımsatmak gereğini de duyuyorum.
Medya gücünün en ustalıklı, insan haklarına aykırı olarak kullanılabiliyor olmasının kaçınılmaz sonuçları kapsamında ülkemiz insanının çoğunluğu için geçerli olmak üzere; yaşam gerçekleri tam bir karabasana dönüşmüşken, var olan yasal, anayasal, toplumsal örgütlü hak arama yollarının kapalı tutulmasının sonuçları yaşandı. Bedellerini çok ağır olarak ödüyorken bedel ödemek zorunda kalmayacağımız konular için bile hak arayabilme reflekslerimiz diplerde...
***
İyi ki Cumhuriyet kuşaklarından başlamış olarak, 1961 özgürlükçü anayasası, arkasından gelen düşünceden, sendikal haklara, siyasete, yaşamın her alanına dönük örgütlenme haklarını; bilinçli, kalıcı kullanabilme süreçlerine ulaşamadan, en azından tadına varmış olarak yaşamışız. Araya sokuşturulan askeri, galiba çok daha acımasızı uzun dönemli sivil darbeler süreçleri içinde yitirdiklerimiz çok ağır.
Bir yandan da gasp edilen haklarımızın boyutları üzerinden bizi uyarma sorumlulukları çok güçlü Aydınlanmacı önderlerimiz yaşananlara seyirci kalmıyorlar. Çok güçlü, çok dirençli yaşamın her alanına dönük pıtraklar, kardelenler gibi hızla yetişmişler. Birbirlerini yüz yüze, örgütler içinde tanımadan bile ortak değerlerde buluşmadan çok başarılı olmuşlar. Hepimiz adına çok çalışmak, çok ağır bedeller ödemiş olmaktan hiç gocunmamışlar. Örgütlülük çatıları altında buluşmayı başaranlar dünya ölçeğinde çok güçlü direniş, eylemleri ile açılmış pek çok derin yarayı, az ya da güçlü boyutları ile kapatmayı başaran işler yapmışlar.
Tarihimiz dünya ölçeğinde bile en güçlü örneklerin yaratılabilmiş olmaları sayesinde gelgitlerle, bir ileri, bir geri ya da bir ileri, iki geri örneklerle dolu. En uzun süreçli toplumsal geriye gidişi, kayıpları yaşadığımız yılların 2002 sonrası için geçerli olduğunu artık öğrenme zamanımız geldi ve geçti.
***
Kuşkusuz Cumhuriyet kazanımları üzerine, 1960 kazanımları ile çok kısa bir zaman dilimi içinde dünya ölçeğinde çok hızlı bir genel toplumsal hak kazanma sürecini yaşamış olmamızın hazzı bir yana, tersine geriye çekilebilmemizde de payı olmalı. Araya iki askeri, iki sivil darbe katılmış olarak yaşanmış somut tablodan en çarpıcı verimiz, 1963’le yaşanmış toplumsal hak kazanım patlamasında zikzaklı kazanımlarımızın bütünlüğündeki somut istatistiklere kazınmış göstergeler. 17 yılda, üstelik dünyada o tarihlerde liberalizmin tersinden parlaması ile geriye gidiş güçleniyorken bizdeki yaşamın her alanına dönük olumlu toplumsal hak patlamaları. İster inanın, ister inanmayın ülkemizin tüm yaşayanları için geçerli olmak üzere yaşam, paylaşım haklarının gelişmesi tabloları bütünsellik içinde 1980’e kadar yükselişte.
Özalizm liberal yıkımı, büyük Zonguldak direnişi ile madenciler için 2/3 oranında kapatırken Türkiye genelinde emek hakları kayıplarını 1/3 oranında gideriveriyor. 2002 sonrasından bugünlere gelir dağılımında değil sadece, insan hakları, yaşam paylaşımlarının her alanında dünyanın en geri kalmışlar listelerine bizi düşüren vahim veriler ortada...
Son söz: Her bireyimiz için, yaşamı her alanda yüzde 90’lar üzerinde bir nüfus için, karabasana çevrilmiş bugünkü tablonun, böylece sürüp gidemeyeceği olmalı değil mi?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları