AB kriterleri bahane ikili ilişkiler şahane
Şükran Soner: lişkilerde, AB kriterleri üzerinden, siyaseten iç ve dış kamu oylarına dönük çizilen çerçeveler ile, yaşamın dayattığı gerçekler üzerinden yürünmesi seçilen yollarda gerçekler tersyüz.
Kâğıt maliyetinin baskısı altında gönlümüzden geçen güncel haberleri sayfalarımıza sığdıramamamızın düş kırıklıklarını algılayamazsınız. Bazen okurumuzun sayfalarda her koşulda olsun görmek isteyeceği küçücük haberleri bile, kaç kez, kaç gün aralıklarla bir daha bir daha yazmak, sayfaların içine sığdırabilmek uğruna ne kadar çok zorlandığımızı bilemezsiniz.
Geçen salı günü yapılan EURO Politika - İKV - Friedrich Naumann Vakfı ortak, “Türkiye- Almanya İlişkileri ve AB Sürecine Yansımaları” yuvarlak masa etkinliği, Ankara’da iki gün sonra yapılan müzakere sürecine ilişkin resmi toplantının öncesine geldiği için verdiği ipuçlarıyla anlamlıydı. İçeriğinin verilebilmesi için anlamlı yer bulamayınca, bugün okuyacağınız köşe yazıma aktarmak zorunda kaldığımızı görerek, başlığını o günden atmaktan kendimi alıkoyamadım. Elbette resmi toplantının uzaktan izlemek zorunda olduğumuz haberlerini ayrıntıyla izledikten sonra, içerik gelişmeleri en iyi anlatabilecek başlık olduğu öngörümden vazgeçemeyerek sizlerle de paylaştım.
Önceki günün gelişmelerinin habercilik tarafsızlığına uyan dünkü dış haberler sayfamızın manşetinde ise “Erdoğan’dan randevu yok. Müzakere süreci için Ankara’yı ziyaret eden AB yetkililerini Saray kabul etmedi..” üst-alt başlıkları vardı. İzlediğiniz üzere resmi ilişkilerin arasına kara kedi etkisinde, AİHM’nin Demirtaş kararı, yetkin sözcülerin “karara uyun” çağrıları, Avrupa Parlamentosu’nun fiilen askıda olan Türkiye ile ilişkiler için, yeniden yazılan “müzakereler dursun” raporu girmişti..
Oysa dün canlı yayınlarda dinlediğimiz Dışişleri Bakanımızın açıklamalarının içeriğinden de okunacağı üzere, katılım müzakereleri, gümrük birliği güncellemesi, vize serbestliği.. başlıkları altında yapılmış resmi görüşmelerden olumlu sonuçlar alınmıştı.. İlişkilerde, AB kriterleri üzerinden, siyaseten iç ve dış kamu oylarına dönük çizilen çerçeveler ile, yaşamın dayattığı gerçekler üzerinden yürünmesi seçilen yollarda gerçekler tersyüz.
***
Gündemler üzerinden kuşkusuz, ikili, gümrük birliği ilişkileri odaklı yürünen yollarda, orta vadeli olarak kullanılmış kavramlarla varılan sonuçlarda, katılım müzakerelerinin yürütülmesi bile içinde olarak, gümrük birliği güncellemesi, vize serbestliği gibi başlıklarda şaşırtıcı boyutlarda ortak sonuçlar vurgulamalarının bir-iki yıllık geçmişten günümüze giderek daha uzlaşmacı bir rotada seyretmekte olduğu gözlemlememek olanaksız gibi..
Yuvarlak masada geniş kapsamlı sunumlarda Avrupa, iş dünyası, bilim insanları sunumlarında elbette genel söylemlerde savunulması kaçınılmaz kriterler, izlenen siyasetler üzerinden slogan vurgulamalar yerli yerlerinde kalıyorlar. Ancak orta vadeli süreçler üzerinden “AB kriterleri olmadan üyelik ilişkileri, müzakereleri olmaz”, “Derdiniz kriterler, Avrupa değerleri değil, biziparçalamak” suçlamaları deyimin tam karşılığı olarak nerede ise rafa kaldırılıyor, aslında ikili ilişkilerin, yaşamın dayattığı vazgeçilemez ilişkiler, bağlar nedeniyle hangi önceliklerle olursa olsun yola çıkıldığında, aslında uzun dönemde vazgeçilemeyecek güçlü birlikteliği yürütmekte olunduğunun kanıtlanması çabası öne çıkıyor.
***
Bir yandan Avrupa’nın siyasal gelişmelerinin gerçeğinde, daha da ayrıştırıcı, cepheleştirici siyasi liderler, partilerin ortaya çıkmakta olduğunun altı çiziliyor. Avrupa’nın İngiltere’nin ayrılması sorunları, İspanya, İtalya, Yunanistan galiba da en çok sonradan Sovyetlerden, Yugoslavya’dan kopuşla, Kıbrıs’la gelen ülkelerin öznel, olumsuz koşulları ile birlikte büyüyen sorunları, gelişmelerinin saptamaları, olası sonuçları bir bir sayılıyor.
İslamofobiyanın tırmanışı üzerinden ilişkilerdeki olumsuzlukları katlayan veriler ile birlikte, vazgeçilemez, geri dönüşün söz konusu olamayacağı ekonomi ağırlıklı bağların verileri sıralanıyor. Şaşırtıcı olanı ise ilişkilerde en olumsuz nedenler sıralamasında birbirlerinin zıddı söylemle yola çıkanların, istense de istenmese de zorunluluk olarak tanımladıkları vazgeçilemez, koparılmaz bağlar kavramları üzerinden, uzun dönemde aslında en karşı tezle buluşmayı kaçınılmazmış gibi göstermedeki çabaları. Sanki sonuçta “En olmazı istemekten vazgeç, çözüm olarak ürettiğim yoldan ilişkileri yürütmeyi kabul et..” sözleri ile karşı tarafı ikna turlarına çıkmışlar.. Gerçek değil elbette, aslında kendi kamu oylarına, siyasetlerine uygun çıkışlarından söylemde ödün vermeden, en çok kendi kamu oylarında gerilimle yaratılmış siyasetlerden çark edişin saklanması içerikli, işlerin kotarılmasında karşılıklı bir çaba var.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları