Adalet Nöbeti
Şükran Soner: Kendi doğrularımızla bir cepheden savunduklarımızdan arınarak, bize en aykırı cepheden vuranların en çok, bireysel ve evrensel insan haklarını savunmak zorundayız.. Lamı-cimi yok..
Gazeteciliğin yargılama konusu yapıldığı Cumhuriyet davası dosyasının istnaf mahkemesinde onanması ile ortaya çıkan daha da garabet hukuksuzluk tablosu, hukukçuların Çağlayan Adliyesi önündeki “Adalet Nöbeti”nin, önceki gün bir kez daha tutulmasını getirdi. Cumhuriyet davasındaki “adalet duygusuna aykırı”, “büyük hukuksuzluk yaşatan”.. onama kararına karşı kamuoyunun dikkatini çekmek üzere bir araya gelen hukukçular, gazeteciler, siyaset temsilcilerinin vurguladıkları gerçekler; bundan böyle her yayını, yasa niteliği olmayan örgüte yardım suçlamasıyla toptancı suçlama, mahkûm etme kapılarını açtığı, basın özgürlüğüne son noktayı koyma anlamına geldiğini ortaya koyuyordu..
Arkadaşlarımız Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, M. Kemal Güngör, Emre İper’in 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilmiş mahkûmiyet kararlarının 5 yıldan az olması nedeniyle bölge idare mahkemesinin (istinaf) 3. Ceza Dairesi’nin verdiği cezaların kesinleşmesi nedeniyle, yattıkları sürelere göre eksik kalan yıllar için yeniden hapse gireceklerine mi daha fazla üzülmeliyiz? Yoksa daha yüksek cezalara mahkûm edilen arkadaşlarımız için, Yargıtay’a itiraz haklarının olması nedeniyle, şimdilik hapse girmeseler de daha çok bedel ödemelerinin gündemde olmasına mı? Bilemedik..
***
Bildiğimiz, hemen her gün, hakhukuk- adaletin ayaklar altına alındığı, kimileri bireylerin kimileri ise çoğunluğun hak ve çıkarlarının gasp edilmesine yol açan... Sayısız birbirinden acımasız gerçeğin, ya yok sayılarak, sansür edilerek ya da gerçeği yalanlarla tersyüz edilmiş olarak, teğet geçiştirilerek, yaşamımızı, bilincine varsak da varmasak da aşağılara çekmiş olarak karabasana çevirdiği..
İşin çivisi öylesine çıktı ki.. Dün göreceli Saray cephesi için sansürlenmiş haberleri verme iddiasındaki bir medya yayınında, Cumhuriyet davasının bu çarpıtılmışı da çarpıtan karar karşısında yapılan “Adalet Nöbeti”nin fotoğraflı görüntüsünü verebilen tek yayın organı olmakla övünülüyordu..
***
Kazara içlerinden bir kadın bakan, kadın haklarının anlamını, gerçeğini algılayabilmenin ötesinde, sorumlu olarak gerçeklikten kaçamadığı için Meclis’ten yaptığı canlı açıklamada; “Gerçekse, gözaltına alınan kadın tutuklunun taciz eyleminin suçluları polisler ile hesaplaşmadan kaçışın olamayacağını..” gür sesle, net cümlelerle açıklıyor. Tersinden polisler cephesinden, en çok da terör örgütleriyle etkin savaşımda kendini ağır top, vazgeçilemez bakan olarak görenin açıklamaları; Gözaltına alınan kadının ailesiyle de ilişkilendirilmiş olarak bir ucu ile FETÖ, diğer ucu ile sol terör örgütlenmeleri bağlantılı olduğu, Türkçesi tacizi hak ettiği tezine oturtuyor..
Evrensel ve elbette hukukumuz içinde de imzaladığımız sözleşmeler, anayasa, hukuk devleti düzeni, hak-adaletyargılama, en sorgulanamaz insan hakları boyutları ile, aksi gündeme getirilemez, insan hakları gaspı suçlarına polisin suç ortaklığı yapması eylemlerine destek verme suçu işliyor.
1970-80 darbe süreçleri içinde de, basın özgürlüğü, insan hakları, kadın hakları savaşımlarında.. Profesyonel gazetecilik yanında, meslek örgütlenmelerimizin içinde de, gazetecilik ve sendikal haklar, insan haklarına dönük görevler üstlenmiş olarak, sorgulanamaz ilkelerin alfabesindekilerden yola çıkma zorunluluğumuzu anımsatıyorum.. Kendi doğrularımızla bir cepheden savunduklarımızdan arınarak, bize en aykırı cepheden vuranların en çok, bireysel ve evrensel insan haklarını savunmak zorundayız.. Lamı-cimi yok..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları