Aynı senaryolu giderek çirkinleşen oyunun kopyaları
Şükran Soner; Daha kötüsü kopyalı senaryo 1990’lı yıllarda yaşandı. Aile içi gibi gösterilen, aile dışından, dahası dış odakların payları yüksek senaryoda ayrılık kısa sürdü. Darbe kısa sürede gazetenin iflas masasına sürüklenmesini getirmişti.
Saltanatın, askeri-sivil otoriterleşmelerin sürdürülebilmesi uğruna, “Aynı senaryolu giderek çirkinleşen oyunun kopyaları..” ile yüz yüze kalmak zorunda mıyız? Artık fazlası ile sırıtan, çirkinleşen oyunları oylarımızla kökten bozamaz mıyız? Yoksa alın yazısı varsayıp ucuzcu bireysel kurtuluşların çekiciliğine kapılıp kendimize, çıkarlarımıza ihanet suçlarının ortağı olmayı mı seçeceğiz? Seçim sizin, seçim bizim..
Türkiye’nin Atatürk devrimciliği kazanımlarının üzerine, yaşamın her alanına dönük örgütlenme özgürlüklerinin tanındığı 27 Mayıs Anayasası, yasaları ile gelen kazanımlarının tadına bir 17 yıl içinde ancak varabilmiştik.. Gelişmiş ülkelerin ekonomik, toplumsal birikimleri ile edindikleri kazanımların birikimine sahip olduğumuzu savlamak, doğal olarak yanılgı olacaktı. İlk güçlü yumruğu, darbeyi yememiz 12 Mart sürecindeydi.
Gazetecilik alanında hedef tahtasında, Atatürk’ün özenle İstanbul’a göndererek mandacı İstanbul medyasına karşı tek başına yola çıkma görevini verdiği Yunus Nadi’nin Cumhuriyet gazetesinin olması kaçınılmazdı. Çarpıcı olanı da kuşkusuz ilk darbecilerin aile içinden, damatlar ailelerinden çıkmasıydı. Nadir Nadi, kısa süreliğine yanında olabilen, sonrasında ölümü ile aramızdan ayrılmış kardeşi Doğan Nadi ile birlikte direnebilmişti. 12 Mart sonrası günlerde yalnız yakalanmıştı. Çalışanlarının iş güvenliklerini koruyamayınca da yetkilerinden, görevlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Cumhuriyet’ten bir yıllık ayrılık sürecimizin acı ama dayanışmalı süreci, İlhan-Turhan Selçuk kardeşlerin ağır işkencelerde hedef tahtasına oturtulmuş olmalarının tanıklı belgeleri onur kırıcı hiç değil, ama çok acıtıcı. Nadir Nadi’nin korumaya gücü yetmediği için ne kadar acılı günler yaşadığı da.. Cumhuriyet okurlarının dirençli duruşları, dayanışmalarıyla yuvaya dönüşü sağlamaları da.. Bir yıl içinde Cumhuriyet ailesinin yönetimi, yazarları, okurları ile buluşmaları görkemliydi.
***
Daha kötüsü kopyalı senaryo 1990’lı yıllarda yaşandı. Aile içi gibi gösterilen, aile dışından, dahası dış odakların payları yüksek senaryoda ayrılık kısa sürdü. Darbe kısa sürede gazetenin iflas masasına sürüklenmesini getirmişti. Çözümü Cumhuriyet’e, Atatürk devrimlerine, eşinin ailesine verilmiş görevlere karşı sorumluluğunu unutmayan Berin Nadi’nin yanına İlhan Selçuk’u alarak vakıf kurulmasına öncülük yapması getirdi. Cumhuriyet Vakfı çatısı altında, aynı birliktelikler, ittifaklar çerçevesinde yola devam edilecek..
Gelin görün ki zamanın ruhu, dönemin kirli askeri-sivil darbelerin şemsiyesinde dünyayı kasıp kavuran, ülkemizde pek çok ülkeden daha ağır boyutları ile yaşanmakta olunan otoriterleşmeler sınır tanımaz boyutlarda, sınır tanımaz oyunların sahnelenmesinde baş rollerdeler..
***
Bir tek dünün gündemine, tartışmalarına bakmak, ne kadar çirkin, acımasız kötü kopya oyunların içinde olduğumuzu görüp anlamaya yeter de artar bile. Yetecek, artacak mı sorusunun yanıtını yine bizler özgür iradelerimizle vermek zorundayız. Haberlerden ayrıntıları ile izleyebileceğiniz pazar günkü Tayyip Erdoğan’ın açıklaması, suçlamaları üzerine, “tak-şak” kuralları içinde İçişleri Bakanı’ndan gelen, dünyadaki ilk sosyal medya açıklaması ile gündeme sokulmuş, İstanbul Belediyesi’ni hedef alan, aslında kendilerinin bir de Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğu, görev alanlarına giren: Ortada suç, suçlular varsa, kendilerinin görev suçları kapsamına giren konumlarının kanıtı tabloda..
Bizlerin kendi kendimize soracağımız tek sorumuz var? Ya hesap soracağız ya da güncel, bireysel kurtuluş düşlerinde suç ortaklığı yapacağız.. Seçim sizin, seçim bizim..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları