Başkanlar da virüse yakalanır
Şükran Soner; En korumalılar korunamadığına göre, en korumasızlarımızın vay haline? Garabet, en korumasızların yaşam çaresizliklerinin ağır yükleri altında, en korkusuzluğa, kahramanlığa oynamak zorunda kalmalarında değil mi?
Aşılı olmaları, kişisel korunmalarında bilgili, bilinçli önlem almaları yetmiyor. Başkanlar da virüse yakalanıyor..
Çok ağır geçirdiği için öncelikle Saadet Partisi Başkanı Karamollaoğlu’na geçmiş olsun dileğimizi ileterek başlayalım.. İYİ Parti Başkanı Meral Akşener ile devam ederek en son AKP Genel Başkanı, Partili Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile, Genelkurmay Başkanımız, virüse yakalanan bakanlarımız, eşlerine dönük ortak geçmiş olsun dileklerimizi paylaşalım..
Dünyanın halen şekil olarak demokrasinin geçerli olduğu ülkeleri ile sivil-askeri diktatörlükler içerikli otoriter yönetimlerinin, ekonomik-askeri güçler donanımlarıyla güçlü, güçsüz oldukları ülkelerin pek çoğunda yaşanan örneklerin çokluğunu şöyle bir anımsayalım.. Sayılamayacak kadar çok örneğinin kaçınılmaz olduğu gerçeği ile yüzleşmedik mi?
En korumalılar korunamadığına göre, en korumasızlarımızın vay haline? Garabet, en korumasızların yaşam çaresizliklerinin ağır yükleri altında, en korkusuzluğa, kahramanlığa oynamak zorunda kalmalarında değil mi?
“Sık sık kameralar karşısında kendi yaşam gerçekleri üzerinden yaşadıklarını anlatmak zorunda kalanların vay hallerine?” diyorsak da bir yayından bir yayına geçişlerin hepsinde birden, günler, aylardır aynı gerçekler üzerinden söylenenler ile yüzleşmek zorunda kalıyoruz.. Plak takılı kalınca, çaresizlikten, çaresizliğimizden bunalmış olarak, biraz nefes alabilmek üzere, gülmeceye yer veren sanatçıların emeği yayınlara geçiş yapmaya kalkıştığımızda, onları hedef alan ağır suçlamalar, hakaretler, tehditler ile yüzleşiveriyoruz..
Sanatın her dalından önde isimlerimiz, en yetkin ağızların, otoriterliğinin simgesi büyük başların diline dolanmışlar, hakaret, tehdit, hem de yargı eşliğinde cezalar, bedel ödetilenler olarak başı çekiyorlar.
Bizim, çok çok büyük çoğunluğumuz, mağdurlarımızın, en ağır yoksunlaşma, yoksullaşma altında ezilenlerimizin savunucularını korumak, sahip çıkabilmek hak götüre, ödetilen haksız hukuksuz bedellerin seyircisi konumuna düşüveriyoruz. İç en üst yargı kurumlarının hakkı teslim etmiş kararları hak götüre, uluslararası hukukta uymakla yükümlü olduğumuz evrensel yargı kararlarına da kulak asılmıyor. Vitrin üzerinden bir etkin tehdit, şantajın altında ezilmemiz programlanmış oluyor. Nereye kadar sorusunun yanıtının ancak ilk sandıkta verilebileceğinin inancı ile isterseniz tespihi onların ellerinden alıp sabır adına biz çekelim mi? Ne dersiniz?
***
Bizim izleyebildiğimiz kadarı ile, çok övünülen, bağlılık yeminleri edilen Osmanlı’nın kuruluşu, İstanbul’un fethinden günümüze bu topraklar üzerinde eleştirinin, isyanın, başkaldırının simgesi sanatın, kara mizahın dünya ölçeklerinde başarıda ön saflarda yer alması elbette toplumsal yeteneklerimizin çokluğu ile değil sadece, yaşamın dayatması, toplumsal karşı duruşun tek aracı olabilmesi ile ölçülebilir bir gerçeklik..
Çizgiden tiyatroya, müziğe, şiire, plastik sanatlara.. sanatın her alanında sınır tanımamışlar.. Dünyanın en ünlü, en büyükleri sıralamalarında ülkemize onur kazandırmışlar.. Elbette gündemlerine taşıdıkları haksızlık, çarpıklıklar ile doğru orantılı etkileri, güçleri nedeniyle de sivil-askeri diktatörlerimizin düşmanlığını kazanmada başı çekmişler.. Yüzlerce yıllık geçmişimizden günümüze, yaşadıklarımız, tanıklıklarımız üzerinden değişen hiçbir şey yok.. En yakın, son günlerin tarihlerinden kimi gülünen ağlanacak hallerimize ilişkin birkaç örnekle devam etsek mi?
Hz. Âdem konuşabildiğinde, Sezen’in şarkısı kapandığında, Gülşen’in donu unutulduğunda, İmamoğlu’nun balığı sona erdiğinde.. Beyaz adam elektrik, doğalgaz faturalarıyla yüzleşecek..
İnönü ile “ekmek karnesi” diye alay edenlerin, şimdi yarattığı ekmek kuyrukları Ay’dan görünüyor.. Danıştay’ın son yeni kararı ile Atatürk Orman Çiftliği üzerine yapılan “Beştepe Holding”in, Külliye’nin, “kaçaklığı” bir kez daha tescillendi.
Isparta’daki kesintinin arkasındaki buzdağı özelleştirmeler.. Avantalar, haksız, hukuksuz kazançlarla beslenen, gözbebekleri inşaat şirketleri.. Denetim raporları ile kanıtlanan yağma, vurgun örneklerinin sonlanması olası görülemiyor.. Amblemi ampul olan partinin yönettiği bu ülkede, bir şehre elektrik verilmeyeli 48 saat, “Bizden önceki devir mum devriydi” diyeli üç gün olduktan sonra.. Isparta’da her seçimde bugüne kadar yüzde 63 oy verildiğine ne demeli?
“Heykel yıkmak isteyenler, buyurun buradan yıkın..” çağrısı ile görselleri ile yayımlanmış, Saray cephesinin belediyelerinin eliyle yapılmış heykellerin görüntülerinin sıralamasını merak edip görememiş olanları için, köşe yazısında görüntüleri yerine içerikleri ile bir sıralama yapmamıza ne dersiniz? “Kaz, leylek, köpek, tavuk, elma, kavun, havuç, balkabakları, ayçiçeği, sarı kavunlar öbeği, biber..” heykel olarak seçilmiş simgeler, kuşkusuz bölgelerin simge olmuş hayvan, tarım ürünlerinden seçili simgeler. İtiraz edebilecek, gülebilecek halimiz yok. Ancak Atatürk, Kurtuluş Savaşı, kazanımlarının, hak savaşımının simgesi heykelleri kırmak, yok etmek operasyonları gündemde iken heykel kırma ile öfkelerini dağıtabilecekler için daha işlevsel seçenek olamazlar mı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları