Boşuna ucube sistem denilmiyormuş..
Şükran Soner: Dünyanın tek en ucube başkanlık rejimi modelinin getirileri üzerinden ülke, Meclis’in elde tutulabilmiş yasama gücüyle de yetinilmeyerek, kalkan parmaklarla, kapalı kapılar arkasında alınmış oldubitti kararlarla yönetiliyor.
Bütçe görüşmelerinin hızla bitirilmesi, virüsün azımsanmayacak oranlarda yayılma gösterdiği Meclis’in de salgında Meclis çatısı altında olsun nefes alınması adına tatile sokulmasına hak veriyoruz elbet. Ancak kendi adıma, varlığı, iradesi sıfırlanmış bir Meclis’te, bütçe görüşmelerinde Tekadam rejimi, Saray adına dayatılmış metinlerin, deyim yerinde ise noktasına, virgülüne, kendilerinden gelmiyorsa dokunulması söz konusu olmayacak bütçe görüşmelerinin hızla bitirilmesinden ciddi ciddi üzüldüğümün de ayrımındayım..
İster işkolik, ister mesleki deformasyon deyin, sonuçta hiçbir değişiklik yaşanmayacak, bağımsızlığı en ağır ölçeklerde ayaklar altına alınmış bu Meclis’in, bütçe görüşmelerinin bitirilmesi sonunda, kendimi, habercilik babında en donanımlı bilgi sahibi olma aracı, çocuk dili ile “oyuncağı” elinden alınmış olarak duyumsayacağım.. Cumhuruyet’in habercilik yayınlarından sorumlu emekçi arkadaşlarım başta, sınırlı sayılarda olsalar da görsel yayın, televizyon, internet kanalları ile zengin habercilik yapan, saygınlıkları, izlenirlikleri yükselenlerdeki tüm gazeteci emektarlarımızdan da özür diliyorum.. Bu kadar çok kanıtın, gerçeğin bir yayında toplanabilmesi olanaksız, muhalefet de dersine çok iyi çalışmış..
Ucube başkanlık sistemine geçişte başrolde olan liderlik ile Gülen cemaatinin ağırlıkta oldukları cephe ittifakı, çok kısa bir zaman sürecinin ardından dağılınca, ülkemizden görünen yüzü ile su götürmez biçimde, emperyal, Amerika ağırlıklı, odaklı, 15 Temmuz FETÖ darbesinin gerçeği ile yüzleşilince, darbe püskürtülmüş, toplumsal sağduyu ile toplumsal duruş çok başarılı sonuç verse de.. Sağ siyasal İslamcı cephe ağırlıklı ittifakların içinden taşlar, dünyadaki pek çok gündemli depremlerle birlikte, ülkemizde de çok şiddetli depremler ölçeklerinde yerlerinden oynamıştı..
O günden bugünlere, 15 Temmuz darbesi ders, demokrasi ittifaklarında, ulusal değerlerde hakhukuk, özgürlüklerde, toplumsal uzlaşma arayışlarına geçmek hak götüre; karizmatik lider, Cumhur İttifakı, Tekadam rejimi üzerinden yürümekte direnilince.. Başkanlık rejimlerinin aslında hiç de demokratik olmadıklarının dünya örnekleri de görmezlikten gelinerek dünyamız fena halde otoriter rejimlere, bal gibi de diktatörlüklere kayarken, bodoslama en kötüsüne heveslenilmiş bir iktidar yürüyüşünün yolu seçildi..
***
Dünyanın tek en ucube başkanlık rejimi modelinin getirileri üzerinden ülke, Meclis’in elde tutulabilmiş yasama gücüyle de yetinilmeyerek, kalkan parmaklarla, kapalı kapılar arkasında alınmış oldubitti kararlarla yönetiliyor. Dünyanın en sorunlu bölgesinde, üstüne üstlük Türkiye’nin geçiş bölgesindeki dinamiklerinin yıkılması, en çok en güçlü emperyal güç odaklarının hedef tahtasındayken, iktidar gücünün büyüsüne kapılmış olmak gibi bir gerçek de söz konusu. Yanılma deneme yöntemleriyle dün ak dediğine bugün kara diyerek diretmek nasıl bir akıl işi?
Sorgulamanın ne yeri ne de zamanı. Atılan her yanlış adımın en ağır bedellerini ülkemizin en altta kalan çoğunluğu, en ağır boyutları ile, dayanılmaz acılarla, bedeller ödüyor. Galiba tam da bu gerçeklik içinde, ülkemizin bir araya gelemeyecek farklı yelpazeler, düşünceler içindeki sınıfları, toplumsal yapıları, örgütlü örgütsüz katmanları adını tam da koyamamış olarak, altından kalkamadıkları sorunlar yumağı içinde, toplumsal dip dalganın etkisinde, düşünerek ya da hiç düşünmeden, ortak karşı çıkışta buluşmanın refleksleriyle hareket halindeler.
Geldiğimiz noktanın analizinde, bilimsel yetilerini, uzmanlığına şapka çıkaracağımız bir bilim insanımız, Prof. Dr. Hasan Yazıcı, dünkü 2. sayfadaki makalesindeki yazısına “Önce güven aşısı” başlığını atmış. Güncel çok tartışılan aşıya ilişkin güvenden yola çıkarak, toplumsal güvenin yaratılabilmesinin anahtar cümlelerini de yazısının spotuna taşımış; “Toplumun güvenini sağlamak ancak ve ancak tekrarlayan dozlarda doğruyu söylemekle, kısaca bir gerçek aşıyla, olabilir ancak diye adeta haykırmak istiyorum” demiş.
Meclis’teki muhalefet sözcülerinin bugüne kadar tanıklık edemediğimiz ölçeklerde derslerine çalıştıklarının kanıtı; iğneyle kuyu kazar gibi, yaşanan acı örnekleri bir diğerininkine eklemleyerek, gerçek bir muhalefet ittifakını oluşturuyor olmalarında..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları