Bu maya tutmadı, tutturulamaz..
Şükran Soner: Ekonomiden sorumlu habercilerimiz atlar mı? Bugünkü haberlerimiz içinde yer el verdiğince, saptanabildiğince gerçekleri sizlere de ulaştırmakta kararlıydılar.
Nasreddin Hoca’nın göle maya çalması, kulaklara küpe, boşuna kuşaktan kuşağa anlatılıp durulmuyor.. Büyük Taarruz’un, 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 99. yıldönümü kutlanması üzerinden her yerden, örgütlü, örgütsüz bireylerden gelmiş birbirinden ilginç, moral aşılayan kutlamaları, tepkileri saatlerle okuyup durdum.. En moral bozucu gibi görünen tepkiler, bilgilendirmeler bile sonuçta ders verici uyarıları ile moral değerlerimize katkı üzerine katkı yapmadılar mı?
“Bu maya tutmadı, tutturulamaz..” sonuç yargısına varmak, moral değerlerimize katkının ta kendisi..
The New York Times’da yayımlanan üç gün önceki makaleyi duydunuz mu bilemeyeceğim; “Otoriter liderlerin yurtdışı operasyonları eleştirilirken en son Afganistan, Taliban’ın iktidarda önünün açılmasına destek verilirken Suudi Arabistan, Rusya liderlerinin bile kişisel sorumluluk üstlenmekten kaçınmalarının” altı çiziliyor. Bir tek Türkiye Erdoğan liderliğinin bu operasyonlarla övündüğü vurgulaması yapılıyor. Geniş küresel sağ ittifak oluşturmakla suçlanıyor.
Afganistan, Taliban üzerinden gerçekleri saklanan göçmen patlaması, bardağı taşıran son damla. Öfke patlaması içinde örgütsüz, örgütlü, bilinçli bilinçsiz her kesimden halkımız, en doğal, en haklı çıkışları ile gerçek bilgilere ulaşmak için en azından en aptalımızın uyutulması da içinde, açıklama beklerlerken aptal yerine konulmanın yalan üzerinden yalan açıklamaları ile karşı karşıya kalınıyor. 300 bin kadar tekerlemesi, en ağızdan kaçan zorunlu sayısal açıklamalarla bile yalanlanmış oluyor. Önü arkası alınacak gibi görünmeyen göç yükünün bilinmeyen eskiler üzerine yenilerinin patlamasına ilişkin görsel, saklanamayan fotoğraf kareleri, insanların boğazını sıkan yeni bir karabasan elin varlığını duyumsatıyor.. Yalanlar geri dönülemez boyutlarda büyürken resmi açıklamaların içerikleri en kabarık yalanlarla hâlâ halkın kandırılabileceği varsayımı üzerinden kurgulanıyor..
***
Önceki gece bir can arkadaşım, dinlediği haberler üzerinden öfkeli bir şekilde telefonla aradı. Sayılar belleğimde oturmuyor, ancak Erdoğan iktidar liderliği adına verilen resmi bilgilendirmeler içinde, çok yüksek sayılarla ailenin elektrik faturalarının iktidar tarafından ücretsiz karşılandığı açıklaması övünç payı ile açıklanmış. Türkçesi on binlerle dar gelirli vatandaşın desteklenmesi maskesinde, özelinde öylesine kabarık sayılarda yandaş edilmeleri beklenenlerin, faturalarının ödenmiş bedellerinin karşılığı bizim elektrik faturalarımıza bindirilmiş.
Hani ay ay artışı ile dudak uçuklatan elektrik borcu faturalarımız orta gelirlilerimiz için çoktan ödenemezken ortanın üstü varsıl sayılanlarımızın bile faturularını düşürebilmek uğruna her yola başvurur olmuşlarken... Ödenemeyen elektrik faturaları için belediyeler elden gelen yardımlaşma yöntemlerinde çare arayıp dururlarken.. Öfke içinde isyan etmemek olası mı?
Ekonomiden sorumlu habercilerimiz atlar mı? Bugünkü haberlerimiz içinde yer el verdiğince, saptanabildiğince gerçekleri sizlere de ulaştırmakta kararlıydılar.
Elektrik faturalarımızın altından çıkabilmek üzerinden ödümüz kopuyor da okulların açılışlarına gün sayarken çoluk çocuğu olanların tekmili birden kaygı, çaresizlik içinde yüzmüyorlar mı? Simge kurşun kalemin fiyatı bir yılda yüzde 70 zam görmüşse, ister çaresiz maliyetlerden isterse kimileri fırsatçılıktan olsun, ailenin çaresizliğine merhem olamıyor..
Oysa yolumun kesiştiği her yaştan çocuk, düşler kurarak gün sayıyor; “Çok sevinçli, çok heyecanlı, çok mutluyum..” sözcükleri ile kurulan cümlecikleri ile neler neler anlatmıyorlar, çocuk olma özlemlerinden neler neler katmıyorlar.. En acısı, salgın döneminde dünyanın en gerisinde bir yerlere düşürülmüş ülkemizde çocuklarımızın yaşadıkları travmanın boyutlarını henüz en sevdikleri yakınlarının bile algılamaktan uzakta kalmış oldukları gerçeği. Çocuklarımız çok özledikleri arkadaşları ile oynayabilmeyi bile unutmuşlar. Çok ciddi çabalarla, çok ciddi çarelerin arayışı olmazsa, yitik kuşaklar olacaklar..
Yaşamın gerçekleri, kandırılmayı seçenler için de çıplak tokat gibi yüzlere vurulmasını öylesine hızlandırdı ki.. Özgürlük destanının yazıldığı, gerçek bir vatan savaşının Zafer Bayramı olarak kutlanmasının 99. yıldönümünde, mucizenin adının Mustafa Kemal olmasını yanında, yalanlarla silinmeye çalışılar tüm gerçekler su yüzüne fışkırıyor.. “Keşke Yunan kazansaydı diyeni de diyene dua edeni de halkın püskürteceği..” geçişin yolu kesilemiyor..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları