Dünyanın en büyük soykırımcısı Amerika. Kendiyle yüzleşmeli
Şükran Soner; Dünyanın en büyük soykırımcısı olma rekorunu elinde tutan Amerikan’ın tarihinde, soykırımda en acımasız bedelleri ödemiş olarak kaybetmiş Kızılderililer ilk akla gelenler.
Öyle özenerek hazırlanmış siyasi partilerden, liderlerden, demokratik toplumsal örgütlenmeler, monşerler olarak hafife alınmak istenen deneyimli hariciye kadroları, gerçek bilim uzmanlarından gelen emek, deneyim ürünü açıklamalar yetmez. Geç kalınmış, asıl yapılması gerekenlerin odağında var, soykırımlardan en ağır bedellerin ödetildiği halkların acılarla kazanılmış deneyimlerinden dersler çıkarmış olarak, yeni yolculuklara çıkabilmek..
Dünyanın en büyük soykırımcısı olma rekorunu elinde tutan Amerikan’ın tarihinde, soykırımda en acımasız bedelleri ödemiş olarak kaybetmiş Kızılderililer ilk akla gelenler. Teknolojik gelişme, sömürü araçlarını geliştirme, sömürü yapabilme kapasitesini kazanmada öne çıkmış ağırlıklı AB ülkelerinden Amerika’ya ilk göçlerde, en yağmacı kültürle öne çıkanların tarihte yaptıkları bir ırkı yok etme katliamları, bir tür güç gösterisi aracı olarak da fazlasıyla kavboy filmleri ile paylaşılmıştır.
Sıra kalıcı olarak Güney Amerika ülkelerinin vazgeçilemez ölçeklerde sürekli sömürülmesine gelince, yine sinema sanatı da araç yapılmış olarak kimileri ülke ülke Meksika üzerinden sınır, göç savaşları, darbeler tarihi olarak sıralanırlar. Allende’ye darbe kanlı acımasız olduğu kadar dünya çapında kitlesel, uygarlık adına tepkilerin de aracı olarak yaşanmıştır. Küba efsanesi, Castro, Che, ülkemiz içinde olarak dünya gençliği için direnme ideolojilerine kaynaklık etmişlerdir. Amerika’nın ciddi tokat yediği Vietnam Savaşı unutulmazdır..
Dersi çıkarılmış, Amerikan’ın silahlı askerden paralı askere dönüşümünü sağlamakla da yetinilmeden, uçakların ikiz kulelere terör eyleminin Amerikan halkını baskılama yolunda ustalıkla kullanılması sonrası, Ortadoğu, Afganistan doğrudan işgallerinden kendilerinin yarattıkları terör örgütleri de kullanılıyor olarak, yalanların çok boyutlu üretildiği teröre karşı, ülkelerinde savaş gerekçeli “üzerinden savaşlar” yöntemlerine güçlü geçişler sahnelenmiştir.
***
Elbette öncesinden emperyal güçlerin iç paylaşımı olan 1. - 2. dünya savaşlarını atlamak olmaz. Anlatımına hiç girmeden, ağır bedelin savaşın tarafı olan Avrupa’ya kaldığının, Amerika’nın en sonunda bedelsiz yüklü ganimetleri topladığını anımsatmak yeterli sayılabilir. Japonya’ya atılan bombalarla yaşanan tersyüz oluşun arkasından Kore, Türkiye’nin genç cumhuriyetine dönük askeri sivil darbeler zinciri, halkalarını anımsayabilmek bizim adımıza ders çıkarma olabilmeli.
Bizi çok etkileyen yaşamsal bir dönemeç, ders de üzerinden savaşlar modelinde 1990’larda Özal döneminde azıcık teğet yaşanmış, 2002 sonrası çok çıplak yaşatılmış, Gülen Cemaati ile kurulan ittifak, tezkere, Irak işgalinde Güneydoğu’ya üslerle yerleşme, olmadı Irak’ta askerlerin başına çuval geçirme ile başlayan yeni cezalandırmaların halkalarının örülmesi.. BOP planlandığı gibi tıkır tıkır işletilemedi, 15 Temmuz’un amacına ulaşamaması sonrası, günümüze uzanan halkalarda gelsin yeni Karadeniz gelişmeleri paketi, olmadı Libya’ya kadar uzanan halkalarda Akdeniz’in kullanılma modelleri, çatışmacılıkları..
Askeri, sivil darbeler projelerinin geçişkenliklerinde, elbette dünyanın ülkelerinin en güçlü, en emperyal ittifaklar içinde olabilenleriyle, en ağır bedeller ödetilenleri yumağı, düğümlerinde çözümsüzlükler için gerekli tek araç, ırk, dinler üzerinden kimlik ayrımcılıklarında, halkların olabildiğince karmaşık oyunlar, tuzaklar içinde her koşulda birbirlerine onları sömürenlerden daha çok zarar verebilme konumlarına düşürülebilmeleri..
Emperyal güç olabilmede öne çıkan ülkeler, bazen ideolojik ittifaklar içinde, bazen ters cephelerde yana yana ya da doğrudan güç kullanarak çok bedeller ödemektense, sömürüde kullandıkları halkları birbirleri ile çatıştırıyor olarak üzerinden savaşlarda bir biçimde daha kazançlı olmayı çoktan öğrendiler. İstenirse dünya, insanlık için üretilmiş dehşet dengelerinin, doğanın tüketilmesinin de kaçınılmaz sonuçları, en son virüs dalgaları da işin içine katılarak..
***
Geldiğimiz noktada Amerika bizden Ermeni soykırımı siyaseti ile bedel isterken, Amerika’daki Ermeni lobisi vurulabilecek para vurgunu üzerinden düşler kurmakta. Ermenistan, Amerika ve Ermeni lobisinin pençesinde eskisinden çok daha yosul, yoksun, çaresizlik içinde. Halkların bu kirli oyunlardan kurtuluşlarında, halklar olarak birleşip tuzakları bozmaktan başka çıkış yolları olabilir mi? Kendi bölgemizde çıkış yolunda doğru adımların atılabilmesinde, son tuzak “Ermeni soykırımı” tuzağından çıkış yolu aramaktan başlayarak en acil, öncelikli gündemde olanları, Şii-Sünni, Yahudi-Filistin, Arap-Türk-Kürt düşmanlıkları, daha da zoru dinler, mezhepler, aşiretler.. en alt kimlikler ayrımcılıklar üzerinden kurulu büyük tuzaklara karşı inadına hep birlikte en alttan birleşme, birbirinin kanını akıtmamak yolunda kararlılık önkoşul olamaz mı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları