Ekonomi yönetiminde sihir, sihirbaz yoktur
Şükran Soner: Bizim sağ siyasal popüler kültürümüzde, “plan değil, pilav lazım” polemiği ile beş yıllık planların aslında bilime, ekonomiye, demokratik bilimsel verilere oturtulması gerekli içeriklerinden kaçınmaya öncelik verilse de.. 21. yüzyılda devletin ekonomideki rolü, ülkenin bütünüyle uluslararası rekabete hazırlanması gereği tartışılamaz değerde.
Önceki gün Meclis’te kalkınma planı görüşmeleri vardı. Zorlama yapılan canlı yayınların, Meclis görüşmelerinin demokrasimizdeki işlevi, etkinliğinin dibe vuruşu ile doğrudan ilişkili olarak siyasete duyarlı, zaman yaratabilecek izleyiciler için bile izlenirliği diplerde. Kendi adıma hiç değilse kürsüye çıkan milletvekillerinin derslerini çalışanları için geçerli olmak üzere sunulan bilgilerden havayı koklamak üzere izlemeye çalışıyorum.
Gündemde kalkınma planı, konuşmacı DPT’nin ve de ekonominin duayenlerinden CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin grubu adına diyeceklerini izlemeyi görev bildim. İyi ki de izlemişim. Birçok manşet habere taşınabilecek yorum ve başlıklar altında verilmiş, ekonominin aynı iktidar erki, sorumluluğunda, 17yıllık icraatlarla çökertilmesinin, unutturulmuş, yok sayılmış çarpıcı sonuçlarının dudak uçuklatan verileriyle yüzleştik.
Bizim sağ siyasal popüler kültürümüzde, “plan değil, pilav lazım” polemiği ile beş yıllık planların aslında bilime, ekonomiye, demokratik bilimsel verilere oturtulması gerekli içeriklerinden kaçınmaya öncelik verilse de.. 21. yüzyılda devletin ekonomideki rolü, ülkenin bütünüyle uluslararası rekabete hazırlanması gereği tartışılamaz değerde.
İlhan Kesici de tam da bu nedenle ister insan odaklı sosyal devlet, isterse güçlü ekonominin sermayeden yana öncelikleri ağır bassın, Türkiye’yi bir bütün olarak uluslararası rekabete açma yolunda özel sektörün çalışma ikliminin belli bir düzeni için, eğitimin düzeyinin uluslararası rekabete açılması zorunluluğunun altını çizerek söze giriyor. 2014 yılında Türkiye’nin, 130 küsur ülke içinde 44. sırada iken, 2018’de 55. sıraya düşmesi gerçeğini sorguluyor.
İki anlamlı eksiklik olarak ise, planların ortalama 15 yıllık, üç dönemli gelişmeler içinde değerlendirilmesi gereği yanında bir yıllık gecikmeyle Meclis gündemine taşınmasını sıralıyor. Geçen yıl bu aylarda Meclis’e sunulmamış 11. Beş Yıllık Plan’ın sayısız ilkesel hazırlık koşullarına uyulmaması sorunları yanında, 2019 bütçesinin plan programı olmadan hazırlanması gibi eksiklikle yüzleşilmesinin altını çiziyor. Meclis’te planlama ve ekonomi, bütçe alanlarında çok sayıda uzman her partiden milletvekillerinin varlığına karşın gerek plan gerekse bütçe hazırlık çalışmalarında bu bilgi birikimleri, deneyimleri demokratik işleyişlerin, hukukundan yararlanılmamasının olumsuz sonuçlarını sorguluyor..
***
10. Plan’ın öngörüleri, sonuç yanılsamaları üzerinden dahi 11. Plan’a aktarım yapılmamasının ise çok daha ciddi sorgulanması gereği üzerinde duruyor. 10. Plan’ın başarı, başarısızlıklarının sorgulanması yapılmadan 11. Plan öngörülerinin konmasının sakıncalarının altını çizerken, ekonomi yönetimlerinin ellerinde sihirli değenek, sihirbaz olamıyacağı gerçeğinin altını çizerken, “Hele de bizim gibi ülkeleri bekleyen en büyük tehlikenin, en kötü günler geride kaldı, önümüz, ufukumuz açık..” yaklaşımlarından kaygılanılması gereğine işaret ediyor.
İlkinden günümüze bütün planlama çalışmalarını incelemiş, içlerinde görev almış olarak, 10. Plan’ın öngörüleri üzerinden yaşanmış çok çarpıcı kimi sapmalardan örnekler verme gereğini duyuyor.. Milli gelir 1 trilyon 285 milyar dolar olarak hedeflenmiş, 184 milyar dolara ancak ulaşılmış.11. Plan’a 1.3 milyar dolar gibi bir hedef konmuş. İyi mi, gerçekçi mi, ortada hiçbir veriye dayalı karşılaştırma yok ki?
Kişi başına milli gelir için 16 bin dolar olsun denmiş. İyi güzel de, bir önceki planda 25 bin dolar olaktı, 9600 olmamış. Milli gelirde 2023 yılına konan hedef 2 trilyon dolarken 11. Plan’da 1 trilyon dolara indirilmiş. Kişi başına milli gelir öngörüsü de yarı yarıya düşürülmüş.
10. Plan’ın başarısızlıkları sorgulanmadan 11.’Plan öngörülerinin havada kalması gerçeği bir yana, dış borç patlaması, ülke tarihinin en yüksek özelleştirmeleri ile, süper projelerle halkın tümüne yüklenmiş vergiler, ağır borçlanmaların dudak uçuklatan rakamlarından örnekler sıralanıyor.. Kamuoyunun çok duysa da anlamlarını algılamakta zorlandığı bol sıfırlı rakamlarla bir özetlemeye yerimiz kalmadı. En iyisi çok övünülen Osmanlı Devleti’nin nasıl ve neden, hangi borçlanmalar yüzünden çöküp parçalandığı verilerinin de bir özetine geçmeden, sorusunu meraklıları için anımsatmakla noktayalalım mı dersiniz?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları