Emekçilerin canı yakıldıkça yakılıyor
Şükran Soner; Yine inanılır gibi değil, akılları görece başlarında işveren örgütleri de bu başlamış eleştirilerin içinde, dozlarını artırıyor olarak yerlerini almaktalar.
Akıl almaz boyutlarda yoksullaşma, yoksunlaşma, gerçeği karşısında orta sınıf tümden tarihe gömüldükten sonra, seçimlere gidilmesi, sandığın zorlaması gerçeği ile yüzleşen Saray yönetimi seçimle, sandıktan çıkacak sonuçlarla tarihe gömülmemek adına son bir umut, asgari ücret komisyonunu yeniden toplamak zorunda kaldı. İnanılır gibi değil ama Saray, işveren örgütlemeleri ile sendikal örgütlenmelerinin en yandaşları bile içinde tümününün ortak kararlarında buluşmuş olarak alınmış zorunlu kararlar alındı.
İşin inanılmaz boyutuyla, ilk kez bu ek yapılmış asgari ücret komisyondan, oybirliği ile sunulmuş birkaç seçenekli kararlardan biri üzerinden, uzlaşma bile sağlanmış olarak karar bile çıkarılması başarıldı. Gelin görün ki hemen bir gün sonrasından günümüze kadar, haftası geçmemiş çıkmış haberlerden görüleceği üzere, başta en yandaşları da içinde, tüm işçi sendikalarının, konfederasyolarının konumlarına göre dozlarının şiddetinin artırıldığı açıklamalarının önünün arkasının kesilmesi şimdiden olanaksız.
Yine inanılır gibi değil, akılları görece başlarında işveren örgütleri de bu başlamış eleştirilerin içinde, dozlarını artırıyor olarak yerlerini almaktalar. Siyasal muhalefet tam kadro birbirinden çarpıcı, “zemberek” dozunda eleştirilerini, birbirileriyle yarış halindeymişçesine, artırıp, renklendirme yarışındalar. Üstüne üstük, ucuz sloganlar üzerinden değil, piyasalardan alınan verilerle yapılan bilimsel çalışmaların, raporların sonuçları içinde kalınması koşulları ile.
***
İşin en çarpıcı, insanları isyana sürükleyen boyutları, Saray’ın seçim hesapları üzerinden kurulmuş kayırmacılık, haksızlık, hukuksuzlukların çeşitli örnekleriyle renklenen bilimsel içeriklerine bağlı kalınıyor olarak, sonu gelmeyecek örneklemelerle zenginleştirme yarışındalar.. Emekçilerin canları yakıldıkça yakılıyor, yeni yeni kara haberlerin gelmediği günü geçiremediğimize göre, yılları unutun, aylar sonraki içine düşeceğimiz halleri, darboğazları varın siz düşünün. İktidarlarının seçimlere yaklaşırken, oy toplama umuduyla kendince özverili, cesur adımları boş balonmuş.
Emekçilerimizin akraba ilişkileri, bağlarının geçerliliğinde bayramı, yıllık izinleri ile birleştirerek, büyüdükleri dede, baba topraklarında olabildiğince uzun süreli çalışarak ekmeğini bedavaya, emeği ile çalışarak kazanmak? Dönüşte hem alın terlerini döktükleri üretimden gelen kazançtan paylarının doğrudan para karşılığını almış olacaklar. Hem de önümüzdeki aylara dönük oralardan taşıyacakları çuvallar dolusu yiyeceklerle evlerindeki önemli ayları kurtaracak stoklarıyla ayakta kalacaklar.
***
İşte tam da bu nedenlerle bugünlerde kameraların karşısına çıkarak, çaresiz kendiler için çok pahalıya gelen tren, otobüs, hele de dudak yakan uçak biletlerinden yakınıp durmaktalar. Tatillerini bedavaya çıkarabilmenin bir başka yolunu bulmak şansları olmayınca, ücretsiz angarya çalışmaya gönüllü olmuşlar. Birlikte eğlenerek üretme keyfi en hafifi, deniz, dere göl kenarından yararlanma şansları da varsa, bedavadan tatil keyfinin sonu yokmuş gibi algılanıyor.
Dün kredi kartları borçlarıyla bağlantılı bankaya uğramıştım. Şaşkınlıkla çok uzun beklemeli işlemler sonunda, bana göre kese kese sayılabilecek ölçeklerde para çekildiğine tanıklık ettim. Yol masrafları, kalabalık aile içinde alınacak bayram hediyelerinin toplamları için bu kadar çok para harcanabildiğine tanıklık ederken, doğrusu akılcılık, uyanıklık mı yoksa akılsızlık mı olduğu üzerinden bir sonuca varamadım. Çaresiz koşulların dayatması sonucuna varmayı yeğledim. Sonrasında çekilen paralar için ödenecek banka faizlerinin ne olabileceği üzerinden de kara kara düşünür oldum.. “Bayram bizim neyimize” sorusu sizce de akıllılık mı, yoksa aptallık, kaçınılmaz bir zorunluluk mu?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları