Emperyal savaşçılar bombalar, silahlarla insan öldürmekle kalamıyorlar
Şükran Soner; Srebrenitsa’yı ülkemiz halkı sınırlı ölçülerde de olsa öğrendi. Kosova çok yeni bir öykü. Ailemden kişiselleştirmeden trajik sonuçları üzerinde paylaşmak gazeteciliğin sorumluluğunun, ilkelerinin gereği bir görev.
Akıl almaz yükselen oranlarıyla yaşayan, bombalara hedef olan kuşakların, yakalandıkları başta akciğer kanseri, her türden kansere yakalanarak bir ömür çeke çeke yaşamalarından sonra, yaşamlarını yitirmelerine neden, savaş suçlusu oluyorlar. Gelin görün ki simgesel kimi isimlerin seçilmesinin dışında, suçlarının zaman süreci içinde unutturulmaları sayesinde, bedelini ödemek zorunda kalanlar çıkmıyor. İşlenmiş ağır insanlık suçları, cinayetlerinin gerçek failleri hesap vermekten kurtuluyorlar. Acılar içinde ölüme mahkûm edilenlerin çektikleri acılara anca yakın çevreleri tanıklık ediyor.
Çocukluğumun çok sıcak anısı: Dedem kansere yakalanınca, acısına acı katmamamız öngörüsüyle, biz üç kardeş babamın teyzesi, ebemiz, “Ava Tetemiz”in evinde, erkekli kızlı çocuklar için yerde yapılan yatakları paylaşır, acımızı birkaç saatliğine olsun hafifletirdik. Pazar günü ağabeyimden gelen telefonla uyandım. Teyze torunumuz, sonraki yılların ülkemizde de doktorasını yapmış ünlü verem doktoru, Priştine, Tan gazetesi yazarı verem otoritesi kuzenimizi Trakya Üniversitesi hastanesinde kanserden kaybetmişiz.
Amerika’nın Priştine’de yapmayı seçtiği Avrupa ile Avrasya ülkelerini birlikte denetlemesine yarayacak, uzaydan Çin Seddi’nden sonra dünyanın en geniş sınır alanına sahip, yerin kaç kat altına indiği bilinmeyen üssünü kotarmak üzere, Tito’nun “Slavların kardeşliği, çokkültürlü ülkesini, üçüncü dünya liderliğini” unutturmaya yönelik projesi uğruna, Tito’nun ölümü beklenmişti. Sonrasında altı federe devletçinin hepsinin birden dokuz ayrı devletçik olarak ortalama iki milyonluk nüfuslarla kurdurulduğu ülkeciklerden söz ediyoruz. Topunun birden topraklarına NATO şemsiyesinde bombalar yağdırılmış, durur vaziyetlere uygun gerekçeler yaratılmıştı.
***
Tanıklık edememiş genç kuşaklar için anımsatmak zorundayım. Hâlâ 2. Dünya Savaşı’nı sonlandırmak üzere, savaşın içinde hiç bedel ödememiş, sonundan girmiş Amerika adına Japonya’ya atılmış nükleer bombalar nedeniyle Hiroşima, Nagasaki’de kanserden ölenlerin oranları dünya ortalamasının üstünde çıkmakta. İlk yılların travmasından söz bile edebilmiş değilim. Benzerlerini yakın tarihlerde Afganistan’da, Irak’ta yaşadık, benzer trajik sonuçları evrensel kayıtlarda. Sıra Tito’nun Yugoslavyası toprakları üzerinden yaşananlara tanıklık etmekte.
Srebrenitsa’yı ülkemiz halkı sınırlı ölçülerde de olsa öğrendi. Kosova çok yeni bir öykü. Ailemden kişiselleştirmeden trajik sonuçları üzerinde paylaşmak gazeteciliğin sorumluluğunun, ilkelerinin gereği bir görev. Annemin kuzenleri kuşağından dokuz kardeş, çocukları, torunları üzerinden söz girmeliyim. Eşinin Türkiye kültür ataşesi olması nedeni ile bombalara hedef olmamış tek kız kardeş dışında, kansere yakalanmamış çok kısa zaman dilimleri içinde yitirdiğimiz insanlar eşler içinde peş peşe..
En büyük abla doktor kız kardeş tedavisi arasında İstanbul’a gelmiş, kol kola yürüyor, dertleşiyorduk. Rumeli aksanı ile dedemi kastederek “Aga ne kadar haklıymış biz haksız, cahil boşuna kızmışız” diye söze girdi. Sizi kurtardı, biz toptan gidiciyiz cümleleri ile yaşananları özetlemeye çalıştı. Sekiz kardeşin kendileri, eşleri peş peşe sıraya girmiş gibi kanserden öldüler. Çoğunlukla ölenlerin haberlerine bile gecikmeli ulaşmış oluyorum.
***
En son çocukluktan kara günlerinin can arkadaşları içinde yerini almış, Türkiye’ye göç edişimizde babası ile birlikte Üsküp tren istasyonundan uğurlamış can kardeşimin ölümü ile sarsıldık. Oysa babamı kaybettikten sonra bizleri unutmuş olduğu gibi bir vefasızlık siteminde hazırlıklıydık. Büyükçekemece’deki evine gelmesini, bizleri aramasını sabırsızlıkla bekliyorduk.
Onurlu yaşadıklarını, acılarını bizlerden saklama çabası içinde olduğunu nereden bilebilirdik? Bizim gibi yaşı tutanlar, bir bayram günü Amerika parasını vermeyince Makedonya sınırında kala kaldıklarını nereden bileceklerdi? Trajik tablo yüz binlerin kuyruğu dünyaya insan hakları ağır ihlali olarak pazarlanmış, Tito Yugoslavyası’nın sınırları içinde kalan bütün topraklara bombalar yağdırılmıştı.
İşte ancak en yakın çevrelerinin canını yakan trajik sonuç, bedeli ödenmeyecek savaşların suçlularının oyunu böyle yaşanıyor. Güle güle sevgili çocukluğumun arkadaşı, can dostu, kuzenim, kardeşim.. Duruşun insanlığın duruşu, ortak paylaşımları içinde yerini alacak. Yolun açık, ışıklar içinde olsun..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları