loading
close
SON DAKİKALAR

Gerçek gözünüzün dibindeyse..

Şükran Soner
Tarih: 26.06.2020
Kaynak: Cumhuriyet

Şükran Soner: Haksız, hukuksuz yargılamaların, ülkemizde “Hangi askeri darbeler ya da sivil darbeler iktidar erkleri dönemlerinde daha acımasız uygulanabilir olduklarının” sonuçları üzerinden uzlaşmamız çok zor olsa da ödetilen bedellerin ağırlığı, sonuçları üzerinden kimi çıkarımlar yapabiliriz..

Olmayan suçla ayları çalınan arkadaşlarımızdan Barış Terkoğlu dün gazetemizdeki köşesinde yayımlanan yazısında, Müyesser Yıldız’ın tutuklanmasından okuduklarını anlatmaya çalışırken, “Gerçek gözünüzün dibindeyse siyah bir noktadır” cümlesi ile girmiş. “Aslında bir uğurböceği olduğunu biraz geriden bakınca görürsünüz. Bir adım uzaktan böceğin konduğu çiçek fark edilir. Bütün kıra baktığınızda ise siyah nokta seçilmez olur..” şiirsel yumuşaklıkta, anlaşılması, kavraması çok kolay olmayan hukuksal belgeleri okurlarıyla paylaşmış..

Sevgili Müyesser ablasının, hangi çarpıcı boyutlarda FETÖ’cü taktiklerin günümüze uyarlanmasıyla yargılanmaya çalışıldığının sorgulaması “eski ortak” alışkanlığı olabilir mi, vurgulaması ile sürdürmüş.

Haksız, hukuksuz yargılamaların, ülkemizde “Hangi askeri darbeler ya da sivil darbeler iktidar erkleri dönemlerinde daha acımasız uygulanabilir olduklarının” sonuçları üzerinden uzlaşmamız çok zor olsa da ödetilen bedellerin ağırlığı, sonuçları üzerinden kimi çıkarımlar yapabiliriz.. Sevgili Şanal Saruhan’ın, ayırımsız insan hakları savunuculuğunda hep ön saflarda yer almış, yine savunduğu değerlerde dik, onurlu duruşları nedeniyle ödetilen ağır bedeller, işkencelerin tartışılamaz boyutları biliniyorken, “Üç kuşaktan tanıklıklar” söyleşisinde kullandığı birkaç cümleyi hiç unutamıyorum..

Cumhuriyet Kadınları’nın kurucusu, mitinglerinin öncüsü, 12 Mart’ta çiçeği burnunda öğretmen olarak, akla getirilebilecek en ağır işkencelerin her biri yaşatılmışken, Alevi değilken Sivas Katliamı yargılamasının en sadık, uzun soluklu hukukçu savunucusu, Meclis’te CHP milletvekili, hukukçu olarak OHAL komisyonlarına gelen belgeler üzerinden “OHAL, o ne hal?” sorgulamasını Meclis’e ulaşmış belgeler üzerinden yapan hukukçu titizliğini unutmadan, “Bizim yaşadıklarımızın çok daha ağır boyutlarda hak-hukuk ihlalleri gündemde..” sonuç çıkarımları aklımda takılı kaldı..

***

Elbette gazetecilik yılları üzerinden alabildiğine ukalalık yapma hakkım olduğunu sansam da bazen saat saat, arka arkaya gelen korku ve kaygılarımız içinden öncelik alan tehditlerle, paranoyarımızla bağlantılı değiştiğini itiraf etmek ayıp mı olur?

Bir saat kadar önce gelen son haberle yine önceliğim değişti. Van Özalp’ten 5.4, Kandil’e göre 5.1 olarak bildirilen deprem haberi yine öncelik kaygılarımda çarpıcı acil gündem sıralamalarımı değiştiriverdi. Sonuncusunun henüz ayrıntılarını sorgulamaktan uzaktayız. Ancak birkaç gün öncesinin yakın merkezli Güneydoğu fay hatları kesişme noktasındaki kırılmaların okunması yeterince ürkütücüydü. En sağduyulu, bilimsel yaklaşımlar olarak inşaat mühendisliği ağırlıklı gelen açıklamaların toplamından tartışılamaz çarpıcı çıkarımları bir hafta içinde umarım tümden unutmamışızdır.

Ülkemiz fay hatlarının bağlantılı etkileşimlerinde hem Güneydoğu odaklı fay hatları hem de İstanbul en yakını olası şiddetli depremlerin hem olası tarihlerini hem de büyüklüklerinin şiddetlerini 7 üstüne çıkarıverdi. Kaçınılmaz gerçekliğimizde en ürkütücü felaket senaryolarına dönük, en uzun soluklu iktidar dönemlerinde işlenmiş yapılaşma cinayetleri en üst düzeylerde. Üstüne üstük kendi kendine yıkımlarla yüzleşip dururken, en acil öncelik yapılaşma önlemlerinde de en olumsuz noktalardayız. Rantta harcanmış yapılaşma kaynaklarının tersine bedeli, en hasarlı binalardan kurtulma projeleri için anlamlı atılmaya çalışılan tek adım bile yok.

Önceki iki günün kaygı, paranoyalarımızda önceliklerimiz, hak-hukukadaletin işleyişi üzerinden yeni yeni kara senaryoların arayışları ile yaşatılanlar vardı. Baroların suçlanan yürüyüşleri, dik duruşla, pasif eylemleri sayesinde, dengelerde ufak bir gerçeklik ışığı görülebildi.. Kaygılarımızın boyutuna ilişkin nefes alabilmemiz, öncelik alabilecek gibiyken, virüse, çevre kirliliğine ilişkin paranoyalarımızı büyüten yeni gelişmeler yaşandı.. Kutuptaki ısınma ile gelen kirlilik dalgası, sel felaketleri ile yine çaresizleri vuran su baskınları, yıldırımlar ölümler, hortumlar derken.. kâbus, paranoyalarımızın gündemindeki kaymalar, saatlere sığmaz çarpılmalara uğruyor, kafalarda kavram karmaşası üretiyor..

Gerçekler, suçlular üzerinden, aslında tek olan pusulamız yok mu?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları