Hak arama direnişlerinde patlama
Şükran Soner; Hak arama direnişlerindeki patlama gerçeği, haksızlıklara karşı isyan bayrağının kalkması eylemleri durdurulamıyor.
Son günlerin haberleri içinde çeşitli kanallardan ulaşmış direnişlerin çoğalması ile sınırlı tutmak yeterli değil. Seçim kararının alınması, son depremin acılarının yüklenmesi ile de sınırlı algılamak yanılgı olur. Gerçeğimizde yaşananlar aylar, yıllar öncesine kadar uzanıyor. Ülkemizde emekçilere, dar gelirlilere yaşatılanların kaçınılmaz sonucu olarak, hak arama yolları tıkandıkça, yasalara aykırı engellemelerin getirilmesi katlandıkça, çaresizlikle kendiliğinden gelişen bir dayanışmanın, çaresiz ortaya çıkardığı tek haklarını arama yolu olarak okunmalı...
Son, dün öğlen saatlerinde DİSK ile üyesi Birleşik Metal İşçileri Sendikası Başkanları yönetim kadroları üyesi işçilerinin katıldıkları protesto eyleminin gelişmeleri çok öğretici. Çalışanlar besbelli yılların emeği arayışlar, çaresizliklerin üzerine bedel ödemeyi tek çıkış yolu olarak görmelerinin sonucu, her koşulda sendikaya yasal üye olmaktan vazgeçmemişler. Sendikaları toplusözleşme yapmak üzere yasal yetki alması, elbette sözleşme yapma çağrısı sürecinde, Cengiz Holding’in adının geçtiği işletmeden 17 sendika üyesi işçi işten atılmış. Çalışanlar topluca direnme eylemini seçerlerken kamuoyuna ulaşabilmek üzere de holdingin merkezinin önünde bir basın açıklaması ile protesto eylemi gerçekleştirilmiş.
Dünün tarihi üzerinden sadece İstanbul’dan kamuoyuna yansıtılabilen üçten fazla eylemin haberleri bu yazının kaleme alınış saatine kadar bana da ulaşmıştı. Ülke çapında toplamı hakkında bir öngörüyü, deprem bölgesinde yaşanmak zorunda kalınanlarla çoğunluğu haberleşemeyenler ile birlikte, genelimiz, gerçeklerimiz üzerinden varın siz düşünün. Depremzedesi, sağlık çalışanı, hastanelerde yaşananlar, en sık benzerleri yinelenen sayısız direnişleri veri olarak asla ama bütünlük üzerinden algılamaya çalışın. Her gün ulaşılabilen noktalardan, birbirinin kopyası izlenimi veren benzer haberlerden içimiz kararmıyor mu?
***
Sabah gözlerimizi açmamızla bize ulaşan “Yetti gayrı” anlamında çığlık değerinde başkaldırılar, bireyselden toplumsala ulaşan boyutları ile ülkenin her noktasından, çoğunluğu çok sınırlı duyulabilse de patlamaları, önlenemez boyutlarda pıtrak gibi çoğalıyor. Çığlıklarımız bazen bir toplu ulaştırma aracından, bazan bir kamu hizmetinin verilemediği, hakların katledilmekte olduğu noktalardan ulaşılabildiği kadarıyla çevreye yayılıyor.
En can yakıcı boyutlarını okumaya çalıştığımızda ise sınırsız hak katliamları, cinayetleri ile yüzleşiveriyoruz. Yüzleştiğimiz, yaşamımızı her alanda biraz daha karabasana çeviren zorluklarımızla buluşunca da artık bulaşıcı olan mutsuzluklarımızla sınırlı tutulamaz oluyor. Herkesler, her yerlerde bağıra bağıra yaşadıkları sorunları yüksek sesle paylaştıkça, davranış kalıplarımızın birbirlerine eklemlenmesiyle direnişleri kendiliğinden buluşturan, güçlendiren eylemlerimize dönüştürüveriyor. Korkuların çaresizlikle yenildiği günlere geçtiğimizin bilincinde pek olamasak da güçlenen toplumsal tepkilere dönüşmesinin çoğulcu buluşmalarını yaşayıveriyoruz.
Sinmiş, içine kapanmış bireyler olmaktan çıktığımızı, eylemlilik kazandığımızı yaşayarak öğreniyoruz. Sokağa adım atar atmaz, yaşamın her alanına dönük gürültülü karşı duruşlar, hâlâ güç merkezlerinden uzaktan izlenirken, çoğunlukla kakafonik bir gürültü gibi algılanıp sert suçlamalara konu yapılsalar da. Tek odaklı yıllardır belirleyici olan şiddetle sindirme operasyonları daha bir acımasız pekiştiriliyor olsalar da. Sonuçta çaresizliğin beslediği direngenlik duygularımız karşısında, toptan susturulması düzeni işlevsel gücünü yitiriyor. Depremin gücü gibi bir sonuçla parçalanıveriyor.
Hak arama direnişlerindeki patlama gerçeği, haksızlıklara karşı isyan bayrağının kalkması eylemleri durdurulamıyor...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları