Haklı-haksız yalan-gerçek çifte standart...
Şükran Soner: Bizdeki Saray siyaseti adına yüzde doksan beş üstü ele geçirilmiş medyanın kitleleri afyonlama haberciliğinin bombardımanından birazcık arınabilir, satır aralarından kaçırılamaz gerçeklerin verileri ile olup bitenler, olacak bitecekleri biraz daha gerçekçi okuyabilirsek...
Dünyanın, sözde her yerinde olup bitenleri, yaşananları, bilimsel teknolojik devrimler, iletişim teknolojileri çağında, anında, hem de ileri görsel teknolojik araçların eşliğinde öğrenebildiği bir süreçte, geldiğimiz noktalara, düşebildiğimiz sorunlar bataklığı boyutlarına bir bakın hele...
İnsanlık tarihinin en karanlık kölelik, sömürgecilik düzenlerinde, ortaçağ karanlıklarında yaşanmış haksızlıklar, hukuksuzluklar, insanı, canlıları, doğayı hedef almış vahşetin boyutları üzerinden tarihe kazınmış çok çarpıcı veriler var.. Ancak günümüzde algılar tersyüz edilmiş olarak, çok çok kısa, hızlı gelişen zaman dilimleri içinde insanlığın çoğunluğuna, canları da kuralsız, acımasız hedef alınmış olarak, her türden yaşam hakları başta, dünyayı paylaştığımız tüm canlıların haklarına verilen zararların, geleceğimiz için çok daha da büyük tehditler oluşturduğu, verileri ile saklanılamaz tek gerçeklik.
Gerisi çıkar gücünü ellerinde tutanların, iktidar erkini, varlıklarını ayakta tutabilmeleri adına çarkların döndürülmesinde, her şeyin, kuralsız, izansız suçlar, cinayetler, diktatörlükler, terör odaklarının kullanılabilirliği üzerinden.. Yeter ki kitlelerin sultanlara, otoriterliğe, diktatörlüklere biadı sürdürülebilir, kullanılan bir sandık yöntemi varsa, işlerliğinin demokrasiye, hakka, hukuka uygunluğuna bakılmaksızın, çoğunluk oyu sonucu çıktığı verisi elde edilebilmiş olsun...
***
Hafta sonu ekonomi zirvesinde yaratılabilmiş kendi kamuoylarına dönük algılar, görüntüler üzerinde ortaya çıkmış kirlilikleri en çarpıcıları ile bile bu köşeye yansıtabilmenin olanağı yoksa da... Türkiye’nin göreceli en vahşi yöntemlerle bir gazeteciyi katletmenin seçildiği ülke olmanın tuzağında, olabildiğince evrensel suç kanıtları üzerinden, belgeli dünya kamuoyuna çıkabilmenin avantajlarını kullandığının altını çizdikten sonra... Amerika’sı, Trump’ın kendisi başta, Putin, İngiltere, Fransa, Almanya liderlikleri sırada, Çin hedef tahtasına girmeden, özünde Suudi Prensi’nin rolü gerçeği hiç de yadsınmamış olarak, ülkelerin âli çıkarları adına yapılan danslar, şovların ayrıntıları hiç de anlamlı değil. Çünkü sonucu, ilişkileri değiştirmeyeceği gerekçeleriyle satır aralarına yerleştirilmiş bulunuyor. Ortaya çıkan sonuç tablonun üzerine, Türkiye’nin yine başından FETÖ’cülerle birlikte, sonrasında yollar ayrılmış olarak izlediği Saray odaklı
Ortadoğu, Suriye siyasetlerinde gelinmiş noktalarda... Hele de Amerika’nın bastırdığı, Rusya’nın, İran’ın, Çin’in çizgileri ve de çıkarlarının çok açık görülemediği, Suudilerin gelecek siyasi rolleri, Kuveyt’in konumu, Akdeniz doğalgazı paylaşımı planları, AB çıkarları üzerinden zikzaklı projeler, Türkiye’ye biçilen dışlanma, kullanma akışkanlıklarında hayrımıza, şerrimize olanları anlamak, uzun, orta vadeleri öngörebilmek çok bir daha zorlaşmış oluyor...
***
Bizdeki Saray siyaseti adına yüzde doksan beş üstü ele geçirilmiş medyanın kitleleri afyonlama haberciliğinin bombardımanından birazcık arınabilir, satır aralarından kaçırılamaz gerçeklerin verileri ile olup bitenler, olacak bitecekleri biraz daha gerçekçi okuyabilirsek...
Saray siyaseti üzerinden, medyatik etkilemelerde, dinsizliğe kaydığı kampanyaları yürütülen Hollanda’da boş kaldıkları için 20 hapishanenin kapatıldığı gerçeğini görmezlikten gelip, dindarlığı, Diyanet ordusunun desteği ile övünmeyi slogan yapmış Saray liderliğinin, cezaevlerinde tıklım tıklım nöbetleşe uyumak zorunda olanların insan hakları ihlalerini, 50 yeni cezaevi daha yapılmak zorunda kalınması zorunluluğunu sorgulamayacak mıyız? Elbette inanmış Müslümanın haklarına saygılı olarak, cemaatler üzerinden, siyasal İslamcı siyasetin, cemaatlerin, Diyanet’in sorumluluklarını, iktidar çıkar paylaşım savaşlarını sorgulamayacak mıyız?
Türkiye varlar, yoklar ülkesi haline nasıl düştü? Sözde siyaseten kutsanmış, korunmuş ailelerin yüzde 23’ü aç, yüzde 50’si yoksulluk sınırına nasıl düştüler? Saray siyasetinde en etkin haklı olarak da kullanılan, Amerikan destekli FETÖ’cü darbenin, belgeli, direnen sivil halkın can bedelleri üzerinden yenilgiye uğratılması sonrası gelişmelerde, günümüzde gelinen kimi gerçekleri yok mu sayacağız? FETÖ’cü darbenin yargılamasında, Gülen’in Pensilvanya’da ziyaretine götürüldüğü yargıcın sorusuna evet itirafında bulunan sanık, önce yaşadığı ilin o dönemdeki belediye başkanı tarafından götürüldüğünü söylüyor, sonra da “O bakan oldu, biz delikten bakan olduk” gerçeğinin altını çiziyor...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları