İnsan hakları duyarlılığıyla savaşa fren umudu
Şükran Soner; Sakın Batı dünyasında dinde reformun yaşanmış olması gerçeğine karşın Katolik, Ortodoks, Protestan, Yahudi örgütlenmelerinin, kullanan emperyal güç tarafın aidiyetleri ile bağlanmış olarak oynamakta oldukları vahşete dönük etkin rolleri hafife alınmasın.
Doğaldır ki sıcak gündemimizde Ukrayna’da yaşanan acılar, insanlık dramı var. İnsan hakları savunuculuğu, insancıl, doğru çizgide duruş, kendi aidiyetinizden, duygularınızdan olabildiğince arınmaya çalışarak, yaşananları gerçekten evrensel insan hakları terazisinde tartabilmiş olarak, doğru sonuçları üzerinden duruş sergileyebilmekten geçer.
Kişisel, en sağlıklı dersleri, iki ayrı ortam ve koşullardaki evrensel ilişkilerden, tanıklıkların sentezlerine dayalı olarak alabildiğime inanırım. Yeri gelmişken her iki örnekten gözlemlerimi sizlerle de paylaşmak isterim.
Birincisi Amerika’nın ünlü Vietnam Savaşı üzerinden, çok can yakmış, kendi vatandaşlarına bile çok zarar vermiş olarak her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığı kanıtları ile ortaya çıkmıştı. Gerçekten özel bir zaman diliminde insan hakları değerlerinin dünya ölçeğinde yoğun onandığı yıllardı. Bizim 68’lilerin birinci üniversiteleri işgali eylemlerinin, reformların haklılığı, kaçınılmazlığı üzerinden kamuoyumuzda da onayı sürecinde, işgallerin sona ermesi günlerinden hemen sonra, İngiltere’de yaz ortası içinde bir aylığına yararlanabildiğim, Avrupa ülkelerinin tümünden birden arkadaşlarla buluşabildiğimiz dil kursu sürecinden..
Özetle AB ülkeleri siyaseten ortak paydada buluşamamış olsalar da ülkeleri gençlerinin en idealist olunan gençlik yıllarından, Vietnam Savaşı’na da şiddetle karşı oldukları günlerden. Amerika’nın Vietnam’da çok fazla kan akıtmış olarak, acımasız savaşına karşı istediklerini kabul ettirememesinin sonucu kirli çamaşırlarının Amerika’da bile ortalığa saçıldığı zaman dilimi içinden. Reading dil okulunun öğretmenleri, biz AB’ye yayılmış ülkeler gençlerini yanlarına katarak Vietnam lideri ile savaş veren halkının yanında, yaşananların, Amerika’nın şiddetle protesto edildiği büyük mitinge götürmüşlerdi.
Hep birlikte Amerika’nın insan hakları suçlarını, konsolosluğu önünde protesto eden, galiba yüz binlerle her yaştan, kimlikten savaş karşıtlarının da katıldıkları, uzun yürüyüşün, Merkez Kilise’de, içinden meydana taşmış olarak ayinler, şarkılar eşliğinde protestolarla noktalanan eylemin içinde buluşmak, ezberlenmiş evrensel şarkıları paylaşmak kuşkusuz onurlandırıcı, belleklerden silinmeyecek bir anıydı..
***
Kuşkusuz Amerika emperyal çıkarları, silah satışları ile zenginleşme tutkularından vazgeçmemiş, ancak Vietnam sendromundan ders almış olarak, üzerinden savaşlarda, emperyal çıkarlarının sürdürülmesinde kendi penceresinden anlamlı stratejik değişiklikleri gerçekleştirmişti. Emperyal çıkarların savaşımında paralı asker kullanma en anlamlı adımdı. Elbette emperyal sömürünün odağında, varlık nedenlerinin, sömürü çarklarının kaçınılmaz sonucu olarak, yoksul halklar üzerinden savaşlarda etkili askeri-sivil darbeler değişimlerinin yaratılmasıyla, çatışmacılığın, alt kimlikler üzerinde en vicdansız boyutları ile “terör örgütleri” aracılığının öne alınması, kullanılması olacaktı..
Taliban, IŞİD bile içinde, en acımasız, vahşeti seven din öncelikli, ırk ağırlıklı alt kimlikler, aşiretlerden asla vazgeçilemezdi.. Felsefe bilimcilerinin titizlikle altını çizdikleri üzere de ırkçılığın kullanıldığı alt kimliklerle ülkeleri yüzlerle yıl geriye püskürtmek ne kadar olası, kolaycı yol ise din üzerinden diplere, geriye çekmek binlerle yıl geriye püskürtebilme, çekme anlamında verimli olabilirlerdi. Paralı askerlerden daha ucuza gibi gelen yolda elbette kurdurulup, olabildiği kadar verimli kullanıldıktan sonra tersine tepmeler dönemlerinde vazgeçilen din ağırlıklı, en vahşi cinayetlerde kolaylıkla işlev yapabilen din örgütlenmelerinin sömürüsünün kullanılmasında elbette, siyasal İslamcı ülkelerin kutsanmış liderleri kolayca başı çekebilirlerdi. Bir yandan da yıllar içinde kendi terör taban örgütlenmelerinin oluşmasında da çok işe yarayabilirlerdi..
Sakın Batı dünyasında dinde reformun yaşanmış olması gerçeğine karşın Katolik, Ortodoks, Protestan, Yahudi örgütlenmelerinin, kullanan emperyal güç tarafın aidiyetleri ile bağlanmış olarak oynamakta oldukları vahşete dönük etkin rolleri hafife alınmasın. Yine de her kanlı kullanışların ağır bedelleri sonrasında insan hakları üzerinden göreceli nefes alınabilen süreçleri de hafife almayalım. Ülkemizde örneğin 1980 darbesinin ağırlığının ardından yaşanan insan hakları vahşetinin karşılığı, insan hakları üzerinden içerden ve dışardan evrensel dayanışmanın oluşması gibi.. Şimdilerde Ukrayna üzerinden benzer bir savaşa fren, umudumuz oluşmuyor mu?..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları