Kadına şiddetin patlaması eşliğinde, üzerinden siyaset
Şükran Soner; Ama bu kadarı da olmaz ki.. Alt tarafı kadınların kendi boyun eğmişlik, direnebilme, örgütlenebilme boyutları ile doğrudan bağlantılı aidiyet, siyasi örgütlenme, toplumsal örütlenmeleri ile gelinmiş, gelenekselleşmiş 8 Mart etkinlikleri diye de bir şeyler vardı, olmalı değil mi?
Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın dün öğlen saatlerinde elimize ulaşan 8 Mart’a ilişkin açıklamasında “Geçen bir yıldan bugüne, saldırılar her yerden birden üzerimize üzerimize geliyor” gerçeğinin vurgulanması ile başlıyor. Erkek şiddetinin devlet eliyle yapılabilmesi için, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına karşı oluşturulan dirençle, içeriden icraatlar, uygulamadaki çarpıtmalarla, baştan kadınların haklarının fütursuzca saldırısıyla karşı karşıya kalındığının altı çiziliyor. Ayrımcılık, kadının haklarını hedef alan nefretin, şiddetin devlet tarafından adeta teşvik edildiği sonucunun çıktığı belirtiliyor.
Kadınların haklarının korunamamasındaki trajik tabloya, geriye gidişe karşın, kadın haklarına yönelik duyarlılığın, örgütlenme, direnme gücünün de artmakta olduğunun, sevindirici yükselişinin de altı çiziliyor. Açıklamaya “Değişime inananların değiştirme gücü feminist dayanışmadan geliyor” cümlesi ile nokta konuluyor.
8 Mart’a uzanan günlerde bir yandan kadına yönelik, tabana yayılmış şiddetin ürkütücü örnekleri, saldırıları, acımasızlık, yüz kızartıcı insanlık dışı haberlerinin arka arkaya gelişiyle yüzleşme.. Diğer yanda kimileri reklam pastasından pay kapma amaçlı bile olsa, kadının yaşamın her alanında gerçekten “inadına” dercesine bu kez olumlu ataklarla “Ben de varım” demesinin, diyebilmesinin koşullarının, yollarının, önlerinin açılması, güçlerini kanıtlamalarının patlaması..
***
Değişik bir 8 Mart ortamındayız. Kadının siyasetteki gücü keşfedileli çok oldu.. Aslında 8 Mart’ın kendisi dünya ölçeğindeki yaşanmışlıkların sonucu, eseri.. Sanayileşmiş, zengin güçlü toplumlarda kadın sömürüsüne karşı isyanların başkaldırıların eseriydi. Tarihine girecek değiliz, sadece 80’li yıllarda ikinci bir patlamayı yaşadığımızı anımsatarak hemen arkasından kadın üzerinden siyasetin yapılmasındaki çıkarcılıkların sonucu umutlu ileriye gidişin, ülkeler, koşullar, kültürler, dinlerin her tür alt kimliklerin kullanılması, ayrımcılıklar bağlantılı şiddete, tersine de çevrilebilmesinin çelişkileri içinde önceleri çok umutlanıp sonrasında çok çelişkili süreçlerin içine girip çıktık, girip çıktık..
Sanki ülkemiz özelinde dünyamızda bir başka örneği yaşanmamış partili başkanlık rejimi adı altında yapılabilenler sayesinde yaşanan özel çelişkilerin bu garabet çelişkili durumda katkısı biraz daha fazla. Ancak dünya ölçeğinde altından kalkmakta henüz çok uzakta göründüğümüz salgın, virüs, bulaş.. ne derseniz deyin, gidişinde bize düşen özel ve de genel sonuçların payları da yadsınamaz ağırlıkta..
***
Ama bu kadarı da olmaz ki.. Alt tarafı kadınların kendi boyun eğmişlik, direnebilme, örgütlenebilme boyutları ile doğrudan bağlantılı aidiyet, siyasi örgütlenme, toplumsal örütlenmeleri ile gelinmiş, gelenekselleşmiş 8 Mart etkinlikleri diye de bir şeyler vardı, olmalı değil mi?
Sabahın köründe ilk haberlerden, birkaç gündür yaşanan çok da haberleşemeyen örneklerde de yaşandığı üzere, geleneksel 8 Mart eylemini yapmak isteyen kadınlara akıl almaz, çok da medyaya yansıtılmayan yasaklamalar, polis şiddetinin örneklerini görebiliyoruz. Sosyal medyada 5 tane görüntüsü ile sabit kadının, fotoğrafa sığmayan yüzlerle polis tarafından kuşatılmışlığının görüntüsü dağıtılıyordu.
İstanbul’un en klasik, gelenekselleşmiş kadınlarının düne dönük sokak kutlaması Taksim çevresinde toplanma ile başlardı. Dün için de öğleden sonra saat ikide buluşma çağrısı yapılmıştı. Yasak valilikten sabahtan gelmişti. Taksim günler öncesinden taşınmış polis barikatları ile hazırlıklıydı. Sabahtan Beyoğlu’na giriş barikat altına alınmıştı. Valilik kesinkes toplanmaya, geleneksel kutlamaya yasak koymuştu. Yetmemiş öğlen saatlerine doğru metrolardan Taksim Meydanı’na çıkışlar kapanmıştı.
Yasağın haberi her televizyon kanalından bir daha bir daha duyurulurken, aynı öğlen saatlerinde AKP’nin kadınlar kurultayı özgür “lebaleb” Türkiye’nin 81 ilinden gelmiş kadın delegeler tarafından doldurulmuştu. Onlar için 8 Mart’ı hem de kapalı salonda “lebaleb” yapabilme özgürlüğü vardı. Kadın cinayetlerini protesto edecekleri, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını isteyecekleri bilinen ötekilerin kadınları için ise sokakta sınırlı, kontrollü toplanma için bile yasak gelmişti.
Saat 14.00 sıralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP Genel Başkanı kimliği ile uzaktan Ankara’da kapalı salonda yapılan AKP’li kadınların kurultayına katılmaktaydı. Bilindik söylemlerle elbette onlar da kadın cinayetlerini kınıyorlardı. Ama biz İstanbul Sözleşmesi’nin hak ve adalete uygun bir biçimde gereklerinin nasıl yerine getirileceği üzerinden bir kararlılık, verilen bir sözü hiç duyamadık. Başkan Erdoğan, AKP’li kadınların 6. olağan kongresini “Şahsım, eşim, milletim adına” giriş cümlesi ile açtı. Kadın haklarını, Allah’ın buyruğu olduğu için savunduğunu söyledi..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları