Kafesten hani kuş çıkacaktı?
Şükran Soner: Gerçek şu ki, virüsle katlanan ekonomik krizin derin yaraları, madde madde sayılmış manifestonun içeriklerinden, gerçek gündem sorunlarından madde madde tartışılacak hal yok.
Onca uzmanlık uyarılarına kulakları tıkalı Tekadam rejimi iradesinde bize gerçekçi bedellerini asla tam öğrenemeyeceğimiz İstanbul Havaalanı sonunda hizmete açılmıştı.. Uyarısı çok yapılmış ters rüzgâr, eksik pist..derken.. Putin İstanbul’daki kritik Suriye toplantısı için Atatürk Havaalanı’ndan karşılanmak zorunda kalınmıştı.
Sabiha Gökçen kaza kurbanı trafiğe kapanmıştı.
Dünya çözümlerini, örneklerini bilen uzman yandaşlar bile, İstanbul’un içine düşürüldüğü, hepimiz için bu çok pahalı, ağır bedeller, geri dönüşü olmayan kayıplar gerçeğinde, en verimli, en az zararlı çıkış yolunda; üçlü, bağlantılı alanlar kullanımını önerecek cesareti yakalamışlardı..
Virüs kuşatması altında Başkan Erdoğan, salgının en zorlu günlerine yetiştirilmek üzere Atatürk Havaalanı içinde rekor sürede, en ileri teknoloji donanımlı hastane açılacağını haber verdi. Şehir hastaneleri üzerinden yıllardır yapılmış seçim kampanyalarının üzerine bile muhalefetin itirazı olmadı.
Günler geçmemişti ki hangi koşullarda hangi mütahhitlere verilmiş bu çok pahalı inşaat alanının çok değerli iki pistini kırdığı görüldü ki.. Siyasi muhalif liderler anca bu tabloyu eleştiri konusu yapmaktaydılar.. Atatürk Havaalanı’nın var olan yapı stoku içinde, israfsız istenildiği kadar alan olduğunu anlatmaya çabalıyorlardı ki..
Pat diye Erdoğan’ın yeni açıklaması ile dünyanın her yerinden gelecek en varsıl hastalar için çok amaçlı İstanbul hastanesinin açılmakta olduğunun açılış töreni ile yüzleştik. İki gündür sayısız reklamlar, ileri teknolojinin tedavi koşulları üzerinden ana haberler akışları ile özel yayınları izliyoruz.. Hâlâ ihale koşulları, bize dönük gerçek bedelleri üzerinden yapılmış açıklama yok. Elbet kamu hukuku üzerinden değil denetim, bilgilendirme, hak-hukuk denetim ağlarından kaçışın yolları bile faili meçhul sayılabilir..
***
Bu arada, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kendilerinin erken seçim istemediklerinin, sandıktan çıkmış yönetimlere, Tekadam yönetimine karşı da asla erken seçim istemeyeceklerinin sürekli vurgulanması sonrası, virüs, ekonomik krizin ürkütücü boyutlarında birlikte çözüm arama önerileri, Saray cephesinden daha bir ağır suçlamalara kapı açıyor.
Trajik öfkeli tartışma, Kılıçdaroğlu’nun çok daha çarpıcı olması gereken ekonomik krize ilişkin dün açıklanan manifesto üzerinden çok, AK Parti’nin içinden kopan partilerin seçime hazırlıksız yakalanmaları halinde, bir önceki seçimde İYİ Parti’ye yapılmış türden bir demokrasi dayanışması yapılabileceğinin ilanı üzerinden olması..
Gerçek şu ki, virüsle katlanan ekonomik krizin derin yaraları, madde madde sayılmış manifestonun içeriklerinden, gerçek gündem sorunlarından madde madde tartışılacak hal yok. Manifestonun her maddesinin içerik, sonuçları üzerinden yola çıkıldığında, Tek-adam rejiminin siyasi yalpalamalarının üzerinden savunulabilecek adımları, savunamayacaklarının yanında devede kulak.
Saray siyaseti, bal gibi de özünde, kurtuluş, kuruluş, laik Atatürk devrimciliği üzerinden, Gazi Meclis döneminden günümüze uzanan değerlere, kamu sağlığı, eğitimi, bilimsel kazanımlarla gelinmiş yolda, en çok en değerli sağlıkçılarımızın yaşamsal özverilerinin sonunda elde edilmiş başarıları kendi hanesine yazdırabilmenin derdinde..Zorluklarının öfkesinde.
Kılıçdaroğlu’nun “gerekirse demokratik, hak-hukuk temelinde, bir seçim için, demokratik ittifak, destek önerisi” AK Parti cephesinde panik, öfkeli saldırgan polemikleri üretiyor.. “FETÖmetre” çalışmaları, Libya, Mısır, İsrail üzerinden ülkemiz çıkarlarına katkıları sorgulanamaz Tümamiral Cihat Yaycı’yı istifaya sürükleyen gelişmeler ise yapbozların, zikzakların çarpıcı aynası..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları