Kıbrıs’ta ‘Annan’ Afganistan’da ‘?’, ABD-AB planı
Şükran Soner; Günümüzde Trakya sınırlarımızın dibinde ABD üssü ile karşı karşıya kalmış olmamız ve adaların hukuka aykırı silahlanmış olmaları gerçekleriyle yüzleşmemiz elbette rastlantı değildir.
ABD odaklı, AB destekli, Kıbrıs için BM’nin işin içine resmen, “Annan” Planı ile sokulduğu projenin gelişmeleri üzerinden, Afganistan’da sokulmak üzere sahnelenen (?), adı henüz konulmamış, kuşkusuz BM’nin de işin içine sokulacağı planlar arasındaki doğrudan ilişkileri, dünkü Cumhuriyet’te yayımlanmış üç yazıda birden okumanızı önermek isterim..
Erdal Atabek, 24 Temmuz Lozan yıldönümü üzerinden noktayı koyarken “Dışarıdan olmadı, içeriden işgal” başlığı altında özetlemiş. “Emperyalist güçler bu ülkeyi dışarıdan işgal edemedi. Onların içerideki dinci ortakları başka bir yola yardım ediyorlar: içeriden işgal” cümlesi ile yılların sağdan iktidarlarının birbirlerine eklemlenmiş olarak yürüdükleri yolların çabalarıyla, Kıbrıs’tan Afganistan’a ulaşılmak istenen sonuçların ortak paydasını açıklayıvermiş..
Kuşkusuz Barış Terkoğlu, kıdemli Erdal Ağabey’inin yazısından habersiz, “Ne kadar ‘Lozan’sız yaşarsak o kadar iyi!” başlıklı yazısında, Erdoğan’ın “akıl hocası” Kadir Mısıroğlu’nun Lozan nefretini ortaya koyan, şeriatın gelememesine hayıflanan görüşünü de anımsatarak Adalar, Yunanistan üzerinden ABD’nin başını çektiği gelişmeleri sıralamış. Erdoğan’ın hem Lozan’ı hem de Ayasofya’yı kutlayan konuşmasının sonuçları üzerinde durmuş.
İpek Özbey’in dünkü söyleşisine konuk aldığı Ecevit’in hükümetlerinde hep yanında, Kıbrıs, AB uzmanlıklarıyla öne çıkmış, sorumlu bakanı Şükrü Sina Gürel’in tanıklıklarına başvurmasıyla tarihi süreçler içindeki gelişmeler gerçek bir bütünsellik kazanmış.. Şükrü Sina Gürel, ilk Annan Planı’nın Abdullah Gül’ün “Biz tanınma istemiyoruz” cümlesi ile girildiğini, yeniden canlandıranın ise “Erdoğan” olduğunun cümlesi ile girmiş. Sonrasında vakıflar ve “yetmez ama evetçiler”in devreye girdiklerini anımsatmış. AKP, “AB için reform yapıyoruz” diye Türkiye’de Cumhuriyet kurumlarını yıprattığını, bazılarını da yok ettiğini anlatmış. AB ve ABD’nin iktidarlarının sigortası olarak görüldüğü gerçeğinin altını çizerek Kıbrıs konusunun kurban edildiğini söylemiş. Yeniden Kıbrıs için müjdeli ziyaretinde ise bir saat gecikmeli Kıbrıs Meclisi’ndeki konuşmasında gerçek müjdesinden vazgeçtiği, bir telefon uyarısı almış olduğu izlenimini, deneyimlerine dayanarak açıklamış.
***
Şükrü Sina Gürel’in, Annan Planı’nı, Erdoğan’ın canlandırdığı açıklaması üzerine, İkinci Annan Planı anlaşmasının özünde uluslararası hukuk ilkelerine aykırı olarak yapıldığı gerçeğini de anımsatmak çok gerekli bir o kadar da önemli. ABD’nin doğrudan devreye girmesi, AB’nin desteğinde, gündeme gelen ve oylaması yapılan, BM adına devreye sokulmuş söz konusu plana ilişkin görüşmenin uluslararası görüşmeler çerçevesinde, hukuka uygun olarak yapılmadığı, resmi kayıtlara bakılırsa kolayca saptanabilecektir.
Bilindiği üzere ülkeler arasında, hele de BM’nin de içinde olduğu bir plan görüşmesi yapılırken toplantıda resmi dışişleri, büyükelçiliklerin sorumlularının katılımı da zorunluluktur. Merak edenleri çıkıp imzalı belgeler üzerinden, tutanaklardan söz konusu görüşmelere, verilmiş kararlara bakarlarsa imzaları da alınmış olarak katılımları zorunlu kişilerin de bulunmadıkları görülecektir. Dönemin gazete haberlerine de yansımış bir tablo söz konusudur.
Yine dönemin tarihi içinde, özel buluşma havasında sürdürülmüş görüşmeler üzerinden yapılmış referandum seçimlerinde Güney Kıbrıs yönetiminin “hayır” oyu kullanılmasını istemesi sonrası, bizimkilerden gelen “Yes be annem” kampanyalarının işe yaramamış olmasına karşılık, AB’nin yine ABD diktesinde bile bile lades “Güney Kıbrıs yönetimini” tek devlet gerçekleştirilmiş gibi tek başına AB üyeliğine almış olması günümüze kadar uzanan tuzak adımların sonucudur. Türkiye’nin heveslenilmiş ve gerekçe yapılmış AB üyelik görüşmeleri, tam da bu karar sayesinde, tek temsilci konumunda AB üyesi olmuş Güney Kıbrıs yönetiminin vetolarıyla bir bir ortaklık görüşmelerinin dışına atılabilmiştir..
Günümüzde Trakya sınırlarımızın dibinde ABD üssü ile karşı karşıya kalmış olmamız ve adaların hukuka aykırı silahlanmış olmaları gerçekleriyle yüzleşmemiz elbette rastlantı değildir..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları