Kirli, haksız, para vurgununun dayanılmaz çekiciliği
Şükran Soner; Hani Başkan Erdoğan, İmamoğlu’na dönük son eleştirisinde, Haliç’in suyunu maviye çevirmelerinde çok değerli katkıları olduğunu söyledikleri arıtma sistemini durdurma suçunu işlediğini söylemişti ya...
Evrensel hukukçularımızdan Prof. Rona Aybay, dünkü ikinci sayfamızda, yolsuzlukları önleme yolunda etkili, bir o kadar kolay çıkış yolunu özetleyivermiş. Tapu kayıtlarında açıklık istemiş. Yolsuzlukların karanlık ortamlarda daha rahat yapılabildiği gerçeğinin altını çizmiş. Siyasetçilerin yolsuzluklarla gerçekten savaşmayı amaç edinmeleri halinde, tapu sicillerini gerçekten herkese açık olmasını savunarak daha inandırıcı olabileceklerini söylemiş.
Gelin görün ki hak-hukuk, demokrasi düzeni içinde kalma kaygısından baştan kopuk, giderek haksız hukuksuz otoriterleşmenin yeni yollarını türeterek iktidar erkini kaçırmama sanatında ustalaşmış Saray rejmlerinde bile kullanılması akla getirilememiş yeni yol ve yöntemler keşfetmiş iktidarları erkinin yürüdükleri yollarda sınır tanımazlıklarda yok yok.. Siyasetin ustalıklı algı oyunlarında gündeme gelen polemik, tartışmalar içinde, gerçekte ne dolapların dönmekte olduğunu en belgeli açıklamalarla bile anlayabilmek zorlaştıkça zorlaşıyor...
Araştırıp bilerek çuvallamamak adına, ister yandaşlık yapma isterse muhalefete destek olma adına derslerini iyi çalışan, en iddialı olanların bile bazen ne kadar yanlış tuzaklara düştüklerini, kendi tezleri adına dahi çuvallamakta olduklarını gözlemek üzücü oluyor. Uzaktan “O iş öyle değil, göz göre göre en yetkin ağızlar hiç utanmadan, arlanmadan yalanlar üzerinden polemik, siyaset yapıyorlar” demek bir işe yaramıyor.
Günlerle benzer haberler, tartışmalar yürütülüyor olduğu, kafası karışan Cumhuriyet gazetesinden şoför arkadaşlarım benzer türde soru sordukları için bir küçücük örnek vermek isterim.
Hani Başkan Erdoğan, İmamoğlu’na dönük son eleştirisinde, Haliç’in suyunu maviye çevirmelerinde çok değerli katkıları olduğunu söyledikleri arıtma sistemini durdurma suçunu işlediğini söylemişti ya...
***
Muhalefet sözcülerinden gelen “Haliç’in gerçekçi arıtması değil, yüzey temizliği yapılmıştı, sanayinin üretiminden çıkan zehirli atıklar, İstanbul’un patlayan nüfus yoğunluğunda binaların, insanların ve temizlenmelerinden gelen zehirli atık ve tekhücreli yaratıklar, Marmara’nın her yerinden olduğu üzere denize akıtılıyor. Suyun ısı artışı ile de bilinen, beklenen, ancak beklenenden çok önce, çok ağırı ile yüzleşmekte olduğumuz müsilaj faciası ile yüz yüzeyiz” yolundaki sayısız bilimsel rapor, açıklamalar da yapıldığından Sayın Erdoğan konuşmasının içinde ek bir bilgi daha vermiş, kapatılan tesiste gerçek arıtma yapıldığının kanıtı olarak, katı atıklarla adacıkların yaratıldığının altını çizivermişti..
Yanıt, Cumhuriyet’in kıdemli okurlarının çok yakından tanıdıkları Sevgili Oktay Kurtböke’nin biricik yeğeni, Avustralya’daki bizimkinin çok daha hafifi olarak yaşanan salgından başarı ile çıkışın, bakteriolog uzmanı bilim insanımız İpek Kurtböke’nin uzaktan katıldığı canlı yayınlardan geldi. Sorulara verdiği ayrıntılardan, dünyanın yaşadığı, bilinen bu en büyük, altından kalkılması yılları alan, çok pahalı bedelleri olan müsilaj faciasının bizimkine göre çok daha hafif olduğunu öğreniyoruz. Bizdeki ayakkabılara yapışan, gemilerin motorlarını durduran katılık çok çok daha ürkütcü bir salgının göstergesi..
***
Üstüne üstük bu kadar ağır bir facia ile yüzleşmenin ardından bile pervasız, yağmur suyu ile birlikte depolarında bekletilen zehirli maddenin fırsatçılıkla akıtılması ile kirlenen nehir suyu ile deniz kıyısının fotoğraflarına karşılık ne yapıldığı, ne ceza ile önlemlerin geldiğinin bile açıklaması yok. Başkan Erdoğan, Meclis’ten, siyasi liderlerden gelen sert eleştirileri de durdurmak maksatlı, İBB’nin kapattığı arıtma isteminin ciddiyetini belgelemek adına, Haliç üzerinde dip topraklarından alınarak yapılmış adacıkları iyi işlerin belgesi, kanıtı olarak gösteriyor. İpek Kurtböke, bu son tartışmaları duymadan önce yaşanan tehdidin boyutlarına ilişkin soruları yanıtlarken, motoru durmuş geminin temizlenip yüzdürülmesinden sonra başka denizleri gidiyor olması halinde, tekhücreli bakterilerin salgın olarak o bölgelere de taşınması tehdidinin altını çiziyor.
Geçmişte İÜ Kimya Fakültesi’nin Haliç’in dibi üzerinden yaptığı bir geniş araştırmanın raporlarının gazetemizde yayımlanmış bilgilerini anımsıyorum. Civa, kurşun, yoğun Eyüp Bölgesi sanayisinin her türden dip atıklarının listesine, insan atıkları, temizlik atıklarını eklemleyin.. Övünülen kapatılmış tam arıtma sistemindeki dip topraklarından Haliç adacıkları yapılmış. Temizlenmiş gemiler taşıyacak, gittikleri bölgeleri kirletecekken Haliç’teki adacıklardan yaratılan yeni tehdit, tekhücreliler üzerinden ne biliyoruz? Hani İmamoğlu, Başkan Erdoğan’ı birlikte İstanbul turuna davet etti ya.. Haksız mı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları