Körfez’den Hatay’a deprem suçlarında dünya rekorlarını patlatıyoruz
Şükran Soner; Bir gün mutlaka bence artık çok yakında, hak, hukuktan yana çarkların da giderek daha güçlü döneceğine tanıklık edeceğiz. Ötesi yok.
Biliyorum o kadar hazırlıksız, o kadar çaresiziz ki beklenen, gelmesi kaçınılmaz depremlerin zorunlu haber yapılıyor olmalarına bile katlanamıyoruz. Uzmanların uzmanlık alanları üzerinden uyarı haberlerini duymamak üzere haberin yapıldığı kanalları değiştiriyoruz. Gözümüze sokulan yazılı belge uyarı, gazetelerin de saflarını okumadan geçiştirmeyi yeğliyoruz. Kendimden örnek vermek, iğneyi kendime batırmak galiba en hakçası.
Sanki bize kadar uzanan ilk şiddetli sallanmadan sonra, terlikle gecelik üzerine geçirilmiş sabahlıkla indiğim evin önünden bir arabaya atlayıp gazeteye “Hiç değilse telefonları açar, çocukların haberleşmesine yardımcı olurum” duygusuyla koşturmamla başlayan tanıklıkları yaşamamışım gibi... TMMOB çatısı altındaki sorumlu tüm odaların üstlendikleri görevlerin içine düşmemişim, Yalova’dan İzmit’e, Adapazarı’na uzanan Körfez yıkımlarının topunda birden, odaların toplumu uzman ekipleri ile birlikte dolaşıp durmamışım gibi... Elbette sonrası tuğla gibi hazırlanmış sayısız raporların özetlerini, önce günlük röportajlar sonra da yazı dizileri olarak gazeteye yansıtmak zorunda kalmamışım gibi...
En yaralı, vurgunları en ağır bedellerle ödemiş, çok iyi bildiğim, yaşayanları ile yıllarla iç içe olduğum bölge insanlarının, benim geçmiş tanıklıklarımla ilişki kurabileceğim Hatay başta, henüz en ağır boyutları ile sarılamayan yaraların acılarını duyumsamıyormuş gibi... Bölgede dolanmaya yaşım ne sağlık sorunlarım ne de İstanbul’da öncelikli yapmam gereken görevlerim izin vermiyormuş gibi... Hiç değişmeyen acılı görüntülerin kim bilir kaç binlercesi sahnesi beynimde çakılı kalmamış gibi. Beklenen, daha doğrusu kaçınılmaz depremlerin sonuçlarını yaşamayacakmışız gibi bir duruş sergilemeyi seçiyorum.
Elbette sorumsuzluk, duyarsızlık kaynaklı değil. Halkımıza dayatılan kadermiş gibi vicdansız dayatmalara karşı duruşların hesaplaşmasını gündeme getiremediğimiz için olabilir mi? Sakın TMMOB çatısı altında çalışmalarında eksiklik yapmama çabası içindeki sorumlu meslek örgütleriyle uzmanlarını suçlama hevesine kapılmayalım. Toptancı bu ülkenin yaşayanları, elbette her bedeli günahsız ödemek zorunda kalan her birimiz gibi, toptancı suçlu olmamızdan değil mi? Sayısız bilimsel çalışma, açtıkları dahası kazandıkları davalar ile kirli çamaşırları ortalıklara saçmalarının sonuç vermediğini hep birlikte seyretmiyor muyuz?
Kameralar uzatıldığında bir güzel dertlerimizi sayıp döküyor, sonrasında kendimiz, sevdiceklerimiz en başta olmak üzere korumamız gerekenler üzerinden görevimizi yaptığımızı sanarak sadece ama sadece kendimizi aklamaya çırpınıyoruz. Edilgen, sonuç alıcı anlamlı eylemciliğimize ne oldu böyle? Havlu mu attık? Bir biçimde etkin eylemciliğe geçişimizi göremeyecek miyiz?
***
Merdan Yanardağ’dan Barış Pehlivan’a... Ne o? Hak arayanların susturulmaları operasyonlarının durdurulabileceği düşünü mü görüyordunuz? Ah vah diyebilmenin zamanı mı ki?
***
Hak arayanların haklarının verilmemesi yolunda kurgulanmış bisikletin pedallarının durdurulamayacağını, durdurulduğu an bisikletin devrileceği gerçeğini biz biliyorken sürmekten vazgeçmeyenler bilmiyorlar mı sanıyoruz? Hak hukuk alanlarında suçlar kabardıkça, çuvallandıkça, suç üstüne suç kurguların patlatılmasından başka çare olamayacağı gerçeği öylesine çıplak ki?
Tutuklamalarda sınır tanınmayan kararların hepsinin aynı tornadan çıkmış olmalarına karşılık, hak arayan hukukçuların hak hukuk savunma belgeleri içindeki kurgu kanıtların örnekleri çoğaldıkça çoğalıyor. Dava dosyalarının içlerine giren uydurum, kurgu suçlamaların patlaması elbette sonuçta savunmalarda da bunların bir bir kanıtlanmalı belgelerinin patlamalarını üretiyor. Gelin görün ki çarkların işleyişinde birkaç haktan yana sonuç alınabilinmesi örnekleri sayılı, haksız, hukuksuz, kurgu üzerinde içeride tutma kararlarında patlamaların önü alınamıyor.
Kuşkusuz doğa yasası diye de bir gerçeklik var. Sınırsız, delicesine mantıksız, haksız, hukuksuz çarkları işleten bisikletin pedallarını bırakmama inadı sonsuza kadar sürdürülemez. Bir gün mutlaka bence artık çok yakında, hak, hukuktan yana çarkların da giderek daha güçlü döneceğine tanıklık edeceğiz. Ötesi yok.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları