Koronavirüs, zayıfı, yoksulu vururken
Şükran Soner; Bilim dünyası ile, yönetim erki arasında, virüs savaşımında giderek gerçeklerin saptırılması ile ortaya çıkan bir uçurum yaşanıyor.
Televizyon haberlerinde, reklamlarda, kulağa da hoş gelen, insanca değerleri yücelten çabaları yüceltme seferberliğini hafife alacak halimiz yok.. Doğrusu virüsün en ucuz sabun, akan su ile püskürtülebilmesi, bulaşabildiği insanların çok yüksek çoğunluğunu yıkamadan saldırganlığının söneceği bilimsel verileri ortaya çıktıkça umutlu, insan canının kurtarılması seferberliği de sanki öncelik alıyor..
Şimdilik Çin başta, toplumsal, sosyal dokusu yüksek, devletin güçlü olduğu, sosyal devlet çarklarının, virüsü yenecek sağlık hizmetleri başta işletilebildiği ülkelerde alınabilen sonuçlar umut vericiydi.
Dünyadaki gibi, ülkemizde de “Bilime kulak verilmesi..” yolunda yükselen sesler umut vericiydi. Dahası insan odaklı sosyal devlet yapısını ayaklar altına almış, hak-hukuk-adalet düzenini yok sayan, askeri-sivil diktatörlükler için bile, kuşkusuz ülkemiz için de zorunlu bir dönüşümde bu virüs salgını işe yarayacak gibiydi..
Kişisel 65 yaş üstündekileri sadece kapsayan sokağa çıkma yasağının, öncelikle ölüm oranlarının daha yüksek olması bilimsel gerçeğine bağlanması ile, slogan yapılan “Sizi korumak için” kampanyalarını bile sevimli, insancıl bulmuştum..
Komşumun “Telefonla ulaşmak için saatlerim gittikten, bir ekmek siparişi vermemden sonra bir buçuk gün geçti. Hâlâ getirmediler..” demesiyle uyandım. Virüsün yayılma seyrinde, gazetecilik deneyimleriyle. Stok yapmadan sadece sağlık raporlarımı öne almış olmanın güvenliği, uyanıklığı ile övünüyordum ki..
***
Bizim kuşaktan sağlıkçıların virüs karşısında hastanelerde yaşanacaklara ilişkin uyarıları ile sarsıldım.. İstemeden geçen haftanın köşe yazısına bilimle siyasal İslamcıların karşı karşıya gelişlerini taşımak zorunda kalmıştım.
Bir haftanın gelişmelerinde yüzleştiğimiz gerçekler çok daha acıtıcı, can yakıcı. Kastım, elbette kaçınılmaz beklenen virüse yakalanan hasta ve can kayıpları artış hızı ile de sınırlı değil.
Yönetim, hâlâ Meclis’i virüs gündemli bir bela karşısında bile çalıştırmamakta diretmekte, Tekadam rejimi iradesinde dayatma pakatleriyle yürütme alışkanlığı inadını sürdürüyor. Yetmiyor, zorunlu oluşturulmuş bilim adamlarının katıldığı çalışmalardan ortaya çıkan sonuçların kamuoyuna ulaşması suç sayılıyor.
Bizim mahalleden medyaya ardı arkası kesilmeyen cezalarda topunun birden kanıtlanmış doğru bilgiler olması yetmiyor. Ana akım medyaya da, üstelik lütfedilmiş, heyetlere alınmış bilim insanlarının görüşleri ile bağlantılı cezalar geliyor.
Bilim dünyası ile, yönetim erki arasında, virüs savaşımında giderek gerçeklerin saptırılması ile ortaya çıkan bir uçurum yaşanıyor.. Uçurumun çalakalem, gecikmiş ya da üreteceği daha vahim sorunlar öngörülmeden gelen kararlarla büyümesinin bedelleri de hızla katlanıyor..
Baştan ülkemizi daha şanslı bir konumda görme umudumuzu kaybetmiş olarak.. Dün ülkemizin gidişatına ilişkin saklanamaz olmuş yeni veriler, sonuç kararların açıklamalarından sonra bile bile lades atılmış ters adımların ağır bedelleri bir bir sayılabilecek kadar sırıtıyor..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları