Köy-kentleşme sorunlar yumağı..
Şükran Soner: İthal etle sonuca ulaşılamayan et fiyatlarının aşağı çekilememesi ile, köydeki üreticinin süt aldığı hayvanı başarabilirse çaresizlikte kesimlik satışa vermek zorunda kalmasının kaderi de değişemiyor.
Bilincimizi, gerçekleri algılama, çıkarlarımızdan yana sağlıklı adımlar atabilme yolundan saptırma uğruna, yüzde doksan beş üstü ele geçirilmiş medya güdüleme araçlarıyla, beynimize uzanan el (ahtapot) nedeniyle, gazetecilik yapılıyor gibi yapılma zorunluluğu vitrininde, günümüzde patlama yaşanan çevre, üçüncü sayfa haberlerindeki patlamanın, üstelik birbirinin kopyası özetlenmiş habercikler tadında verilmesinin ayırımından çok yinelenmelerinin bıkkınlığı içindeyiz..
Sonuçta haberin gündemine alınmış isimler, kentler, köyler adları, oluşumlarının günleri, hatta aylar, yılları.. değişiyor, olayların gelişim içerikleri, becerilebilirse sorunlar yumağı üzerinden gerçek nedenlerinin birbirleriyle olan bileşik kaplar ilişkileri, aralarındaki görülmeyen iplerin bağları giderek görünür oluyorlar...
İthal etle sonuca ulaşılamayan et fiyatlarının aşağı çekilememesi ile, köydeki üreticinin süt aldığı hayvanı başarabilirse çaresizlikte kesimlik satışa vermek zorunda kalmasının kaderi de değişemiyor. Siyasal rant odaklı köy ve kent yapılaşmasının iflası, kapıya dayanmış İstanbul depremine 1999’un çok gerisinde, katlanmış sorunlarla hazırlıksız yakalanma.. derken, köyler için gündemde olan deprem sorunları yokmuş gibi havada kaldı.
Okurdan özür dileyerek, çaresiz köylüyü açlıkla zorlayıp kentlere, en çok da İstanbul’daki sıkıştırılmaya, kaosa, çok daha büyük çaresizlikler içinde, olası çok daha büyük deprem vurgunlarına sürüklemiş olarak, köylerin hali pür melaline değinmemek olur mu?
***
Kestirmeden BM’nin insandan yana çok az iş yaptığı bir düzende.. Giderek daha az el, sermaye, ülke, medya gücü üzerinden güdülenme araçlarıyla demokrasilerin sallandığı, otoriterleşmenin demokrasiler içinde bile şahlandığı, insana, doğaya, çevreye ait hoyratça çarklar işlerken.. Dünyanın çoğunluk en yoksul kırsal kentlerde yaşayanların durumları gözetilerek geliştirilmiş bir projeler vardı. Tuzak ayakları içinde bizim Çarşamba, Bafra gibi ovalarımızda da köylüler tarım üretimi yapmaktan caydırılarak, metrekare başı fon yemlemeleriyle çalışmadan pay almaya, kentlere göçe yönlendirildiler.
Kitleler halinde köylülerin enkaz altında kalıp ölmelerinin göze batması gözetilmiş olmalı.. Dünyanın her yerindeki yoksul köylülerin kendi yapılaşma kültürleri içinde, en az harcama ile, kendi olanaklarıyla ayakta kalacak yapılaşmanın projeleri geliştirilmiş olarak yapı yapabilmeleri için örnek projeler desteklendi. Türkiye’de de, Ersin Arıoğlu-Köksal Anadol’un birlikte hazırladıkları BM projesi 1970’li yıllarda kabul edilmişti.
Türkiye’nin kırsal bölgelerindeki çok sayıda depremin sonuçları üzerinden yapılmış bir çalışmayı kapsıyordu. Köylünün ailesi ile, hayvanlarıyla birlikte orta şiddetli bir depremde dahi, köy yapısının altında kaldığı mimari örnekleri, ayakta kalanlarının çizimli sonuçlarıyla, köylüye örnek oluşturmaları çalışması, BM projesi nerelerde mi? 1970 döneminde gazetemizde görselleriyle yayımlanmış. Ama devletin ulaştırması gereken köylünün haberli olması, canını kurtaracak yapılaşma için yönlendirilmesi, kamu desteği hak götüre..
Depremlerin tekrarlarında ne mi olacek? Ayakta duramayacak yanlış yapılaşmalarda çoğunluk köylü, hayvanları yine altında kalacak. Örnek mi istiyorsunuz? Geçtiğimiz hafta içinde Çanakkale Ayvacık’ta iki yıl öncesi gibi yeni bir deprem yaşandı. Kısacık haberde “Ölüm yok, geçen yılın depreminden hasarlı binalar göçtü. Önceki depremde konteynırlara yerleştirilenler kurtuldu” notu var. Önceki depremin ölümlü sonuçları üzerinden, “Bilim yok, yıkım var. Raporlar 50 yıldır tozlu raflarda..” başlıklı yazıyı yazmak zorunda kalmışım..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları