Lebaleb, inadına diye diye.. Karabağ’dan doğru ders çıkar mı?
Şükran Soner: Başkan Erdoğan’ın ziyaretinden bu yana bizdeki gündemlerin üzerinden boza pişirerek yaptığımız kısır tartışmalarda, pek çoğu için aylar, yıllar boyunca döne döne başımız dönse de vazgeçmeden gelgitler üzerinden yürümekteyiz.
Başkan Erdoğan’ın Milliyetçi cephenin kıdemli, saygın liderlerinden Oğuzhan Asiltürk’ü evinde sürpriz ziyareti ile başlayan tartışmalar, siyasal hesaplar, gelişmelere geçmeden önce, 12 Mart’ın hani sol gösterip sağ vuran darbesinin başlangıcı sayılan, ilk muhtıranın verildiği güne ilişkin anılarımı paylaşmak isterim.. Cumhuriyet kazanımları üzerine, 27 Mayıs Anayasası, ilgili yasalarının getirdiği örgütlü demokratik gelişmelerin yarattığı ortamda, ülkemizde yaşanan toplumsal patlamanın, ülkemiz ve dünyanın güçlü sağ emperyal odaklarını ürkütmesinin tanıklığı, acılı sonuçları ile yüzleşmiştik..
Aydınlanmacı, ezilenlerin haklarından yana lider ve örgütlenmeleri hedef alan sayısız ekonomik, sosyal, siyasal çatışmacılığın acılı sonuçları, bedelleri ile çoktan yüzleşilmişti.. Batı’nın iki büyük emperyal, kanlı paylaşım savaşlarının ardından, kölelik düzeninden uygarlığa, demokratik evrensel değerlere ulaşılmış olması, emperyal güç ve çıkarlar adına yeni yeni yöntemlerle sömürü çarklarının işletilememesi anlamına gelmemişti.. Askeri-sivil darbeler aracı yapılarak çağdaş köleliğin işletilebilmesinin yolları, savaşlarının sayısız yolu, yöntemi yaratılmıştı. Göreceli gelişmiş ülkeler sınırları içinde geçerli evrensel insan hakları, hukuk, demokrasi ilkelerinin, gelişmekte olan ülkeler sınırları içinde geçerli kılınmamasının sayısız savaşım yolları keşfedilmiş, kölelik düzenlerini aratmayacak sömürü çarklarının geçerli kılınması, çoğunluk yoksul ülkeler halklarına çok daha ağır bedeller ödetilebilmesinin yolları üretilmişti..
Uzatmadan, Türkiye’deki uygarlığı yakalama gücünün aşağı çekilmesinin gündemde olduğu yılların acılı çatışmacılıklarının içimizi yaktığı yılların içindeydik.. Vietnam’ı, bizde Kanlı Pazarla başlayan halkalarda yaşananları sıralamadan, Aydınlar ile örgütlenmelerin girişimleriyle, günümüze kadar yaşanan sayısız “Aydınlar Dilekçesi” şablonlu bir uyarı metninin Meclis’e ulaştırılması eylemi vardı. Sevgili Aziz Nesin Usta’nın elinde ortak metinle, Meclis’teki siyasi partilerin temsilcileri ile görüşeceği gün, biz her zaman nazik kişiliği ile de bilinen Oğuzhan Asiltürk’ün odasında, dilekçemizi vermiş, çayımızı, kahvemizi içerek sohbet ederken radyodan okunan 12 Mart Muhtırası’nın metnini dinlemiş olduk. Karşılıklı konu ile pişti olmaktan rahatsız, sessiz Meclis’ten ayrıldık.
***
Başkan Erdoğan’ın ziyaretinden bu yana bizdeki gündemlerin üzerinden boza pişirerek yaptığımız kısır tartışmalarda, pek çoğu için aylar, yıllar boyunca döne döne başımız dönse de vazgeçmeden gelgitler üzerinden yürümekteyiz. Dün cuma namazı sonrası Başkan Erdoğan’ın alışık olduğumuz hırçın üslubundan çok daha yumuşak bir ses tonu ile “lebaleb”, “inadına” tezlerinin üstüne üstüne basılmasına yine tanıklık yaptık. Dahası Oğuzhan Asiltürk ile yapılmış özel ziyaretin ilk önemli meyvesi olarak gündeme sokulmuş, AKP’nin taze İstanbul İl Başkanı’nın kimliğinin, Milliyetçi cephede uzun soluklu yeniden durma kararlılığının kanıtı, genç temsilcisi olduğu vurgulaması yapılan tüm tartışmalar, yandaş değerlendirmelerinde öne çoktan çıkmıştı.. AKP merkez seçim sonuçlarına ilişkin Başkan Erdoğan kimlikli atamaların da bu doğrultuda olacağı dillendiriliyordu.
Tartışmaların gündemi Cumhur Cephesi’nin yeni ittifakları içinde MHP’nin, sayısal olmasa da desteksel dayanışmaları güçlü iki zıt uçta gibi bilinen diğer iki partisinin durumları üzerindendi. Pardon asıl tartışma İYİ Parti’nin ne ölçülerde Millet Cephesinden koparılabileceği ile Saadet Partisi’nin hangi boyutlarda zorlanabileceği, yakın baskın seçimin koşullarının gelişip gelişemeyeceği üzerindendi. Elbette en çok AKP’nin gelecek seçime dönük Kürt oyları payının kaybına dönük kaygılar, HDP üzerinden kişileri mi yoksa Parti’yi kapatmaya kadar gidebilecek bir sert siyasetin doğruluğu üzerindendi. Kalıcı, zorunlu doğru ders çıkar mı?
Ortaya çıkmış vahim tablonun sorunlar yumağında öfkelenip işin içinden çıkmanın yolları bulunamadıkça da düşman ilan edilen iç ve dış odaklara pazarlanmakta.. Haksız suçlama, hakaret çamur atmada, gerçekleri tersyüz etmede sınır tanınmadan, sınırsız yürünebileceğinin düşleri kurulmakta..
Son iki günün sürpriz gündemi, Karabağlar üzerinden yaşananlarda, yüreğimiz ağzımızda gelişmeleri izlerken, 15 Temmuz travması sonrası Saray, Tekadam rejiminin gönlünden tersi geçse bile Ermenistan’ın Amerikan Ermeni lobisi yandaşı Başbakanı’nın askeri darbe ile düşürülmek istenmesine karşı çıkması elbette siyaseten hem zorunlu hem de çok doğru bir çıkış. İki, kendisine bağlı eski Sovyet geleneğine de bağlı ülkenin Karabağlar üzerinden yaşanan çatışmasında, Rusya’nın, Putin liderliğinin açık evrensel suç Karabağlar işgaline karşı duruşu da yadsınamaz. Amerika, AB’nin klasik Ermeni lobisinin çizgisinde yürüyememeleri gerçeği de ortada..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları