Meral Akşener’den ‘Demir Leydi’ üslubu

Şükran Soner; Kirliliğin, suçluluğun bu boyutları, bu büyük acılar üzerine, bu yoldan çıkamama gibi bir durum söz konusu bile olamaz. Elbette tozpembe, çok kolay çıkılacak gibi bir yol da yok.. Gerisi fasa fiso...

Akşener’in Millet İttifakı’nın gelişme süreçleri içindeki deneyimli politikacı birikimleri, kadın kimliği ile söylemlerini elverdiğince izleyen gazeteciler arasındayım. Sokaktaki insana ulaşabilme yeteneğini, elbette uzun yıllar siyasetin içinde olmasının katkılarını gözlemlememek olanaksız.

Siyasette deprem yaratan sürpriz konuşmasını izlerken belleğimde canlanan görüntüsü, dünya kamuoyunda “Demir Leydi” olarak tanınan ünlü siyasetçi Margaret Thatcher’ın yakından izlediğim konuşmasıyla çakışıvermişti.

İngiliz İşçi Sendikaları Konfederasyonu TUC’un davetlisi olarak İngiltere siyaseti için çok kritik bir süreçte Londra’da Meclis toplantısını izliyorduk. Thacher ile dünya basınında dev tekeli Murdac’ın sıcak ittifaklarının sonuçları yaşanıyordu. Bir yandan madenlerin kapatılması kararı verilmiş, diğer yandan basın teknolojisindeki sıçrama, sendikalardan gizlenerek illegal yoldan gerçekleştirilmişti.

Avrupa içinde çok kitlesel bir matbaa çalışanının işten atılması gündemine karşı gelecek direniş hesaplanmış, illegal yoldan bizde önce uygulanmış yeni teknolojinin kursiyerleri için illegal yoldan Yeni Asır’dan kızlarımız getirilmişti.

Akıl tutulması boyutunda işbirliği, İngiltere kültürüne aykırı güvenlik önlemleri içinde, yeni teknolojili gazete basımı mayınlı, atlı polisli güvenlik önlemlerinde uygulamaya sokulmuştu.

İkinci dev adım, dünya ölçeğinde BM’den gelen ambargoya karşın Güney Afrika’dan kömür ithaline geçilmişti. Meclis salonlarını doldurmuş sendikaların yönetici, işçileri yanında İşçi Partililer arasında, protestolar içinde Demir Leydi’nin konuşmasını dinliyorduk. Madenleri kapatma kararından dönmeyeceğini, Afrika’dan kömür ithalini sürdüreceğini ilan ettiği konuşmasında, aksi durumda sokağa atılacak işçi sayıları ile tehditlerini sürdürüyordu...

Günlük Amerika, dünya sermaye tekelleri desteğinde, İngiltere içinde çok somut medya ittifakının da katkısı ile kazandığı başarılarını uzun yıllar sürdüremedi. İngiltere’nin kültürel, toplumsal örgütlü birikimlerinin etkisi yadsınamaz. Elbette ülkemizin koşulları, iç dinamiklerine dönük sonuçlar çıkarılamaz. Yine de toplumsal dersler, dinamikler üzerinden kimi gelgitlerin, gelişimlerin bağlarını hafife almamak gerek.. 

Akşener’in yarattığı siyasal deprem üzerinden kişisel görüşlerimi aktarmak yerine çok genel, somut olasılıklar üzerinde durmayı yeğlerim... Elbette geçmiş siyasal duruşlarını kolaycaunutan, hele de hiç tanımayan yeni kuşaklar bir yana, sevinmiş görünmesine karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur Cephesi’nden gelen değerlendirmelere dikkat etmek gerek.

Onlardan rolden çok oy toplama olasılığı hiç de hafife alınmamalı. Güncel gelişmeler üzerinden gelgitlerin seçimlere kadar çok değişeceği gerçeğini hiç atlamadan tüm kirli, sorumsuz ortaklıklar üzerinden yaşanan gerçeğinde çok ama çok büyük can, mal kayıplarının sorumluluğundan sonra, sandıktan Erdoğan liderliği ittifaklı bir sonucun çıkabileceğine inanmak bana göre akıl tutulması olabilir.

Sivil iktidarlar süreçlerinin, kanlı askeri darbeler kadar yaralar açtıklarını görmezlikten gelmek, kolay unutmak gibi toplumsal suçlarımız, zaaflarımız geçerli olsa da dayanılmaz noktalara dayandığımızda, dünyada benzeri yaşanmayan toplumsal direnişleri, patlamaları da üretme başarıları, rekorları hep bizde. En büyük eserimiz, dünyanın sonuçlarını silemediği Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki kurtuluş, kuruluş savaşlarımızın başarıları değil mi? Şimdilerde çok uzaklarda, kopmuş gibi görünmemize sakın aldanmayın. Toplumsal bilinçaltımızda kazılı, capcanlı en sıkışılan, dibe vurduk denilen anlarda, yeniden filizlenmek üzere büyük direnişlerimiz hep kabarıvermiyor mu?

Kirliliğin, suçluluğun bu boyutları, bu büyük acılar üzerine, bu yoldan çıkamama gibi bir durum söz konusu bile olamaz. Elbette tozpembe, çok kolay çıkılacak gibi bir yol da yok.. Gerisi fasa fiso...