Mübeccel Ertem’i uğurlarken
Şükran Soner: En acılı, zorlu anların paylaşıldığı günler de içinde, nasıl bu kadar sevecen, gülümseten sahneler olarak gözünüzün önünde capcanlı anılar olarak yaşanabiliyor?
Tarihleri ile tam hesapladığımda topu topu hepsinin birden tutuklu kaldıkları 6 aylık çok yoğun, zorlu bir kara günler dayanışması. Elbette öncesinde ortak çevrelerde paylaşılmış pek çok güzel ve acılı günlerin, toplumsal olayların anıları da var. Sonrasında, günümüze kadar hiç eksilmeyen gelgitler içinde, ortak değerler ve kaygılarla, dostluklar da pekişmiş olarak yaşananlar, paylaşılanlar da var.. Yılları eskittikçe yaşamınızın sizi en çok besleyen, güven veren dostlukları katında en özel köşeleri kaplıyor..
En acılı, zorlu anların paylaşıldığı günler de içinde, nasıl bu kadar sevecen, gülümseten sahneler olarak gözünüzün önünde capcanlı anılar olarak yaşanabiliyor?.. Oysa yaşamın savurgan koşullarında, her birimizin kendi özelinde, çoluk çocuğa da karışmış olarak değişen iş, toplumsal yaşam koşulları içinde çoğunlukla çok uzun yıllar görüşmeyi unutun, bir telefon sesi de atlanmış olabilir. Ama birlikte olunması, birlikte paylaşılması gereken anların hiç atlanmayacağına güven sonsuz gibidir.
12 Mart’a damgasını vurmuş, idam yargılamalarıyla başlatılmış, bizim duygusal algımıza göre 6 aylık ortalama tutukluluklar sonrası çoğunluğu duruşmaya bile çıkarılmadan gelen tahliye kararları nedeniyle, bir anlamda vazgeçilmiş dava.. Yıllar sonra birkaç kişi üzerinden ağır işkencelerle, zorla sil baştan yürütülerek 12 Mart’ın askerlerine de uzatılması hedeflenmiş, solda, demokratik devrimci, aydınlanmacı yaygın örgütlenmelerin topunu birden püskürtmeyi amaçlamış bir proje davada.. ajan provokatörlük işe yaramamış, sonuçta beraatlarla kapatılması zorunluluğu doğmuştu.
İşte tam da bu nedenle Madanoğlu davası yargılamasının bütünlüğünde taşların yerli yerine oturtulabilmesi adına, yargılamayı izleyebilmiş, yaşayan çok az hukukçunun değerlendirmesine gereksinim vardı. Elbette yıllar sonra Mübeccel Ertem’i bugünün penceresinden Raif Ertem’in eşi olmasından çok, hukukçu gözü ile bir değerlendirme yapması için aramıştım. Böylece çok yakın bir günde zorlu bir ameliyata gireceğini de öğrenmiş oldum. Hiç gocunmadan, sorumluluktan kaçmadan, el yazısı ile birkaç sayfalık not olarak hazırladıklarını, acı tatlı anılardan katkılarla paylaşıvermişti..
***
9 Ağustos günlü “Cumhuriyet’ten Tanıklıklar” sayfasındaki Mübeccel Ertem’in, Madanoğlu davasını izleyebilmiş hukukçulardan biri olarak anlattıklarını, sayfaya sığdırabilmek adına aktarmalı cümlelerle özetini okuyabilmiş olmanızı dilerim. Sonuç olarak ajan provokatör eliyle hukuksuz yargılamanın davanın düşmesi, beraatla sonuçlanmasının adaletin gerçekleşmesi anlamında bir değerinin olmadığının altını çiziyor. Yargılananların mağduriyetlerinin çok ötesinde, ülkemizde hedef tahtasına oturtulmuş soldan örgütlenmeler yanında, ülkedeki siyasal-toplumsal dinamiklerin tersyüz edilmesinde nasıl işlevsel sonuçları olduğunu çok yalın birkaç cümle ile özetlemiş oluyor.
Mübeccel Ertem kimliğinin, dostluğunun, acıyı gülümsetmeye çevirebilme yetisinin belgesi gibi kurşunkalemle birkaç sayfalık karalamada her şey var. Elbette öncelikle ameliyatının sonucunu öğrenmek adına çok aradım. Yanıt alamayınca iyi geçmediğini öngörebildim. Bana mail’le atılmış kurşunkalemle yazılmış notları sayesinde oğlu Özgür’ün bürosundan çalışanlara ulaşabildim. Yanılmamıştım ameliyatı iyi geçmemişti. Kuşkusuz sözün bittiği yerde kızı, oğlu, yakın sevdicekleri, en çok torun olmak üzere yakın çevresinin dışına çıkmamayı seçmişti. Yine de bir umut, aralıklarla telefonunu çaldırmaktan vazgeçemiyordum..
Perşembe sabahı açıldığında, genç bir kadın sesi ile karşılaşınca, düş kurmadan sevinmek istedim.. Özgür’ün eşi, sabah son nefesini verdiğini bir gün öncesine kadar bilinç kaybı yaşamadığını, çıkan sayfayı bile okuduğunu aktarıyordu. Bulgar göçmeni bize en sıradan işleri yapıyormuş gibi kol kanat geren, hepimize dik durma dersleri veren anneannesinin biricik kız torunu olarak bize göz kırpıyordu.
Sanki çiçeği burnunda taze gelinken, Raif’in evdeki kitaplarını ortadan ortadan yırtarak atmaya başlayan görevli polis karşısında hıçkıra hıçkıra ağlayarak yaptığına pişman etmeyi başarmış inatçı genç kadın o değilmiş gibi. Sonunda polis kulağına eğilmiş, “Ortalarından yırttım, imha ettim tutanağını tuttum. Arkamdan toplayıp yapıştırıverirsiniz, daha fazla ağlama, sus..” dedirten değilmiş gibi.. Ya da eş durumundan avukatlık vekâleti alınınca, ayrıcalıklı ziyaret hakkına garez Ilgız Aykutlu’nun kindar tepkisinde direnip kavga ederek Raif götürülmeden, birlikte notere gidip vekâlet almayı başaran da o değilmiş gibi..
Çiçeği burnunda gelin, çiçeği burnunda avukat da olduğu için Raif’in hukuk bürosunu işletip para kazanma şansı olmadığı gerçekçiliği içinde, işi çok olan avukatların icra takibi angarya işlerini toplayarak, evin kirası, ziyaret günleri, evin giderlerini karşılayacak parayı gocunmadan kazanmayı başaran da o değilmiş gibi.. Çevresindekileri hep ince zekâ esprileriyle acıyla bile güldürmeyi başararak..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları