loading
close
SON DAKİKALAR

NATO’nun neresinde?

Şükran Soner
Tarih: 15.06.2021
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Türkiye’nin akılcı politikalar üzerinden şansının gerçekte artmış olmasını doğru dürüst kullanabilmesi mi gündemde olabilirdi?

NATO’nun kritik zirve toplantısı üzerinden verilen haberlere, Türkiye ile ilişkili tartışılan gündeme bakıldığında, siz siz olup NATO’nun neresinde olduğumuzu anlayabildiniz mi? NATO’nun çizili sınırlarına göre bizim sınırlarımız bölgemize dönük sınır noktaları ile çakışmakta. Gelin görün ki geçmişten günümüze NATO’nun politikalarında, parasal, silah gücü ile de bağlantılı olarak büyük ağırlığı olan Amerika’nın belirleyiciliğinde, bölge siyasetlerinde etkili danışman güç İngiltere’nin ağırlığında, Avrupa ülkelerinin ne kadar uzlaştıkları çok tartışmalı farklı siyasetlerinin belirleyiciliğinde, bize biçilen roller, giydirilen don hep değişmekte..

Dünün gündeminde de bizimle bağlantılı tartışma konuları çok gerilimli, bir o kadar farklı renkler, gelişmelerin çerçeveleri arasında dolandı durdu. Ağırlıklı sonuç çıkarmada günün tartışmalarından kesin sonuçlar çıkarılabilirliğinden çok, sonraki görüşmeler, pazarlıklar üzerinde varılabilecek sonuçların daha bir belirleyici olacağı yargısı egemendi. Çözüme varılamayacaklar kadar, ortak çözüme varılabilecek alanlar da ikircikliydi. Uzmanları yanılmıyorlarsa Amerika ile en anlaşılabilecek alan, Afganistan’da Türkiye’ye verilmesi düşünülen rol üzerindendi.

F-35 üzerinden kesin en azından şimdilik uzlaşma olamayacak alan, S-400’ler üzerinden birazcık daha olumlu zamana yayılacak tartışmalar.. olarak vurgulandı. Galiba Libya üzerinden bir rol uzlaşması yakın, Amerika’nın bizim için kesin yaşamsal sayılan sorun PKK ile PYD desteklerinde Amerika’nın Türkiye’den almak istedikleri, alabilecekleri karşılığında, kimi geri adımlarından, doğrudan desteklerini zamana yayarak zayıflatılacak babında olasılıklardan söz ediliyordu.

***

İyimser yorumlar, sorunların çözmeden rafa kaldırılmaları ağırlıklıydı. En tartışmalı alanlardan biri sayılan Suriye üzerinden Türkiye, Esad yönetimine karşı sert, tanımaz siyasetinden fiilen vazgeçerse Esad’ın toprak bütünlüğü üzerinden sonuca varabilmesi ile, Amerikan siyasetinin bugünkü tezlerinden ilan edilmeden yumuşamaları ile yol alınabilirliği dillendiriliyordu. Yetmez, Rusya’nın saf dışı bırakılabileceğinden bile kapı açılıyordu.

Amerika-Rusya-Çin ilişkileri üzerinden denge pazarlıkları öne çıkarılarak Türkiye’nin Amerika yanında siyasetlere yaklaşması beklentileri öne çıkarılıyordu. Bir yandan da NATO’nun gündeminde NATO’ya üye ülkelere ilişkin yeni farklı statülere geçiş hazırlıkları gündemdeymiş. Türkiye de içinde olmak üzere kimi ülkeler için farklı statüler, eşit olmayan ağırlıklı üyelik koşulları hazırlıklarının gündemde olduğunun altı çiziliyordu. Amerika’nın ağırlığını koyduğu yeni NATO üyelik koşulları gerçekleşebilir ya da gerçekleşemez, Türkiye’nin yaklaşımları hangi çerçevelerde olacaktı?

Çok daha çarpıcı sorular, farklı NATO’lar kurulması, bir zamanların CENTO’su benzeri, İslamcı NATO projelerine nasıl bakılacaktı? Türkiye Afganistan’da ne yapabilir? Amerika kendini çekerken Türkiye nasıl bir stratejik bakış içinde olacaktı? Çin’e, Rusya’ya sil baştan nasıl bakılacaktı? Amerika’nın Türkiye’den beklediği çerçevelere mi uyulacaktı? Hasta yatağa yatırıldı operasyon dayatmalarına mı boyun eğilecekti? Yoksa Türkiye’nin kendi insan kapasitesi ile kendi çıkarlarından yana denge politikalarında bağımsız stratejileri mi olacaktı?

Piyasalar rahat olsun mu anlamında, yoksa gerçekten Amerikan’ın NATO üzerinden kesin siyaset üretebilme gücüne ilişkin gerçeklerin de değişmesi çerçevesinde, geçmişin aynısı türden Türkiye’ye dönük dayatmacılıkların yapılabilirliğinin zayıflamış olması mı işe yarayabilirdi? Çok kutupluk üzerinden dengelerde, kestirmeden Rusya-Amerika ilişkilerinde bile değişen dengelerde, üstüne Çin’in çok değişmiş ağırlıklarında;

Türkiye’nin akılcı politikalar üzerinden şansının gerçekte artmış olmasını doğru dürüst kullanabilmesi mi gündemde olabilirdi? En önemlisi hiç sözü edilmemiş olsa bile tek adam rejimi en azından gerçekçi siyaset adına gerekenleri yapabilme refleksini gösterebilecek miydi? Yoksa yine sıkça yaşandığı üzere deneme-yanılma yöntemli zikzaklı siyaset yürüyüşünde kalmayı mı seçecekti?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları