Öcalan’dan oy çağrısı Cumhur’a değil miydi?..
Şükran Soner: Seçilmiş HDP’li belediyeler yönetimlerini görevden almak bugünün koşullarında çok kolay.
Eski defterleri karıştırmaya gerek yok. Son yerel seçimlere dönük son hamlelerden biri değil miydi? Kimler nasıl, hangi yollardan, sol elle sağ kulağın gösterilmesini sağladılar bilemem. İsterlerse, işlerine gelirse noktası virgülü ile kamuoyu ile paylaşmazlar mı? Kamuoyuna ulaşmış açıklamalardan bildiğimiz, uzunca bir zaman dilimi içinde kapalı tutulan ziyaret kapıları bir biçimi ile aile bireylerine açılmıştı. Birileri Abdullah Öcalan ile yapılmış görüşmenin sonucu olarak, ülkemiz kamuoyuna, son yerel seçimler için oyların Cumhur cephesi adaylarına verilmesinin istendiğini duyurmuşlardı..
Ülke çapında oylarda net sonuçlara ulaşmak olanaksız olsa da daha kolay ölçülebilen Güneydoğu bölgelerinde zaten HDP’den sonra en yüksek oyun çoğunlukla AKP’ye gittiği bilinmez değildi. Seçimler sonrası bölge için de istenen ya da beklenen oy oranlarına ulaşılamadığı ortaya çıkmıştı. Nasıl oldu da o günlerden bugünlere Cumhur cephesinin en başta Başkan Erdoğan ile Devlet Bahçeli daha suçlayıcı bir dille, yerel seçimler, ağırlıklı büyükşehirler belediyelerinde oy patlaması yapan Millet cephesi partileri ve başkanlarını giderek tırmandırdıkları sertlikte bir üslupla PKK ile işbirliği yapmakla suçlayabiliyorlar?
Varsayalım ki derin devlet istihbaratı ellerinde, istedikleri bireylerin her birine ulaşabildikleri yasadışı dinleme güçleriyle nefes alışı izlemenin rahatlığında, uzun yıllardır adada abluka altında Öcalan’ın simgesel başkanlığından vazgeçilmemiş olsa da günümüz PKK örgütlenmesinde gücünün, etkinliğinin zayıfladığı sonucuna ulaştılar. Boşuna bir umut, pervasızlık içinde yapılmış oy verme çağrısının geri tepmesini, istedikleri yardımın geri dönüşü olmadığını sonradan gördüler. Asıl PKK talimatlı oyların, desteğinin, muhalefetten adaylara, özgür iradeleri, sağduyuları ile ya da büyük kentlerde oylarının denetlenemediği güveni üzerine, tabanda yapılabilen ittifakların içinden uzlaşmalı, bilinçli verildiği sonucuna ulaştılar.
Ortada yasal suç oluşturacak ittifaklar varsa, devleti yönetme gücünü dünyada bir örneği olmayan otoriter yapılaşmada ele geçirmiş bir iktidarın, haklı olsa, hesap soramama olasılığı olabilir mi?
***
Seçilmiş HDP’li belediyeler yönetimlerini görevden almak bugünün koşullarında çok kolay. Amerika başrollerde, Türkiye’nin PKK’nin kullanılması başta, terörle toprak bütünlüğünün dağıtılması provokasyonları çok sık gündeme geldi. PKK’nin Türkiye’nin toprak bütünlüğünü parçalama, Amerika’nın büyük Kürdistan projesine yatkınlığı Osmanlı dönemlerinden bu yana çok sık sahnelendi. Sondan bir önceki en tehlikeli senaryo 2002’de sahnelenmişti. Kazara uzlaştıkları üzere stratejik ortaklık içinde, Irak işgalinin Güneydoğu sınırlarımız içinde Amerika’ya istediği kadar üs verilmiş olarak, Irak’ın işgali projesi operasyonu bile başlatılmış olarak, gerçekleştirilmiş olarak sahnelenseydi? Bugünlere gelene kadar bölge hangi haritalar üzerinden çizilmiş olacaktı?
Ecevit’in koalisyon hükümeti, ne raslantı Devlet Bahçeli’nin ilk bozucu çıkışıyla, Türkiye’nin Amerika’nın Irak işgali ortaklığına sadece “hayır” demesi nedeniyle bozulduğunda ne olmuştu? Erdoğan Liderliğinde Milli Görüş’ten kopan AKP’yi kuran lider kadrolar, o zamanlar Fethullah Gülen Cemaati olarak bilinen kadrolarla ittifak yapmış olarak iktidar koalisyonu oluşturmuş, Türkiye’den de Irak işgali projesine “evet” dememişler miydi? Neyse ki verilmiş tezkere sözünün gereği oylamada ittifak oylarından kopmalarla sonuç alınamamış, Irak’taki askerlerimize Amerikalıların çuval giydirerek cezalandırmaları yaşanmıştı.
15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ kimliği ile Amerikancı yeni bir darbe girişiminin başarılamaması; ülkemiz insanı, sağdan, soldan siyasetin son önemli, anlamlı derslerinden biriydi. HDP’in ülkemiz, demokrasi içinde siyasal ayakta kalabilmesinin koşulları, Millet cephesi partileri bir yana, ülkemizin genel seçmen yapısından çok daha zorlu sınavlardan geçişi gerektiriyor. İktidar gücünün, haksız, hukuksuz provokasyon araçlarını kullanmaya kalkışması, emperyal güç odaklarının tuzaklarına da düşmekle eşdeğer sonuçlar verebiliyor.
Evrensel ölçeklerle tüm dünya ülkeleri, halkları, vatandaşları için geçerli olduğu üzere, siyasal dinci, bizler için İslamcı örgütlenmeler binlerle, ırk üzerinden yüzlerle yıl, aşiret, tarikat, alt kimlik ayrımcılıklarında, gündemlerine göre değişen ölçeklerde, insanları, toplumları geriye, kanlı çatışmalara, savaşlara çekiyor. Haklılık; hak-hukuk-demokrasi- evrensel insan haklarına bağlı kalabilme, adalet terazisini kullanabilmeden geçiyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları