loading
close
SON DAKİKALAR

Öğretmen öğretir

Şükran Soner
Tarih: 24.11.2020
Kaynak: Şükran Soner-Cumhuriyet

Şükran Soner: Behice Öğretmenim, okul müdüründen gereken ön bilgiyi almış, elimden tutup beni kendisini derse bekleyen arkadaşlarımın yanına götürmüştü.

Türkiye’yi 18 yıllık iktidarları sürecinde dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde, süper projelerle donatmış olmakla söze giren Erdoğan liderliğinde, virüs salgınına dönük alınan zorunlu koruma önlemleri gerekçeli, en gelişmiş 20 ülkeyi unutun, dünyanın pek çok en yoksul ülkesinden de çok daha sorunlu, ağır koşullarda öğrencilerinden koparılmış, mağdur edilmiş, öğrencisine öğretemeyecek koşullara düşürülmüş öğretmenlerimize, bayram günlerinde derin saygı ve sevgilerimizle..

Elbette kendi özelimde, sıcak, en zorlu göçmenlik koşullarında, yüreğini, emeğini, birikimlerini vererek eğitim yaşamımın geleceği için 9 ayda önümü açmış olan Behice Öğretmenimin kişiliğinde, Atatürk Cumhuriyeti’nin değerleri, seferberliğinde yetiştirilmiş öğretmenler kuşağımıza artı özel saygı, minnetle..

1966’nın yeni ders yılına girilmesine gün sayarken Büyükada’ya düşmek, sonuç olarak Büyükada İlkokulu öğrencisi olabilmeyi yakalamış olmak, kuşkusuz büyük göçün ağırlıklı yerleştiği bölgelere göre baştan şans da sayılabilir. Anneannemin anne ve kardeşlerinin yerleşik koşulları da çok çarpıcı gelebilir. En büyük ağabey, Atatürk ile aynı tarihlerde, Gazi Meclis’in kurtuluş, kuruluş savaşımı süreçlerinde, Ankara’da Kosova kökenli göçmen olarak yollarının çakışması, İstanbul’un kurtuluşu sonrası mühendis kimliği ile İstanbul’un ilk tapu müdürlüğüne atanması da öyle. İkinci kardeş, Büyükada’daki Anadolu Kulübü’nün müdürü olarak yeni inşaatı yapılan binaları dolaşırken koşturan çocuk olmak da öyle. En küçük kardeş, şimdiki iskelenin dibinde İnci Pastanesi’nin geçmişteki balıkçı kahvesinin kiralık da olsa işletmecisi.

Bugünün saadet zinciri kültürü içinde köşe dönmüş bir aile sanırsınız. Bizi göçe zorlamış, kucak açmış olarak yaşayanlar, ister inanın ister inanmayın, hâlâ iskelenin hemen ilk sokağının başındaki bugünün Büyükada Kilisesi’nin müştemilatında kiracı olarak yaşamaktaydılar. Çok estetik, içeriden çift katlı, çinili, kiralık tek odalı boş yazlık dairelerden, kendilerinin de arka dar sokaktan girilen binasından oda tutarak ortak mutfağını paylaşmayı seçtiler. Cumhuriyet aydınlanmacılarının, Cumhuriyet değerlerinde buluşma savaşım güçleri ile ters orantılı, günümüzde tırmanarak katlanan köşe dönücülükten, saadet zincirleri kurma becerisinden ne ölçeklerde uzak kalabildiklerinin çok özel örneklerine, Cumhuriyet gazetesi ailesi içindeki tanıklıklarla çok fazlasıyla tanışacaktım. Öğretmen bayramı yazısı içinde en çok Köy Enstitüleri efsanesi çatısı altında yaratılmış destanın içinde etkin görev almış olanları, TÖS, TÖBDER çatısı altında öğrenci yetiştirmekte öncülük yapan saygın öğretmenlerimizi, ödetilen bedelleri en çok saygıyla gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçirmek gerek..

Behice Öğretmenim, okul müdüründen gereken ön bilgiyi almış, elimden tutup beni kendisini derse bekleyen arkadaşlarımın yanına götürmüştü. Laf aramızda Büyükada’nın iskele yolundan ilk tepesindeki, klasik Cumuhuriyet okulları binasına hayran kalmıştım. Tiyatro salonu, piyanosu, müzik yayını ile orman içinde muhteşem duran ahşap binaya, onlar içeride konuşurlarken âşık olmuştum. Öğretmenim zilin çalmış olması nedeniyle geciktirmeden beni sınıfa sokmuş, arkadaşlarıma müjde verir gibi bir ses tonu ile kısaca tanıtmıştı.

Yugoslavya’dan göçmen gelmiş ilk konuklarıydım. Türkçe aksanımın berbatlığı yetmezmiş gibi, babam üç dil birden öğrenmemizi sağlamak üzere, Tito Yugoslavyası’nın eğitim koşullarında üç dilden birden öğrenim yapılan okulda hiç bilmediğimiz Arnavutça sınıfa yazdırmıştı. Okuma yazmayı üç dilden birden, Cumhuriyet devrimciliği ile çakışan alfabe harfleri yanında, Sırpça ve Arnavutça için özel alfabe diliyle de öğrenmiştik. Behice Öğretmen konuk olmam ve dil sorununu çabuk çözmem gerektiğinin altını çizerek doğal sınıf temsilcisi ilan etmiş, sabahları biraz erken gelip Kartal Çimento Fabrikası’ndaki dumana bakarak da hava raporunu tahtaya yazarak, özel en az bir yarım saat konuşma yapmam gerektiği gibi bir program çizmişti.

Yaz başı okulların tatil olduğu gün vapur iskelesinde annemle karşılaştığında, “Hiç korkma, üç çocuğun da yeni yaşamlarına hazırlar” diyerek moral vermişti. Levent İlkokulu’nda ikinci sınıf öğrencisi olmuş 7 yaşındaki kız kardeşimin sınıfında hastalanan öğretmeninin yerine ders verip yazılı yapmam istendiğine, ağabeyim Heybeliada’da orta bir öğrencisi olarak edebiyatçı Adnan Öğretmen’in yolunda edebiyatı seçtiğine göre, öğretmen dayanışması içindeki katkılarını varın siz düşünün. Öğrencilerini yetiştirmek isteyen öğretmenlerimizin bugün içine düşürüldükleri olumsuz koşullara isyan etmemek söz konusu olabilir mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları