Ortalığa saçılan suçlar patlamasında hesap verme korkusu saldırganlaştırdıkça?
Şükran Soner; Tarihe kazınmışları unutun, okumadan uzak tutulmuş günümüz seçmenlerinin çok kolayca kendi gerçeklerini bile algılayamayarak sandığa gidebilecekleri varsayılmış.
Ortaya her gün bir öncekini mumla aratacak ölçekte, çarpık, vahşi şiddet, vicdansızlık suçları saçılıveriyor.. Şaşırmayı, korkmayı, duygusal tepkilerimizi bir yana atıp sağlıklı, akılcı çözüm, çıkış yolları üretmek zorunluluğumuzla yüzleşmek noktasında gecikmeliyiz.. Kendimiz, çocuklarımız, geleceğimiz adına başkaca çıkış yolumuz yok. İş başa düştü. Kurtarıcılar arama, beklemenin zamanı geçti..
Önümüzde Anadolu uygarlıkları topraklarının üzerinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilmiş, kurtuluş, kuruluş savaşları ile tarihimize kazınmış, emperyalizme kafa tutulmuş ulusal bağımsızlık savaşımızın yazılı destanı var. Başka ülkeler için örnek oluşturması korkusu bastırılamazken 1961 Anayasası, 1963 yasaları ile gelen insan haklarının her alanındaki birikimlerimizi, örgütlenmelerimizi katlayan, örgütlenilmiş insan haklarımızla yükselen toplumsal bilinçlenmemiz, hak arama dinamiklerimizin güçlenmesi ile kazanımlarımız var.
1950’lerde DP’nin kuruluş sürecinde üretilmiş, gerçekten de çok anlamlı “Yeter! Söz milletin” sloganı üzerinden halkımızın aleyhine pişirilmiş bozalar, tarihi gerçekleriyle paylaştırılmamış genç kuşaklar için kullanılabilir düşü ile çıkılmış yeni bir seçim dönemi gündemimizde. Milletin sorunlarından, iktidarlarının birinci yılının icraatları ile başlayarak kopmuş DP iktidarının, akıl, hak, vicdan tanımaz icraatlarının, sivil diktatoryal uçuşu yok sayılmış.
Tarihe kazınmışları unutun, okumadan uzak tutulmuş günümüz seçmenlerinin çok kolayca kendi gerçeklerini bile algılayamayarak sandığa gidebilecekleri varsayılmış. Cumhuriyetin kazanımları ile geleceğe dönük uzun yıllar için güçlü soluk almış bu ülkenin insanlarının belleği, kuşaktan kuşağa taşınan değerleri çok ama çok fazlası ile hafife alınmış..
***
Kötü bir şaka mı? Yaşamakta olduğumuz günümüz gerçeklerinin çok ama çok fazlasıyla hafife alınması mı? Neresinden bakarsanız bakınız. Bu ülkenin toprakları üzerinde yaşamış, yaşayan seçmenlerinin üzerinden, öncekileri ortalama onar yıl sürmüş, sonuncusu 20 yılı aşmış dört sivil otoriterleşme ya da gerçek adıyla sivil darbeler süreçleri ile üçünün herkesçe doğrulandığı, ikisi tartışmalı, mezhebine göre tersine yorumlanan yarım kalmış askeri darbecikler yaşanmış..
1960’lar sonrası çağdaş ölçekleri ile gerçekleştirilen özgürlükçü anayasal düzen içinde, düşünceden başlanarak örgütlenmelerin her alanına, sola, toplumsal hakların tümüne açılmış kısacık yaşansa da beyinlere kazınmış haklar hem de sonuna kadar örgütlü olarak kullanılabilmiş. Dünyada, Cumhuriyetimiz gibi bir örneği yaşanmamış hızlı bir zaman süreci içinde, ülkemizin tüm emekçileri, üreticileri için hak kazanımları patlaması, eksiksiz örgütlenmeleri ile birlikte. Öncülerine ağır işkenceler, ölüm infazları içinde ödetilen bedelleri destansı kabul görmüş, acıları toplumsal anılarla paylaşılmış.
Hakların kalıcı, sürekli kullanılamamış olması gerçeği ne kadar canımızı yakmışsa kullanılabilir olabildiklerine tanıklık etmenin gerçekçiliği de en azından toplumsal bilinçaltımıza kazınmış.
Batı dünyasında yaşananlara hep imrenerek bakıp durmuşuz ya. Onlar da örgütlenmelerinin çatıları altında yan yana geldiklerinde, kendi ülkelerinde asla gerçekleştiremedikleri çok kısa süreçli yaşamış olsalar bile, ülkemizde gerçekleştirilmiş büyük toplumsal direnişler ile dev kazanımlarını kıskanarak, hayranlıkla şapka da çıkarmış olarak izleyip durdular.
Atmıyorum; evrensel insan hakları, kadın hakları, sendikal örgütlenmelerdeki, tanıklık ettiğim yaşanmış etkinlikler, kararlar, dayanışmalara dayalı olarak paylaşıyorum. Her alandan kazanımlarımız, tarihin pek çok süreci içinde yaşanmış sivil örgütlenmelerimiz ile gerçekleştirdiklerimize imrenerek bakmanın da ötesinde, arkasında durarak dayanışmalarını gerçekleştirip durdular. Evet yeter, tam da zamanıdır. Bu ülkenin seçmeninin bilinçaltındaki birikimleri, deneyimlerle akıl birleştiğinde, içine düştüğümüz kâbus son bulacaktır. Uçamasak da nefes alınacaktır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları