‘Pirus Zaferi’
Şükran Soner; Bana en trajik komik gelen örnek, sandık görevlilerine verilen ödevler üzerinden, Kılıçdaroğlu ağırlıklı sandık sonucuna sayısız kez itiraz yaptırılmak üzere ellere tutuşturulmuş hazır itiraz dilekçeleri. Boşa zaman kaybı olsa bile sinir yıpratmaya yarıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, seçim sonuçlarının alındığı gecenin bir saatinde seçim zaferi olarak ilan ettiği halka seslenişini dinlerken, bugünkü yazımda bu tarihten kazınmış özdeyişi başlık yapmayı düşündüm. Özdeyişin açıklamasında verilen bilgileri öncelikle sizlerle paylaşmalıyım: “Yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zafer. Kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini açıklamak üzere kullanılıyor.”
MÖ 280-270 yıllarında Grek Kolonisi kralı Pirus, Roma’ya saldırır. Savaşı kazanır ama koca ordudan birkaç fidan kalmıştır. Yenilmeye mahkûm galibiyetlere yakın tarihimizden Çaldıran’da aynı kökenden birbirleriyle savaşanlarımızı, Amerika için ise Vietnam Savaşı’nı çarpıcı örnekler olarak verebiliriz.
Henüz 14 Mayıs Pazar günü yapılan seçimlerin çok sıcak hukuksal tartışmalarının süreçleri içindeyiz. Seçim sonuçları üzerinden herkes mezheplerine göre, kendi haklılıklarına yarayabilecek sonuçlar çıkarmanın en sıcak günlerini yaşıyorlar. Ortalık toz duman. Şeytana pabucunu ters giydirecek her ayrıntı üzerinden dersler çalışılmış. Kamuoyunu oynatmaya dönük ayrıntıları zaten soluksuz izlenen çoğunluğu sahiplerinin sesi, azınlığı en azından gerçekleri saptırmamaya çalışarak yapılan canlı yayınlardan izlenebiliyor. Bana en trajik komik gelen örnek, sandık görevlilerine verilen ödevler üzerinden, Kılıçdaroğlu ağırlıklı sandık sonucuna sayısız kez itiraz yaptırılmak üzere ellere tutuşturulmuş hazır itiraz dilekçeleri. Boşa zaman kaybı olsa bile sinir yıpratmaya yarıyor...
Besbelli yabancılara ev satışı üzerinden vatandaşlıktan, dil bilmeyenlerin oylarını kazanmak yıllar öncesinden hesabı yapılmış bir iş. Hiç de küçümsenecek sayılara ulaşmamışlar. Ama dünya gerçeğinde en piyasacı, paragöz, liberal ülkelerde bile bu kadar ucuza vatandaşlık hakkı verilmiyor. En azından vatandaşı olacakları ülkenin, dilini doğru dürüst bildikleri sınaması da içinde, “kılı kırk yaran” bir dizi koşula yer veriliyor. Ülkenin gereksinimlerinin karşılığı uzman elemanlar için bile sayı sıralaması getiriliyor.
Bizdeki göçmenlerin ulaştıkları sayılarla vatandaşlık kazandıklarını da henüz tam doğrusu ile öğrenememiş olsak da seçim sonuçlarında etkin güç olarak kullanıldıkları sonucuna kolayca varabiliyoruz.
İlk seçim sonuçlarından ortaya çıkmış, genel kabul görmüş havaya bakılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu yeniden yarışacaklar. Olasılıklar üzerinde öngörülerde de elbette her kafadan bir ses çıkması demokrasinin gereği. Ancak bu kadar kirli, tehditler, saldırılar, yalanlar üzerinden sonuçlar kesinleşmemişken ortalığa saçılan çirkin kampanyalarla nerelere varılmak isteniyor? Yine yaşadığımız kadarki kirli oyunlar üzerinden yapılacak, sadece katılımın yüksek olduğu olaysız seçimin tek demokratik erdem olduğu tezi ile yola devam mı edilecek?
Bu arada çok gerilere bile gitmeden, sadece “takdiri ilahi” diye pazarlanarak, çaresiz dindarların sonuna kadar sömürüldüğü oyunlarla çalınmış oylarının bile seçimlerin ustalıklı taktikleri olarak pazarlanmasını bile sorgulamadan yaşanan en yakın geçmişin akışına hele bir bakalım... Millet cephesinin birleşik gücünden gelen korkuya karşılık, oradan gelen her olumlu adım, hak verilişinin arkasından yetişmenin peşinde olarak, son dakika golü atarcasına “Ben de verdim gitti” demek acaba akılcılık, ustalık mı? Yoksa yavuz hırsızsın ev sahibini kovalaması hamleleri gibi bir şey mi?
Kesin yenileme gelirse iki hafta gibi kısa bir zaman diliminde bile köprülerin altından daha çok sular akmayacak mı? Sandıktan insanca nefes alınabilecek bir sonucun çıkması iradesi ile yola çıkmış olanlar yeter ki enseyi karartmasınlar...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları