Saray ittifakı liderlerinin narsist atak yarışları
Şükran Soner; Yaşamımızı daha diplere çekebileceklerinin, sonsuza kadar iktidar olabileceklerinin düşünü görmeyi yeğliyorlar. Kum saati hızla aleyhlerine işliyor...
Narsist kişiliğin sözlük karşılığı sevimli, “Öz severlik, kendi benliğini sevmesi” tanımlaması var. Çok gerilere kaymadan son haftaların haberlerindeki Saray ittifakı liderlerinin çıkışlarını şöyle bir anımsamaya çalıştım. Yaşam gerçeklerimizin her adım, çıkışla biraz daha karabasana dönüyor olmasıyla yüzleştim. Marmaray’da, Kemal Anadol’un okumakta olduğum son kitabında, Kurtuluş Savaşı’mızın en zorlu günlerinde, kanlı Sakarya Savaşları, Mustafa Kemal, İsmet İnönü en zorlu komutanlık sınavları ile Meclis çalışmaları arasında, geleceğimizin kurtuluşunun sonuçlarının zorluklarıyla boğuşurlarken...
İttihat Terakki’nin birbirinden hırslı öne çıkmış liderleri arasında, kendine dönük narsist kimliği ile en önde kalmayı seçmiş Enver Paşa’nın, saraylı sevgili eşine göndermekte olduğu mektupların satırlarını okurken, kaçınılmaz yenilgi ile önünün nasıl açılacağının düşünü kurarak, Kurtuluş Savaşı’nın mirasına kurulacağı düşlerinden vazgeçemiyor.
Kolay mı? Bugünün ittifakının liderleri, sonuçta, öyle ya da böyle, kendi yarattıkları zikzaklar içinde elde ettikleri yeni düş tabloları ile halkımızın karşısına çıkmada başarılı, ülkemizde yaşatılmış en uzun soluklu ittifakın içinde 2000’li yıllardan bugünlere kadar iktidarda kalmayı becerdiler. İktidarda kalabilmenin koşullarının tümünü tüketip sürdürebilmede, kaynak yaratabilmede diplerde olduklarını görmezlikten gelmeyi yeğlemekten vazgeçemiyorlar.
***
Gelin görün ki talan ettikleri kaynakların ardından, haksız, hukuksuz yeni yeni kaynaklar üretebilmek yolunda, halkın çoğunluğu için yeni can yakıcı adımlar atmaktan başkaca çözüm üretemiyorlar. Acımasızlık, vicdansızlık, yağma, can yakma yöntemlerinin yenilerinin yaratılmasında sınır, dur durak yok. Kayyum kararlarıyla yaratılan şiddetin boyutlarına nerelere kadar uzanabilecekleri belirsizken. Dünün dünya ölçeğinde dudak uçuklatan kadın cinayetleri halkalarında her yeni gün yeni kadın, çocukların kanları akıtılırken vilayet eliyle konulan yasaklarla İstanbul’un en soğuk günlerinden birinde ulaşım ağını yıkmak bile umurları olmuyor.
Neymiş efendim en küçük insancıl, hak hukuka açık bir adım atılırsa, sonlarının geleceğinin paniği olmasın mı? Kafalarda ballı yaşamların sürdürülebilirliğinin düşüğü, yeni yol arayışları bırakın insancılığı, kendi adlarına bile akıl mantık işletilebilmesine olanak tanımıyor. Son günlerin saldırgan ataklarının içeriklerine bakınca da aklıma Don Kişot kimliği geliveriyor. Aslında sevimli, akılsız bir öykü kahramanıdır. Bizimkiler şeytana pabucunu ters giydirmeyi düşleyen eylemleriyle karşımıza çıkmaktan öte, kullandıkları sınırsız, haksız, hukuksuz eylem yollarıyla ittifaklarının iktidarını uzatabilecekleri inancından vazgeçemiyorlar.
Yaşamımızı daha diplere çekebileceklerinin, sonsuza kadar iktidar olabileceklerinin düşünü görmeyi yeğliyorlar. Kum saati hızla aleyhlerine işliyor...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları