Saray’ın dürbünü bir tek seçime, oya odaklı
Şükran Soner; Üç kuşaklık alana ilişkin deneyimlerimle, ağlanacak hallere acı acı gülmek mi gerek kararını veremiyorum? Ülkemizde sanatın, mizahın tam da bu nedenlerle dünya standartları üzerinde gelişmesi, patlamasının boşuna olmadığı sonucunun ötesinde bir sonuç çıkarımına ulaşamıyorum..
Siyasetin, ülke, dünya ölçeğinde yaşananlarına ya da özel günlerine ilişkin, en yaşamsal sonuçları üretenlerine bakarsanız bakın, hangi gündem üzerinden olursa olsun sonuçta hiç fark etmiyor.. Saray’ın dürbünleri, bir tek seçime, oya odaklı, hedefleri kaçırmamaya sonuç almaya yönelik çalıştırılıyor..
Dün 14 Mart, doktorların, sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’ydı ya.. Çevir kazı yanmasın; çoklu nedenlerle kaçınılmaz yetişmiş doktor, değerli sağlıkçıların yurtdışına göçü üzerinden “Gidenlerin yerine yeni mezun olanları yerleştiririz” tehdit sözlerinden çark edilivermiş, “En değerlilerinden hangi nedenlere bağlı gitmiş olanlar olsun, bir zaman sonra özlemle geri dönecekler..” iyimserliğinde yumuşatılmış. Her şey bir hastaya beş dakika ayırma ilkesi ile hem sağlık emekçilerine hem de hastalara yaşatılan dramı ne kadar da çarpıcı açıklıyor.
Ülkemizdeki yaşam gerçekleri, sorunlarının dev boyutları karşısında, Türk Tabipleri Birliği başta, tüm sağlıkçı örgütlenmelerin içinde olduğu çalışanlar, dün ülkemizin her yerinde, bağlı oldukları örgütlerin çatısı altında sokaklara dökülmüş olarak, yaşamsal sorunlarının önceliklerini kapsayan slogan ve afişlerle, yaşadıkları sorunlara ilişkin çözüm üretilmiyor olmasını protesto ediyorlardı..
Gerçeğini ararsanız, bizim gazetecilik örgütlenmelerimiz için de geçerli olduğu üzere, ülkemizin yaşam alanlarına dönük tüm meslek örgütlenmelerimizin yaptıkları gibi, güncel sorunlarını kamuoyu ile paylaşabilmek yolunda, özel günlerini bayram olarak kutlayabilme günlerini çoktan rafa kaldırmışlardı.. Örgütlenmelerin güncel sorunları ile bağlantılı, ağızlarda hep aynı anlamda benzer tekerlemeler: “Bayramlarımızı bayram olarak kutlayabildiğimiz yıllar, 1960’lı özgürlüklerimizin en son kutlanabildiği dönemlerde kaldı; 1970’lerden başlanmış olarak bugünlere kadar giderek dozun tırmandığı, örgütlü hak kazanımlarımızın diplere doğru çekildiği süreçlerle yüz yüzeyiz..” vurguları ile söze girilmek zorunda kalınıyor, kaçınılmaz güncel en ağır basanlarından örnekler ancak öne çıkarılmış olarak sıralanıyorlar..
***
Saray’ın dürbünü bir tek seçime odaklı yönlendirildiğinden, kaçınılmaz en güncel nefes aldırma aracı olarak saptanmış önceliklerle, gerçek sonuçları ortaya çıkana dek, darboğazda sıkışmış kalmış üyeler, çalışanlara güncel nefes aldırabilecek gibi gözüken “makyaj” düzenlemeler, müjdeler niyetinde pazarlanıyor.. Kararnamelerle, sözde kimi kalıcı, yasa gibi pazarlanan değişiklikler, doğrudan birinci elden Tek Adam rejiminden öylesine sıklıklarla yaz boz tahtası üzerinden kolayca değiştiriliyorlar ki.. Çıkan kararların gerçek sonuçları üzerinden içinde yaşayanların neler olup bittiğini anlamaya yabancı, “Fransız” kalıyorlar.
Üç kuşaklık alana ilişkin deneyimlerimle, ağlanacak hallere acı acı gülmek mi gerek kararını veremiyorum? Ülkemizde sanatın, mizahın tam da bu nedenlerle dünya standartları üzerinde gelişmesi, patlamasının boşuna olmadığı sonucunun ötesinde bir sonuç çıkarımına ulaşamıyorum..
***
Dün en son gelen sıcak haberlerden kimi örnekleri paylaşmaya gelince, elbette Amerika, Rusya odaklı gibi öne çıkmış çok can yakmakta olan Ukrayna üzerinden sıcak savaşın gelişmeleri ön planda.. Savaşın odağında ölümler, acılar, yoklukların yanında, ülkemizi de kavurmakta olan ekonomik yokluklar, yoksullaşma, yoksunlaşma, fiyatların patlaması üzerinden sonuçları öne çıkmış bulunuyor ya.. Dünden bir sıcak haberde “Savaş elektronik ihracatı da vurdu” cümlesini, elbette verileri ile paylaşmış oldum. Alana ilişkin trafik tamamen durmuştu.
***
Ülkemiz üzerinden algı çarpıklıkları, kandırılmacaların nedenleri anlatılmaya çalışılırken eğitimde yaşanan dibe vuruşun verileri öne çıkıyor. İster inanın ister inanmayın, araştırma sonuçları elimize ulaşan en son verileri ile okula gitmemiş 6.5 milyon üzerinde vatandaşımız varmış. İlkokul mezunu olabilmişler 15.2 milyonlardaymış. Ortaokul mezunu olabilmeyi başarabilmişler ise 14.5 milyon. Lise mezunlarımız 12 milyonun az üzerinde. Yüksekokul mezunları 6 milyona yakın diyelim. Yüksek lisans yapabilmişlerde hızlı düşüşle 500 binlere iniş var. Doktora yapabilmişler 150 binlerin altında. Bu araştırmada durumları bilinmeyenlerin sayısı yine yüksek; 2 milyona yakın sayılmış. Ayağı sağlam basacaklar üzerinden söyleyecek bir sözünüz olabilir mi?
Ukrayna üzerinden dünya ölçeğinde oynanan büyük ekonomik savaş üzerinden, ekonomi ilkelerini ayaklar altına alan zamların yaşamımızı karabasana çevirmesinin sağlıklı açıklamasını yapabilecek halde miyiz ki?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları