Saray’ın ‘u’ dönüşlerinde patlama var...
Şükran Soner: Bahçeli’nin atak davranarak üç büyük kentte aday çıkarmama jestinin ardından, AKP’den gelen itirazlarla, Bahçeli’nin sert çıkışlarında, yerel seçimler için cephenin bozulması kararından, Erdoğan’ın keskin “u” dönüşü kararı ile geri dönüldü.
Tek adam, liderlik karizmasına oturtulmuş Saray yönetimi icraatlarında, inanç odaklı, siyasal İslam kimliği bağlarıyla örülmüş yandaşlık ilişkileri, dev medyatik güdüleme gücüyle oluşturulmuş seçmen-seçilen ilişkilerinde büyü bozuldu mu ne?..
Önce bozulup, sonradan yenilenmesi uzlaşmasına varılan Cumhur İttifakı’nın perde arkası gerçeğini, kendilerinin seçmen anketleri sonuçları ortaya koymuş.. Milliyetçilik soslu, siyasal İslamın tek mezhebi, Sünni İslam kimliği odaklı seçim ittifakı oylarında Erdoğan liderliği korunarak, Ak Parti’ye verilmek istenmeyen küskünler oyları, ittifakın sadık bekçisi Devlet Bahçeli’nin partisine kayıyormuş. Böylece gerçek ülkücü oyların Saray rejimine karşı parlamenter rejimde, hukuk devleti düzeninde kalınmasını isteyen çoğunluğundan İYİ Parti başta, CHP ve diğerleri sırada başka partilere oy kayarken, MHP oyları, Ak Parti’den cephe mantığı içinde kayan oyları topluyormuş.
Ak Partililerin Erdoğan liderliğinde yerel seçimlerde MHP uğruna uzlaşma yapılacak merkezler için aday çıkarılmamasına isyanından beslenen ittifak kırılması çıkışları, Erdoğan’ın son dakika ağırlık koyması ile sindiriliverdi. Bahçeli’nin atak davranarak üç büyük kentte aday çıkarmama jestinin ardından, AKP’den gelen itirazlarla, Bahçeli’nin sert çıkışlarında, yerel seçimler için cephenin bozulması kararından, Erdoğan’ın keskin “u” dönüşü kararı ile geri dönüldü.
Yapılan yerel seçimlere ilişkin son anketlerden, AKP’nin oy kaybının çok daha keskin olacağının çıkması nedeniyle de adayların açıklanması listelerinin son ertelenmeleri, iki liderin son pazarlıkları üzerinden, yeni pazarlıklar, uzlaşmalarla seçim listelerinin kesinleştirilmesi noktasına gelindiği, iç odaklı yorumlarla kamuoyuna da ulaştırılmış oldu...
***
Yürekleri dağlayan keskin “u” dönüşlerinden, ülkemiz, bölge barışı için en kaygı vereni kuşkusuz Suriye toprakları içinde yürütülen Amerika-Türkiye ortak operasyonları başlıklı olanında saklı.. Amerika’nın PKK, Kandil odaklı üç lider için yüksek dolarlı paha biçerek verdiği ucuz ilan şovunun arkası geliverdi. Zaten “PKK terör örgütü ama PYD bölgedeki vazgeçilemez müttefikimiz” sloganından hiç geri dönüş olmamıştı. Göstere göstere, silah desteği, ortak tatbikatlar, birlikte yemekli kutlamalarla belgeli teşhirlerden hiç vazgeçilmemişti...
Bir yandan da Türkiye’nin sınırlarını savunma hakkının tanındığı açıklamaları da hiç eksik edilmedi. Sonrasında bir netleştirme ile, Büyük Ortadoğu Projesi’nin tarihin her sürecinde yayımlanıp durulan Büyük Kürdistan haritasında günümüzde ısrarcı olunmayacağı bilgileri sızdırıldı. Son sızdırılan hedef senaryoya göre tek büyük Kürdistan haritasından vazgeçilmiş, Irak, Suriye, İran, Türkiye toprakları içinde ayrı ayrı formüllerde özerklikler, hukuk çerçevelerinde Kürdistan formüllerine geçiş yapılmış...
Hani Yugoslavya’nın parçalanması, Avrupa içinde çağın en ilkel kanlı ırk soslu, dinler odaklı kanlı çatışmalarına, Müslüman katliamlarına seyirci kalınmaktan öte Amerika, Avrupa çıkarları adına senaryolarla üslenilmiş roller vardı ya... Tito Yugoslavyası’nın çok kültürlü kimliğinden, hepsi de yaralı, yoksulluk, yoksunluğa mahkûm 9 devletçiğinin yaratılması ile, ileriye dönük kolay kolay kapanamayacak yaralarla gettolaştırılmış halklarının çaresizliği gerçekleştirildi ya...
Başta bugünkü sınırlarıyla 4 ülkenin topraklarında yaşayan Kürtler en ağır bedelleri gelecekte de ödemeye mahkûm edilmiş olarak yerlerse, bölge ülkelerinin dördü, Rusya da içinde hep birlikte yerlerse, şimdilik Türkiye’nin sınır bütünlüğü korunmasına saygı duyulmakla yetiniliyor... PYD’nin güvenliği, Amerikan üs alanı statüsünde korunmak isteniyor.
Yer kalmadı, dünya çapında emperyal çıkarlar, yeni güç dengeleri dağılımında iki dünya savaşı sonrasında göreceli sağlanmış evrensel değerlerden, çağlar gerisinde kaldığına inandığımız vahşi sömürgecilik düzenlerini aratmayan, insan haklarının ayaklar altına alınması, evrensel hak hukuk değerlerinin katledilmesi ile de yetinilmemiş olarak, çevre, tüm canlıların geleceğini de tehdit altına alan gelişmelerin son savaş tamtamlarına, Saray icraatlarında günübirlik sayılabilecek “u” dönüşlerine geçme şansımız yok.
Ülkemizdeki Suudi saltanatının gazeteci katliamındaki sıkı kanıtlarla Saray’ın, başta Amerika, dünyaya dönük başarılı siyaset atağından, çok etkin medyatik güdülemede yararlanılan övgüler atağından bir tek söze girsek... Amerika, Trump’ın, birçok AB ülkesinin yaptıkları gibi, “Kesin kanıtlarla adres Suudi Prens’e uzanıyor olsa da, kesinleşmiş kanıt olmadığına göre, ilişkilerin sürdürülmesi, masada bir araya gelinmesinde sakınca yok..” noktasına geçişi görecek miyiz?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları