Savaşın çocukları
Şükran Soner; Hep beraber dayanışma gücümüzle birleşmemiz önerisini sevmişti. Gözlerini ovalayıp, yaş akmasını önleyerek ayağa fırladı gitti.
Türkiye, iktidarlarının birinci elden sorumlu olduğu ekonomik krizin dayanılmaz yükleri, yaşayabilmenin önü alınamıyan zamlar bağlantılı önlenemez pahalılanması, açlığın nefesleri kesmesi sonucunu üretti. Ülkemiz, her yol geçerli, turizm maskeli gelir artışlarını sağlamak umuduyla, savaşın mağdurları, ağırlıklı yaşlı-genç, kadın ve çocuklar olmak üzere göçlerin geçici merkezi haline geliverdi. Aileler yazlıklarına taşınıyor, uzun soluklu kalabilmeye dönük yerleşim planları yapılıyor. Kışlık konutlar yine uzun soluklu hesaplarla, çok yüksek kiralarla dünyanın her yerinden sıcak göçün mağdurlarının sığınağına dönüşüveriyor.
Ülkenin her yeri, hepimizin yaşam alanları, dünyanın bizimle bağlantılı pek çok merkezinden gelen sığınmacılarla dolup taşıyor. İstesek de istemesek de umursasak da umursamasak da gözlerimizin önünde savaşların acımasız dramları, en çok da çocukları ile yüzleşiveriyoruz. Büyükler korkuları, kaygılarının ağır basması ile yaşadıkları dramlarını dört duvarların içlerine gömmeye çalışıyorlar. Ama çocuklar saklamak için ne kadar çaba gösterebilirse göstersinler, acılarını, yaşadıkları dramların kontrol edemedikleri anları ile gerçeklerini yüzlerimize çarpıveriyorlar.
Torunumun, arkadaşı ile boylarına göre küçücük havuzda, önleyebilme, yasaklama şansımız olamadan, askeri savaş gemisini, kayık, renkli topları, başkaca plastik oyuncaklarını yüzdürerek oynamaya çalışırlarken hâlâ rüzgârın da etkisi ile çok soğuk olan büyük havuzda, soğuk suya yatkın büyük çocuklar ile aileler yüzüp oynayarak eğleniyorlardı. Yüzerken çok neşeli, şişmanlığı ile de dikkatimi çeken onlu yaşlar üzerinde görünen bir çocuk dikkatimi çekmişti.
***
Yanımdaki şezlonga uzanan birinin ağlama, inleme arası sesi ile irkildim. Şaşkınlıkla oynarken çok neşeli görünen çocuğun acılı bir yüzle adeta uluduğuna tanık oldum. Ne olduğunu sorduğumda ise Türkçe bilmediğini söyleyince İngilizce anlaşmaya çalıştım. Ukrayna’dan gelmişti aklına orada kalan sevdikleri, çekilen acılar gelmişti. Bal gibi de gözleri dolu, tam ağlayamadan acısını yaşıyordu. Elimde olmadan teselli etmeye çalıştım. Çocukluğundan vazgeçmeden acısı ile yaşamayı öğrenmek zorunda kalacağını anlatmaya çalıştım.
Ezberinin soyut Rus düşmanlığı üzerinden olduğunu görünce de elimde olmadan kimi doğru sandıkları üzerinden düşünmeye başlayarak kendisi için daha sağlıklı çıkış yolları bulabileceği yaşlara gelmiş olduğunu düşündüm. Evet Rusya ile savaşıyorlardı ama gerçekte onlara en ağır zararı veren, tuzağa düşüren Amerika’nın olduğunu, arkasından İngiltere özel, Avrupa’nın geldiğini güçlü emperyal ülkelerin hepsinin birden kirli çıkar hesaplarının sonucunda insanlığın büyük çoğunluğunun bu kadar ağır acılar çektiklerini, insan haklarının gasp edildiğini görebilecek yaşlara geldiğini anımsattım.
Önce bir şaşırsa da hemen sorgulamaya geçiverdi, insanlığın büyük çoğunluğu için geçerli olan büyük acıların, sonuç olarak haksız kazançlara doymayan tekel sermayesi ile, güçlü emperyal ülkelerin hepsinin birden ortak suçlu oldukları düşüncesiyle bağ kurabildi. Bez torbamın üzerindeki evrensel insan hakları üzerinden sloganları okumasını istedim. Üzerimdeki pamuklu bluzda Uluslararası Gazetecilik (FİJ) örgütlenmesinin de sembolleri olan sloganları okuyuverdim.
“Sakın yanılma günümüzde FİJ de kendi ilkelerine karşı sessiz kaldığı için bu kadar ağır insan hakları ihlalleri, darbelerle yüz yüzeyiz” demeyi de unutmadım. Ülkesinin liderine söz verilen yardımların hiçbirinin gerçekleştirilmediğini, kaderi ile baş başa bırakıldığını anımsatarak “Bütün haksız kazançla ayakta duran siyasal iktidarlar ile, sermaye güçlerinin doymazlığında dünya nüfusunun çok ama çok büyük çoğunluğunun çok fazla acıları yaşamakta oldukları gerçeğini unutmamasını” önerdim.
Hep beraber dayanışma gücümüzle birleşmemiz önerisini sevmişti. Gözlerini ovalayıp, yaş akmasını önleyerek ayağa fırladı gitti.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları